Yazar arşivleri: ismail USTA

İzmirli İş İnsanları, Hekimler, Sağlıkçılar Kahramanmaraş’ta Sağlık Kabini Açtı

İzmirli İş İnsanları, doktorlar, hemşireler ve sağlık çalışanlarından oluşan bir grup Kahmaranmaraş’ta askerlerin ve diğer çevre personellerinin yardımıyla sağlık kabini oluşturdu. Beyin Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ozan Ganiüsmen, İş İnsanı Fatih Kanlı Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA), deprem bölgesinde oluşturdukları sağlık kabininde hastalara sağlık hizmeti hakkında bilgi verdi. Şartlar gereği aynı ekibin uzun süre çalışmasının kolay olmadığını bir devriye sistemi oluşturarak çadır kente hizmet verdiklerini belirten Ganiüsmen, İzmir’den çok sayıda yardımseverin hem nakdi hem maddi hem de ilaç temini konularında destekçi olduğunu ifade etti. 

Depremin meydana geldiği anda ilk olarak Antakya’ya ulaştıklarını belirten İş İnsanı Fatih Kanlı, bölgede çocukların sağlık hizmeti alamadıklarını gördükleri için bir organizasyon yaparak harekete geçtiklerini söyledi. Kanlı, “Sağlık kabini hizmetini Antakya’da gerçekleştirecektik ancak ulaşım sıkıntısı nedeniyle yönümüzü Kahmaranmaraş’a çevirdik. Depremde yıkılan Ebrar Sitesi’nin yan tarafında Bornova Komando Takımı’ndan bir yüzbaşımızın desteği ile temin ettiğimiz konteynırlara yerleşerek sağlık kabini açtık. 12 gündür buradayız, hala devam ediyoruz. Birkaç güne kadar sağlık kabinini Aile Sağlığı Merkezi’ne devredeceğiz. Depremzede yetişkinlere ve özellikle çocuklarına yönelik sağlık hizmetlerine ağırlık veriyoruz. Çocuk doktorumuzla birlikte buradayız” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Depremden Etkilenen Çocuklara Nasıl Yaklaşmalıyız ?

Kahramanmaraş merkezli depremlerden en fazla etkilenen kesimlerden birisini de çocuklar oluşturuyor. Peki depremden etkilenen çocuklara nasıl yaklaşmalıyız ? 

Afet sonrasında çocukların ruh sağlığının korunmasının önemine değinen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Burcu Özbaran, afetin ardından öncelikle çocukların fiziksel güvenliğinin sağlanmasının gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Özbaran, şartların uygunluğuna göre hayatın mümkün olduğunca çabuk normale dönüşünün, çocukların ruh sağlığı açısından önem taşıdığını vurguladı.

Çocuk ve Gençler Doğal Afetlerle İlgili Bilgilendirilmeli

Deprem, sel, fırtına gibi doğal afetlerin yaşamın bir parçası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özbaran, “Yaşamı tehdit edici olmadıkça çocukların da erişkinlerin de mevcut olaylarla başa çıkması çok daha kolay ama can kayıpları, yuva kayıpları, uzuv kayıplarının yaşandığı daha büyük ve kitlesel afetlerde her birimizin başa çıkma sistemleri de zorlanıyor. Her durumda olduğu gibi bu gibi durumlarda da, öncesinde çocuk ve gençleri doğal afetlerle ilgili bilgilendirmek, kendisini ve yaşadığı dünyanın ve doğanın nasıl bir sistem içinde çalıştığını, anlayacağı dilde, oyun ve basit çizimlerle öğretmek, koruyucu ruh sağlığı için çok değerli. Bir çocuk; bildiği, belirli olan, öngörülebilir bir durumla daha kolay başa çıkabilir ve kontrol kaybı duygusu daha kolay onarılabilir” diye konuştu.

Depremden etkilenen çocuklara karşı nasıl yaklaşılması konusunda Prof. Dr. Burcu Özbaran önerilerde bulundu.

İlk Akut Evrede Depremzede Çocuklarla Bağ Kurulmalı!

Afet sonrasında öncelikle çocukların fiziksel güvenliğinin sağlanması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özbaran, “Doğal afetler söz konusu olduğunda, ilk başta en önemli olan, çocuğun fiziksel güvenliği, aç ve susuz kalmaması ve yakınlarının yanında olmasının sağlanmasıdır. Bu maddeler, çocuğun ruhsal olarak olumsuz etkilenmesini en aza indirecektir. Psikolojik ilk yardım dediğimiz, çocuğun güvenliğini ve temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, çocukla izin verdiği düzeyde ilişki kurmak, onu izlemek, konuşmak isterse dinlemek, bağ kurmak, erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da afetlerin ilk akut evresinde, insanın insana sunduğu doğal ve destekleyici tepkilerdir ve çok değerlidir” dedi.

Afet Sonrası Hayat Mümkün Olduğunca Çabuk Normale Dönmeli

Afet sonrası çocukların tepkilerinin değişkenlik gösterebileceğini söyleyen Prof. Dr. Özbaran, “Çocuk ve ergenler, travma gibi beklenmedik ani ve sarsıcı olaylara değişken bir yelpazede tepki verirler. Bedensel yakınmalar, uyku ve iştah sorunları, kabuslar, keyifsizlik, olan bitenle ilgili kendini suçlama ve sorumlu hissetme, konsantrasyon ve öfke sorunları, tepkisizlik bunlardan bazılarıdır. Travma söz konusu olduğunda, erişkinlerin çocuklar için yapacağı şey, çocuğun güvende hissetmesini sağlamak, çocukların ifadelerini ve konuşmalarını sabırla ve içtenlikle dinlemek, anlatmak istiyorsa izin vermek, istemiyorsa zorlamamak, duygu ifadesi için oyun ve resim yapma gibi aktiviteleri kullanmak başta gelir. Çocuklar için travmatik olay, durum, kontrol duygusunu zedelediği için, süreç içinde, kontrolün kendilerinde olduğu duygusunu onarmak için, seçim şansının olabileceği basit sorularla kontrol duygusunu inşa etmeye çalışmasına destek olmak da değerlidir. ‘Hangi yemeği istersin, hangi resmi çizmek istersin, ne yapmak istersin’, ya da çocuk hastanede tedavi alıyorsa ve cevap şansı varsa ‘damar yolunu hangi kolundan açalım’ gibi sorular bunlara örnek olabilir. Bir diğer önemli konu da travma ya da afet sonrası, hayatın mümkün olduğunca çabuk normale dönüşünü sağlamak, çocuk için travma sonrası yapılanan yeni düzen içinde rutinler oluşturmasına olanak vermektir. Okul ve akran iletişiminin kurulacağı ortamların basit de olsa sağlanması, travmayı yaşayan çocuk için de, şu anki ülkemizin yaşadığı geniş çaplı afette olduğu gibi, travmayı birebir yaşamayan ancak seyirci kalan diğer çocuklar için de gereklidir” dedi.

Çocuklar Medyadaki Travmatik Görüntülerden Korunmalı

Travma sonrası kaçınılması gereken davranışları anlatan Prof. Dr. Özbaran, “Travmada, yapılması gereken ve uygun olan şeyler dışında çocuk ve gençlerin afet sonrası psikolojik iyi hallerini korumak veya bozulmasını önlemek için yapılmaması gereken şeyler de mevcuttur. Çocukları ve gençleri konuşmaya ve olayı anlatmaya zorlamamak, yaşadığı ve dışa vurduğu duyguları eleştirmemek, güçlü ve duyarsız olmasını salık vermemek, bu konuda baskı yapmamak, yanlış, gerçek dışı bilgi ve yanıltıcı umutlar vermemek, yalan söylememek gerekir. Travmatize olmuş çocukların yanı sıra bu duruma şahit olan, afet bölgesinde yer almayan çocuklar için sosyal medya, televizyon gibi travmatize edici bilgi veren uyaranlara maruz bırakmamak ve çocuğu bu durumdan korumak gerekir. Travma ve afetlerin ilk dönemlerinde olan, yukarıda sayılan belirtileri doğal ve ‘olağandışı bir duruma verilen doğal tepkiler’ olarak kabul etmeliyiz. Ancak sayılan belirtilerin uzun sürmesi, ailenin çocuğunun ruh sağlığı ile ilgili herhangi bir endişesi olduğu durumlarda mutlaka bir çocuk psikiyatrisi uzmanından destek almakta gecikilmemelidir. Umarız ki böyle afetler tekrar yaşanmasın, can ve mal kayıpları olmasın, çocuklar, aileleri ile yuvalarında, arkadaşları ile okullarında mutlulukla yaşayabilsinler” diyerek sözlerini tamamladı. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

İzmir Çınarlı Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi’nden Depremzedelere Konteyner Desteği

İzmir Çınarlı Mesleki Ve Teknik Anadolu Lisesi Öğretmenleri Depremzedeler için 8 Adet Konteyner üretti. Türkiye’nin dört bir yanından depremzedelere yardım yağıyor. Teknik liselerin üretim merkezleri de, depremzedelerin kullanabileceği soba, konteynır gibi malzemeler üretmeye devam ediyor. İzmir’de faaliyet gösteren İzmir Çınarlı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi de yardım kampanyasına katıldı. Okul yönetimden alınan bilgiye göre, öğretmenler ve öğrencilerin katkılarıyla deprem bölgesi için üç  adet Anaokulu, 5 Adet Tuvalet ve Duş üretildi.  (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Kahramanmaraş’ta Kolera Şüphesi İle İki Numune Teste Gönderildi

Koleradan şüphelendikleri iki çocuk hastadan numune alarak teste gönderdiklerinin altını çizen Çocuk Doktoru Ceren Sultan Altay, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) yaptığı açıklamada sonuçların negatif geldiği bilgisini verdi.

Bölgede En Büyük Risk Kolera

Kahmaranmaraş’ta Ebrar Sitesi yakınında gönüllü iş insanları, hekimler ve hemşirelerin bir araya gelmesiyle açtıkları sağlık kabininde çocuk depremzedeler olmak üzere çok sayıda depremzedeye sağlık hizmeti veriliyor. Sağlık kabininde görevli Çocuk Doktoru, Anne Sütü ve Emzirme Danışmanı Ceren Sultan Altay, yenidoğan ve 18 yaş grubu çocuklara sağlık hizmeti verdiklerini belirterek şu anda bölgede en büyük riskin kolera olduğuna dikkat çekti. Koleradan şüphelendikleri iki çocuk hastadan numune alarak teste gönderdiklerinin altını çizen Çocuk Doktoru Ceren Sultan Altay, sonuçların negatif geldiği bilgisini verdi. Deprem bölgesindeki çocuklarda ateş, üstü solunum yolu enfeksiyonları, kusma, ishal konusunda sağlık sorunlarının yoğun olduğunu belirten Altay, “Yoğun zattürre şikayeti olup sevk ettiğimiz bebekler var. Travmalı olan, durumu ağır olan hastalarımızın sevklerini gerçekleştiriyoruz. Köylerden bizi duyarak gelenler oldu. Çevre bölgelerden, parklardan, çadır kentlerden hastalarımız var” dedi. 

Çocuk Doktoru, Anne Sütü ve Emzirme Danışmanı Ceren Altay, anneleri ve kadınları çoçuklara anne sütü içirme konusunda bilgi verdi.

Kolera , Uyuz ve Soba Kullanımlarına Karşı Önlem Alınmalı

Çocuk Doktoru Ceren Altay, “Kolera şüphemiz oldu. İki çocuk hastamızın numunelerini gönderdik neyse ki negatif sonuçlandı. Çocuklar arasında solunum yolu enfeksiyonu ve kusma, ishal oldukça yaygın. Bölgede şu anda uyuz salgını yaygın. Çadır içi sobalardan kaynaklı olarak hastanelere ani çocuk ölümleri başvurularının da olduğunu duyuyoruz. Kolera  başta olmak üzere uyuz ve çadır içi soba kullanımlarına çok dikkat edilmesi gerekiyor” diye konuştu. 

‘Anne Sütünü Çocuklarınıza İçirin’ Tavsiyesi

Çocuk Doktoru ve Anne Sütü Emzirme Uzmanı Altay, çadır kentteki annelere ve kadınlara eğitim verdiklerini, anne sütünü hem bebeklere hem de büyük çocuklara da vermeleri yönünde tavsiyede bulunduğunu söyledi. Atya şöyle konuştu: “Kolera ve salgın hastalık riskine karşı çocukların bağışıklıklarının güçlenmesi için anne sütünün önemine dikkat çektik. Yardım konusunda en büyük ihtiyaç öncelikle çadır, ardından hijyen malzemeleri, çocuk ve kadın iç çamaşırı eksiği bölgede çok fazla. Seyyar tuvalet sayıları biraz daha arttı. İlk geldiğimizde tuvalet konusunda çok büyük bir sorun vardı. Su yoktu yeni geldi. Dezanfektan  dağıtımlarında bulunduk. Kızılay’ın da bölgede dezenfektan dağıtımı yaptığını gözlemledik.”(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Avukat Özkul’dan Bilişim Suçları Konusunda Z Kuşağı Çocuğu Olan Ailelere Öneriler

Bilişim Suçlarına Dikkat ! Günümüzde cep telefonu ve banka kartları kullanan bireylerin dolandırıldıklarına ilişkin çok sayıda olay yaşanırken, bu dolandırıcılık suçlarına karşı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından da uyarılar yapılıyor. Bilişim yoluyla işlelenen suçlar hakkında bilinmeyenler hakkında Avukat Sancaktar Devlet Özkul, Can Radyo’da Gazeteci Yazar Erkan Doğan’ın Sağlık Arenası Programı’nda bilgi verdi. Bilişim suçları kapsamında, Türk Ceza kanununda mal varlığına karşı düzenlenmiş suçlar hakkında bilgi veren Avukat Özkul, hırsızlık, dolandırıcılık konularında açıklamalarda bulundu.

Z Kuşağı Çocuğu Olan Ailelere Uyarılar 

Bilişim Suçlarına bulaşan genç sayısı her geçen gür artıyor. Banka, bilgisayar, telefon, tabletler, pos cihazları ve benzeri elektronik cihazlar aracılığıyla suçun oluşturulmasına sebebiyet verilebileceğine işaret eden Özkul, “Gençlerimiz kısa yoldan bir yere ulaşma hedefindeler. Z kuşağı denilen çocuklarımız, gençlerimiz teknolojinin avantajlarının yanında dezavantajlarına da maruz kalmaktadır. Bu konuda aile faktörüne değinmek isterim. Çocuk 18 yaşını bitirdikten sonra her şeyi yapabilirim algısı oluşuyor. Bu kişiler bu sefer bankalarda hesap açarak mağduriyetler yaşayabiliyorlar. Hakkında 10-15 tane dosya açılan gençlerimiz var. Bilinçsiz kullanımların ağırlıklı olduğu olaylara tanık olurken, bilinçli yapılan olaylar da mevcut. Organize suç örgütlerinin eline farkında olmadan düşebiliyorlar. Ailelere tavsiyemiz, çocuklarına telefon hattı ya da banka kartı çıkartırken dikkatli ve kontrollü olmalarıdır. Her iki olayda da kart çocuğun adına olduğu için farkında olmadan mağduriyet çemberi içerisine giriliyor. Durumun farkına vardıktan sonra bir tehdit sarmalı başlıyor. Bu tehditler kapsamında yeni mağduriyetler meydana geliyor. Bu konuda aileler çok dikkatli olmalılar. Hafife alınacak olaylar değildir. Bu tarz dolandırıcılık olaylarıyla karşılaşanlar bunu fark edenler mutlaka bir hukukçuya danışmalılar” diye konuştu.  

Sağlık Alanında Yaşanan Hukuki Süreçler Hakkında Bilgilendirdi 

Malpraktis konusunda da açıklamalarda bulunan Avukat Sancaktar Özkul, ciddi mağduriyet yaşayanların da iki taraflı olarak bir avukata danışması önerisinde bulundu. Özkul, “Yargıtay ceza dairesinde hastayı görmeden reçete yazılma işlemleri görevi kötüye kullanma olarak sayılıyor. Bu konuda hekimlerin dikkatli olmaları ve vatandaşların da reçete yazdırırken bire bir sağlık kuruluşlarına gitmelerini tavsiye ediyoruz. Bir başka konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bir sağlık kuruluşundan aldığınız bir hizmet çerçevesinde bir komplikasyondan kaynaklı bir eksiklikten ötürü mağdur olunca hemen fatura doktora kesilebiliyor. Şiddet olayları yaşanıyor. Doktora hastaneye saldırmak bir anlam ifade etmiyor. Onlar bizler için varlar. Sağlık çalışanlarımıza şiddeti kınıyoruz, bir hak ihlali olduğunu düşünenler hukuk, yargı yoluna başvurmalılar” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Gıda Mühendisleri’nin Deprem Raporu’nda Şok Eden ‘Kızılay Yardımı’ Detayı!

Gıda Mühendisleri tarafından hazırlanan rapordaki Kızılay Yardımı Detayı dikkat çekti !

TMMOB Türkiye Gıda Mühendisleri Odası deprem bölgelerinde karşılaşılan afet sonrasında gıda dağıtımı ve uygulamaları raporu yayımladı. Kahramanmaraş Merkezli Depremler 20 Şubat tarihli Ön Gözlem Raporu’nda depremzedelere son kullanma tarihi geçmiş ürünlerin dağıtıldığı bilgisi yer aldı. Raporun 5’inci sayfasında, “Alanda ve yardım dağıtım alanlarında STT ve TETT geçmiş ürünlerle karşılaşılmıştır. Bu, zaten bağışıklık ve sinir sistemleri zayıflamış olan depremzede ve yakınlarının, gıda zehirlenmesi ve gıda kaynaklı risklerle karşılaşmasına sebebiyet verebilecek bir durumdur” cümleleri yer alırken, Kızılay’ın ‘Kurban Payı Kıyma’ Yardım Konservesi’nin fotoğrafına yer verildi. Konservenin üzerindeki üretim tarihinin; 03/2021 iken son tüketim tarihinin ise 09/2022 olduğu görülüyor. Kızılay’ın depremzedelere tarihi geçmiş ürünlerle yardımda bulunması şok etti!

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Rapor’da AFAD ve Kızılay yardım organizasyonlarını eleştirdi.

AFAD ve Kızılay Organizasyonlarına Eleştiri 

Raporun Sonuç Bölümünde, afetin etkilerini azaltmak için ilk 7 gün içerisinde ilgili devlet makamları ve kurumlarının üzerine düşen görevleri yapmadığı, yapmakta geç kaldığı tespitinde bulunularak, “Bu sorumsuz ve başarısız eylemler silsilesi zaten sonuçları büyük olacak olan bu depremin toplumdaki etkilerini artırmıştır. Depremin hemen sonrasında yardımları ve arama kurtarma çalışmalarını organize etmesi gereken AFAD ve Kızılay; gerek arama kurtarma ve sağlık çalışmalarını gerekse gıda yardımlarını organize etmede başarısız olmuştur. Sorumlu bakanlıkların hiçbirisi üstüne düşen görevleri tam anlamıyla yerine getirmemiştir” cümlelerine yer verdi. 

Gıda Mühendisleri Raporu’nda deprem bölgelerinde gıda sağlığı ve güvenliği konusunda yapılması gerekenler ve yapılmayanlarla ilgili bilgi verildi.

Halkın Sağlığı ve Güvenliği İçin Acil Eylem Planı Oluşturulmalı

Gıda Mühendisleri Odası raporda, odalarının ve  TMMOB’un ilgili diğer odalarının yazılı ve sözlü işbirliği taleplerinin yetkili makamlarca karşılıksız bırakıldığı ya da çalışma yapmasına kısıtlı olarak imkan verildiği vurgulanırken, halkın sağlığı ve güvenliği için öncelikle acil durum eylem planlarının hızlı bir şekilde oluşturulması ve anlık olarak uygulamaya konması gerektiğine dikkat çekildi. Rapor sonuç bölümünde şu değerlendirmeler  yer aldı: “Böylelikle hala çalışmaların devam ettiği deprem bölgelerinde yer alan risklerin azaltılması ve oluşacak can ve mal kayıplarının artış hızının düşürülmesi sağlanmalıdır. Bundan sonraki süreçlerde ve afetlerde bu denli büyük yıkımların ve hataların yapılmaması için sorumluluk sahibi tüm makam ve kişileri; kader ve fıtrat söylemlerinin arkasına saklanmaktan vazgeçerek bilimin, tekniğin, mühendisliğin ve alanında uzman kişilerin uyarılarını ve söylemlerini dikkate almaya davet ediyoruz. Nasıl ki yakın zamanda geride bıraktığımız tüm doğal afetlerde kaybettiğimiz tüm canlılarımız, ormanlarımız ve doğal güzelliklerimizin vebali sorumluluk sahibi kişilerde ise bu ve bundan sonraki afetlerde de öyle olacaktır. Büyükşehir Belediyelerinin Deprem Master Planında Acil (Afet Sırasında) Planlama Etkinlikler kapsamında yer alan afetzede ve yardım ekipleri için gıda ve su güvenliğinin sağlanması konusu tek cümleyle geçiştirilmek yerine geniş kapsamlı olarak ele alınmalıdır.”

Sağlıklı Gıdaya Temiz Suya Ulaşım İnsan Hakkıdır!

Alanlarda çıkarılacak yemeklerin sadece karın doyurmak için olmaması gerektiğine dikkat çeken Gıda Mühendisleri Odası,”İhtiyaç sahiplerinin eksiksiz beslenmeleri, sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişim hakları tam olarak karşılanmalıdır. Sağlıklı, güvenilir gıda ve temiz suya erişimin bir insan hakkı olduğu unutulmamalı, doğal afetten sağ kurtulmuş insanlar, afet alanlarında çalışan arama kurtarma ekipleri ve gönüllüler gıda güvenliği kaynaklı bir riske maruz bırakılmamalıdır” vurgusunda bulundu. 

RAPORDA SONUÇ BÖLÜMÜNDE ÖNE ÇIKAN MADDELER

  • Sıcak yemek dağıtımı bazı noktalarda ancak depremin 4. gününden sonra başlamıştır. 
  • İçilebilir nitelikteki sular depremin 3. gününden sonra alana ulaştırılabilmiştir. 
  • Öncelikli grupta yer alan depremzedelerin (bebek, hamile, yaşlı ve kronik hastalığı olanlar) beslenme ihtiyaçları 6. günden sonra kısmen karşılanabilmiştir. 
  • Gönüllü ve arama kurtarma ekiplerinin beslenme sorunları 6. günden sonra çözülebilmiştir. 
  • Gönüllü ve arama kurtarma ekiplerinin temizlik ve barınma problemleri hala çözülememiştir. 
  • Gıda depolama alanları belirlenememiş ve uygun depolama koşulları sağlanamamıştır. 
  • Temel gıda maddelerinin AFAD ve KIZILAY tarafından organize istifi ve dağıtım çalışmaları çok geç başlatılmıştır. Bu sebeplerle koordinasyonunu kendisi sağlayan sivil mekanizmalar tarafından hala destek çalışmaları yürütülmektedir. 
  • Dağlık bölgelere 4. günden itibaren sadece sivil inisiyatifler vasıtasıyla yardım ulaştırıldığı gözlenmiştir. 
  • Tuvalet ve temizlik amacıyla kullanılacak temiz suyun alanlara getirilmesi ancak 7. günden sonra sağlanabilmiştir. 
  • Depremin 6. gününden itibaren bölgeden salgın riskli hastalık haberleri gelmeye başlamıştır. 
  • Araç eksikliği, koordinasyonsuzluk ve nitelikli kadro eksikliği gözlenmiştir. 
  • Soğuk zincir ile taşıma ve depolama araçları hala alanın birçok yerine ulaşabilmiş değildir. 
  • Tarım ve Orman Bakanlığı çevre illerde görev yapan personellerini deprem sahasına geç ve plansız görevlendirmiştir. 
  • Hayvan kaybımızla ilgili hala bir açıklama yapılmamış ve hasar tespit çalışması sonucu yayınlanmamıştır. 
  • Su ve kanalizasyon ekiplerinin çalışmaları hala tamamlanmış değildir. 
  • Su ile ilgili denetleme izleme çalışmalarına devam edilmeli, bulanıklık ve mikrobiyal kontroller dışında radyoaktivite değerleri de mutlaka analiz edilmelidir. 
  • Bölgeye tedbir amaçlı olarak doğalgaz ve elektrik verilememesi kaynaklı hasarın az yaşandığı ve gıda sanayinin yoğun olduğu illerimizde gıda üretimini sekteye uğratmıştır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Türk Hemşireler Derneği: “Uzaktan Eğitim Kabul Edilemez”

Uzaktan eğitim kararına tepkiler büyüyor. Kahramanmaraş merkez üssü olan depremler nedeniyle evleri yıkılan depremzede ailelerin, Kredi Yurtlar Kurumlarına (KYK) yerleştirilmeleri sonrası üniversitelerin uzaktan eğitimle öğretim yılını tamamlamasına yönelik karar tepkilere neden oluyor. Karara bir tepki de Türk Hemşireler Derneği’nden (THD) geldi.

Türk Hemşireler Derneği, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) tarafından açıklanan uzaktan eğitim uygulamaları konusuna tepki gösterdi. Bilim Sağlık Haber Ajansı’nın (BSHA) görüştüğü THD Başkanı  Azize Atlı Özbaş, YÖK’ün uzaktan eğitim uygulamasının hemşirelik öğrencileri için kabul edilemez olduğunu söyledi. Özbaş, “Uzaktan eğitim konusunda 90’dan fazla üniversite yöneticisi, 30’dan fazla hemşirelik özel dal derneği, sahada çalışan hemşireler, akademisyenler, öğrenciler, meslek örgütleri ‘hemşirelikte birinci sınıf dördüncü sınıf ayrımı yapılarak uzaktan eğitim olmaz’ derken, bunu oldurma ısrarını biz anlamlandıramıyoruz” dedi. 

Hemşirelik Eğitimi Teori ve Pratiğin Harmanlandığı Eğitimlerdir

THD Başkanı Azize Özbaş, uzaktan eğitim sürecinin COVİD döneminde deneyimlendiğini, ancak şu an COVİD  sürecinde yaşanılan felaketten çok daha farklı dinamikleri olan, farklı özellikleri bulunan bir felaket sürecinin içerisinde bulunulduğunu kaydetti. Özbaş şöyle konuştu: “Pandemide bütün alanlarda enfeksiyon riski vardı. Bizlerin o dönemlerde de sahada olmamız gerekirdi. Mezunlarımız bu tarz felaketlerde; pandemi, deprem ya da diğer afet koşullarında birebir çalışacak insanlardır. Bu yüzden olağanüstü bir durum olduğunda öğrencileri sahadan çekmek, onları karşılaşacağı şartlardan muaf bırakmakla sonuçlanıyor. Hemşirelik eğitiminin şöyle de bir özelliği vardır. Birinci sınıftan itibaren bizim teorik bilgi ve beceri derslerimiz birbirine harmanlanarak verilir. Ve eğitimlerimiz teorik kısım ya da pratik kısım diye de ayrılamaz. Hemşirelik temel dersleri vardır. Bu dersler haftada iki buçuk, üç günü kapsayan önemli derslerdir. Temel derslerde sistemin ya da durumun anatomisi, teorik hastalık bilgisi ve uygulama becerileri dersleri birbirleriyle harmanlanarak adeta bir duvar gibi örülerek verilir. Onun için ‘teoriyi online verdik, uygulama yüz yüze olacak’ diye bir şeyi kabul edemeyiz. YÖK’ün açıklaması ilk bakışta bize çok açık görünmüştü, sahada da sevinçle karşılanmıştı. Ne yazık ki öyle olmadı.”

 Çadır Kentlerde Öğrenciler İçin Uzaktan Eğitim Koşulları Yoktur

Depremden etkilenen çok sayıda öğrencinin, çok zor durumda olmalarına rağmen yüz yüze eğitimi tercih ettiklerini belirten Özbaş, “Öğrencilerimiz pandemi ile uzaktan eğitimi deneyimlediler. Uzaktan eğitimin onlara neyi verip veremeyeceğini  gördüler. Bazı yöneticiler çadır kentlerde yaşayan öğrencilerin online eğitime katılabileceğini iddia ediyorlar ancak 10 kişinin olduğu, internet çekim alanında aksaklıkların yaşandığı, insanların yemek bulmalarıyla ilgili bile sorun yaşandığı yerler eğitim açısından uygun değildir. Çadır kentler hem fiziki hem de psikolojik olarak bir öğrencinin analitik eğitim süreçlerini sürdürebileceği ortamlar değildir. Bizim yapmamız gereken bu öğrencilerimize yüz yüze eğitim fırsatını sağlayıp, yüz yüze eğitimlerine devam edebilecekleri bir organizasyon oluşturmaktır. Depremzedelerin ikamet etmesi için yurtlar dolu olduğundan böyle bir süreçten bahsediliyor ama bütün sosyologlar, bizler, aile uzmanları ve daha pek çok profesyonel KYK yurtlarının ailelerin kalabileceği ortamlar olmadığına dair görüşlerimizi açıklıyoruz. Daha farklı çözümlerin bir an önce bulunması gerektiği kanaatindeyiz” dedi.

Uzaktan Eğitim Uygulamasından Bir An Önce Vazgeçilmelidir

“Bir an önce insana dokunan hemşirelik eğitimi ve benzeri branşlarda okuyan öğrencilerin eğitimlerinin uzaktan yapılması uygulamasından vazgeçilmesi gerekiyor” diyerek açıklamasına devam eden THD Başkanı Özbaş, “Pratik eğitimde ya da teorik eğitimde birinci ya da dördüncü sınıf ayrımı yapılamaz. Hemşirelik branşında teorik derslerimiz  laboratuvar ortamında verilir. Birinci sınıftan itibaren bizler hastanede ve sahadayızdır. Son sınıf derslerini, online değil de yüz yüze yapmaları hiçbir sorunu çözmeyecektir. Daha temelden, birinci sınıftan itibaren hemşirelik eğitiminin online olmaması ve eğitimde temelin sağlam atılması gerekiyor” diye konuştu.  

THD Öğrenci Komisyonu Duyuru

THD Öğrenci Komisyonu: Online Eğitimi Kabul Etmiyoruz!

Hemşirelik üniversite eğitiminin online olmasına bir tepki de Türk Hemşireler Derneği Öğrenci Komisyonu’ndan geldi. Komisyon açıklamasında şu cümlelere yer verdi: “Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar’ın 17.02.2023 tarihinde, 2022-2023 Eğitim-Öğretim Yılı Bahar Dönemine İlişkin Basın Açıklaması üzerine, pek çok üniversite hemşirelik eğitimine ilişkin farklı senato kararları alınmıştır. Bu durum da ülke genelinde hemşirelik eğitiminde bir standart sağlanmaması, eşitsizlik, özellikle ilk üç yılın büyük ölçüde online eğitimle yürütülmesi ve nitelikli hemşirelik eğitimi için gerekli asgari şartlardan giderek uzaklaşılması riskini gündeme getirmiştir. Teorik bilgi yanında beceri eğitimini de gerektiren hemşirelik temel dersleri, hemşirelik eğitiminin dört yılına dağıtılmıştır. Hemşirelik eğitiminin her aşaması, mesleki beceri laboratuvarları, klinik ve sahada uygulamalı eğitim gerektirmektedir. Pandemi döneminde eğitimimizin aldığı yaraları henüz saramamışken, pandemi döneminde aldığımız uzaktan hemşirelik eğitiminde standarttan uzaklaşan farklı uygulamaları kabul etmiyoruz! Mesleğimizin temel bilgi ve becerilerinin 1,2 ve 3. sınıflarda eğitim öğretimin, online olmasını kabul etmiyoruz. Hak ettiğimiz standartta eğitim almadan halkımıza, hastamıza dokunmayı kabul etmiyoruz.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Samandağ’da 15 Bin Çadıra İhtiyaç Var!

Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz, Hatay Defne merkezli 6,4 büyüklüğündeki deprem sonrası sağlık tesislerindeki son durum ve depremden etkilenen bölgelerdeki ihtiyaçlar hakkında Bilim Sağlık Haber Ajansı’na  (BSHA) bilgi verdi. Başkan Sevdar Yılmaz, Samandağ ve Defne’de etkili olan depremler nedeniyle bölgede 15 bin çadır ihtiyacının acilen çözülmesi gerektiğini, bunun yanında diğer acil ihtiyacın da seyyar tuvaletler olduğunu duyurdu. 

Samandağ Devlet Hastanesi Bugün İtibariyle Sağlık Hizmeti Veriyor

Hatay Tabip Odası Başkanı Yılmaz, Hatay merkezde İskenderun ve Mustafa Kemal Paşa hastanelerinin tahliye edildiğini sahra hastanelerinde sağlık hizmetlerinin sürdürüldüğünü belirtti. Samandağ Devlet Hastanesi’nin dün gece deprem sonrası tahliye edildiğini ancak bugün itibariyle yeniden sağlık hizmeti vermeye devam ettiğini söyledi. Yılmaz, İskenderun Devlet Hastanesi’nin deprem öncesinde poliklinik hizmeti verme aşamasına geldiğini ancak üçüncü deprem sonrası tedbiren tahliye edildiğini belirterek şunları söyledi: “Hatay Defne merkezli deprem sonrası Mustafa Kemal Devlet Hastanesi’nde ve İskenderun Devlet Hastanesi’nde hastalar tahliye edilerek, helikopterler ve ambulanslarla hastalar çevre illerdeki hastanelere sevk edildi. Bu hastanelerde dışarıdan gelen birçok hekim de barınma koşulları bulunmadığı için ne yazık ki geldikleri illere dönmek zorunda kaldılar. Bölgeyi terk etmek zorunda kaldılar çünkü çalışacakları bir ortam yok, barınabilecekleri, temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri alanlar yok. İskenderun Devlet Hastanesi dünkü deprem olmadan önce acil hizmeti veriyordu ancak bugün poliklinik hizmeti vermeye başlaması planlanıyordu. Ancak üçüncü deprem sonrasında acil kapatıldı, sahra hastanesine dönüş yapılıyor. Artık orada da acil çalışacak durumda değil. Yeni binada birinci depremde çok hafif bir hasar vardı ama ikinci deprem sonrasında güvenli olmadığı için tedbiren hizmete kapatıldı. Sahra hastanelerinde ameliyat vesaire işlemler yapılamıyor. Samandağ Devlet Hastanesi bugün itibariyle sağlık hizmeti veriyor. Hastanede ilk müdahaleler yapılıyor ardından farklı merkezlere sevkler gerçekleştiriliyor. Samandağ, Defne dışındaki diğer ilçelerde bir sıkıntı görünmüyor” dedi. 

Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz

 

Çadır ve Seyyar Tuvalet İhtiyacının Acilen Çözülmesi Bekleniyor!

Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz, Samandağ Bölgesi’nde acil olarak çadır ve seyyar tuvalet ihtiyacının söz konusu olduğunu, kendilerine gelen bilgilere bölgede şu anda 15 bin çadıra gereksinim duyulduğunu söyledi. Yılmaz şöyle konuştu: Çadır temini konusunda ciddi problemler var. Sadece Samandağ’daki arkadaşların haber verdiklerine göre yaklaşık 15 bin çadıra ihtiyaç söz konusudur. Ve Bu hiçbir yerde duyurulmuyor ve dikkate alınmıyor. Belediye Başkanı’nın devlet yetkilileriyle görüşmesine konuşmasına rağmen bu konuyla ilgili bir şey yapılmıyor. Bize iletilen Samandağ Bölgesi’nde çadır ihtiyacı acildir. Hatay merkezde de çadır ihtiyacı var ancak Samandağ bölgesindeki kadar değil. Bunun yanında yine Samandağ bölgesinde seyyar tuvalet ihtiyacı da çok ciddi boyutlardadır.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Demokratik Sağlık-Sen’den Deprem Bölgeleri Ziyaretleri Sonrası ‘Liyakat’ Vurgusu

Kahramanmaraş merkez üssü olan depremlerde dün Hatay Defne İlçesi’nde meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki depremden sonra yine can kayıpları ve yıkımlar yaşandı. Bir kez daha depremle sarsılan Hatay’da şu anda sağlık hizmeti sunulacak bir hastane yok. Dün yaşanan depremde İskenderun Devlet Hastanesi, Mustafa Kemal Paşa Hastanesi ve Samandağ Devlet Hastaneleri tahliye edildi. İlde tek sağlık hizmeti sunumu sahra hastaneleri ile devam ettiriliyor. Bölgeye giderek incelemelerde bulunan Demokratik Sağlık Sen Genel Başkanı Togan Demircan, Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) açıklamalarda bulundu. 

Genel Başkan Demircan, tekrar deprem ile  sarsılan Hatay’a geçmiş olsun ve başsağlığı dileğinde bulundu. Demokratik Sağlık-Sen olarak tüm deprem bölgeleriyle irtibat halinde olduklarının altını çizen Demircan, Kahramanmaraş, Adana, Gaziantep, Hatay merkez ve ilçelerine gerçekleştirdikleri ziyaretlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Depremden en çok etkilenen iller arasında yer alan Hatay ve ilçelerinde gerek halkın gerekse sağlık çalışanlarının çok zorluklar yaşadıklarının altını çizen Demircan; liyakatsiz yöneticilik anlayışı, depremzede sağlık çalışanlarının sağlık hizmeti yapmaya zorlanmaları ve karşılaştıkları üslup konusunda açıklama yaptı. Genel Başkan Demircan ayrıca memurlara “maaş almayın” çağrısında bulunan Şırnak Valisi Osman Bilgin’in açıklamalarına da yanıt verdi. 

Vali Bilgin’e Cevap Verdi: “Memurlar Üzerine Düşeni Yapıyor”

Vali Osman Bilgin’in, “Memurların işçilerin hepsi bir aylık maaşlarını almasınlar aç kalmayız” açıklaması üzerine Demircan şunları söyledi: “Bizim milletimiz necip bir millettir. Vermesi gerektiğinde parmağındaki alyansına kadar verir. Ancak burada ‘memurlar birer maaşlarını bağışlasınlar’ gibi öneriler sunmak doğru değildir. Biz Demokratik Sağlık-Sen olarak depremin yaşandığı günden beri bölgedeki arkadaşlarımızla temas halindeyiz. Elimizden gelen desteği sağlama noktasında teyakkuz halindeyiz. İlla ki kolilerin önünde resim çektirip, banka dekontu mu paylaşmamız gerekiyor. Kamyonun önündeki sendika afişini mi paylaşmamız gerekir. Gittik, gördük, üzerimize ne düşüyorsa yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. Deprem bölgelerinde iki üç aylık sıkıntı yok çok uzun süreli maddi ve manevi desteğe ihtiyaç var. Demokratik Sağlık-Sen olarak planlamalarımızı uzun vadeli olarak yaparak, bölgelerde görevli arkadaşlarımızla iletişimde kalarak ihtiyaçları karşılamaya devam edeceğiz. Oyuncak ihtiyacı iletildi, çocuklara oyuncak götürüldü” dedi. 

“Liyakat Ehli Yönetici İhtiyacı Afet Zamanı Daha çok Ortaya Çıktı”

Genel Başkan Demircan, deprem bölgelerinde gerçekleştirdikleri temaslarda yaşanan sorunların temel nedeninin her zaman dile getirdikleri ‘liyakatsiz yöneticiler’ konusuna vurguda bulundu. Demircan şunları söyledi: “Adana, Hatay merkez ve ilçeleri, Gaziantep, Kahramanmaraş’ta temaslarda bulunduk. Adana ve Gaziantep’te sağlık tesisleri anlamında çok büyük problemler yoktu. En büyük hasar alan illerden Hatay’da ve ilçelerinde çok ciddi sorunlar vardı. Hatay merkezde Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi’ndeki UMKE ve sağlık çalışanı arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Binanın içerisine çok hızlı bir şekilde girerek incelemede bulunduk. Hasarlı olan binada sağlık hizmeti sağlık çalışanları tarafından devam ediyordu. Biz oradayken helikopter ambulansla bir hastanın sevkine tanık olduk. Genel olarak şartlar çok kötüydü ve eksiklikler vardı. Yıllardır liyakatli yöneticilerin olması gerektiğine vurguda bulunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Her ne kadar afetin alanı geniş de olsa, OHAL koşulları söz konusu da olsa liyakatli yöneticilerle afet koşullarında sağlık hizmetinin daha sağlıklı yürüyeceğini yine tekrar etmek istiyoruz. Sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılayacakları; tuvalet, banyo, lavabo yoktu. Sağlık çalışanları çok zor koşullarda, temel ihtiyaçların bile karşılanmadığı,  bir ortamda görev yapıyor. Liyakat ehli yöneticiler olsaydı temel ihtiyaçlar da dahil çadır eksiklikleri ve daha birçok sorun bugün yaşanmazdı. İnisiyatif alınmıyor, söylensin de eksiklikleri tamamlayalım anlayışı var.”

Depremzede Sağlık Çalışanlarına Karşı Üslup Kabul Edilemez!

Deprem bölgelerinde bulunan deprem sabahında telefonları çalarak göreve çağrılan depremzede sağlık çalışanları ile temas kurduklarını belirten Demircan, “Depremin akabinde kendileri de artık birer  depremzede olan hekim ve sağlık çalışanlarına sabah saat 09.00’da mesainizde olacaksınız denildiğine ilişkin bilgiler aldık. Kaba saba konuşmalara muhatap kalan arkadaşlarımız olduğu bize iletildi. Bir hekim arkadaşımıza,eşi de cerrah olan bir arkadaş, aile sağlığı merkezinde hizmet vermeleri söylenmiş. Hekim arkadaşımıza, yeşil alanı hastaneye dönüştürmeyi önermiş çünkü artçı depremler devam ediyor ve aile sağlığı merkezleri genelde apartman altlarında oluyor, hafif hasar da almış olsa o binalarda çalışmak kolay değil. Biz oradayken de sürekli artçı depremler oluyordu. Malatya’dan da depremzede sağlık çalışanı arkadaşlarımız bize ulaştı. İki ve dört yaşında iki tane yavrusunu göçükten çıkartmış bir hemşiremize de aile sağlığı merkezinizi açın talimatı geldiğini öğrendik. Burada şova gerek yok şov zamanı değildir. Örneğin yine bana ulaşan hemşire kardeşimiz depremden sonra aranarak ‘sağ mısınız?’ sorusu sorulmuş. Her ne kadar bir talimat zinciri olsa da üslup çok önem arz ediyor. İnsanların aileleri, eşi, kendisi veya çocukları göçük altındayken bu şekilde aranarak göreve çağrılmaları kabul edilemez. Burada Sağlık Bakanlığı’nın yapması gereken afet koordinasyon merkezlerine o bölgede görev yapan değil de dışarıdan görevlendirilecek sağlık çalışanlarının gönderilmesidir. Lojistik anlamında ciddi sıkıntılar vardı. Bir kaos ortamı, bir karmaşa var. Tüm bunların sebebi  liyakatsiz yöneticilerin göreve getirilmesinden kaynaklanıyor” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

İskenderun, Mustafa Kemal ve Samandağ Devlet Hastaneleri Tahliye Ediliyor 

Hatay Defne merkezli 6,4 büyüklüğündeki depremin ardından İskenderun Devlet Hastanesi, Mustafa Kemal Paşa Hastanesi ve Samandağ Devlet Hastanesi’nin tahliye edildiği bilgisi öğrenildi. Hastanelere girişler yasaklandı. Yoğun bakımdaki hastaların Adana ve Mersin’e sevk edildiği, servislerdeki hastaların sahra hastanelerinde tedavi altına alınacağı edinilen bilgiler arasında yer aldı. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)