Yazar arşivleri: ismail USTA

KEDİ Otizm, Depremden Etkilenen Otizmli Çocuğa Sahip 13 Aileye El Uzattı!

KEDİ Kabul, Eşitlik, Dahil Olma İstihdam Otizm Derneği tarafından oluşturulan ‘Depremzede Otistikler İçin İzmir Dayanışma Ağı’ ile depremzede otistiklerin deprem sonrası kaybettiği rutinler ve alışık olduğu çevreden ayrılmanın psikolojik etkisi ve bununla birlikte özel eğitime erişememesi ile oluşabilecek artçı etkilerin azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülüyor. Kedi Otizm Derneği Kurucusu Serap Dikmen Ahmetoğlu,  Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) depremden etkilenen otizmli çocuklar ve ailelerine yönelik ülke genelinde yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi.

Otistikler İçin İzmir Dayanışma Ağı

Ahmetoğlu, Depremzede Otistikler İçin İzmir Dayanışma Ağı’nın 34 gönüllü ile birlikte 10 aileye İzmir’de olmak üzere engelli sivil toplum örgütlerinin kurduğu ağlar ile birlikte de 3 farklı ildeki aileye köprü kurma olanağı sağlandığını belirtti. Ailelerin barınma ihtiyacı ile ilgili İzmir Valiliği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimleriyle koordinasyon sağlandığına işaret eden KEDİ Otizm Derneği Başkanı Ahmetoğlu şöyle konuştu: “Depremzede Otistikler İzmir Dayanışma ve İletişim Ağı ile özellikle çocuklar için su gibi, hava gibi  ihtiyaç olan özel eğitim, terapi gibi ihtiyaçları gönüllü profesyonel yoluyla çabuklaştırmak ve acil desteği sağlamak için kurduk. Kimi aileler doğrudan ağımıza bildirilirken, kimi aileler çeşitli illerdeki engelli sivil toplum kuruluşlarının kurduğu iletişim ağı yoluyla bize bildirildi. Engelli sivil toplum örgütü bu anlamda örnek bir dayanışma örneği gösterdi. İki hafta boyunca bize ulaşan depremzede otistik çocuk ve yetişkini bulunan ailelerin öncelikle barınma sorunlarını çözmeye çalıştık. Yerleşebilenlerin de özel eğitime ulaşımına gönüllü ağımız yoluyla hızlıca çözmeye çabaladık. Yerleştirmelerde İzmir Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimleriyle koordinasyon kurduk. Çözüm bulunamadığı noktada, ailelerin sığındığı ilçe belediyelerine, partilerin ilçe başkanlıklarına haberler bıraktık.”

İşimiz Yeni Başlıyor!

Serap Dikmen Ahmetoğlu, barınma, özel eğitim ve psikolojik desteklerin hemen ardından ailelerin yaşamı idame ettirmede de büyük desteğe ihtiyaç duyacaklarının altını çizerek, ülke genelinde yeni şehirlere göç etmek zorunda kalan, yeni bir hayat kurmaya çalışan otizmli çocuğa sahip ailelerin yanında olduklarını belirterek şunları söyledi: “Önümüzdeki süreç çok da kolay olmayacak. Depremin ardından çok büyük bir yardımlaşma ağı kuruldu ama aslına bakarsanız işimiz yeni başlıyor. Biz otistik çocuk, yetişkin evlatları  bulunan ve bize ulaşan aileler için köprüler oluşturmaya devam edeceğiz.”  (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

AFAD, Sahil Şeridi İçin Tsunami Alarmı Verdi!

Hatay’da meydana gelen 6,4 ve 5,8 büyüklüklerindeki depremlerin ardından AFAD deniz seviyesinde 50 cm’e kadar yükselme riskine karşı tedbir amacıyla sahil şeridinden uzak durmaları yönünde uyarıda bulundu. Edinilen bilgiler arasında Hatay’da 8 arama kurtarma ekibinin enkaz altında kaldığı yer aldı. Depremin ardından Mersin Valiliği de tsunami uyarısı yaparak vatandaşların deniz kıyısına uzak durmaları yönünde açıklamada bulundu. Depremin Hatay’a yakın illerde de hissedildiği bilgisi verildi. Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi, Ortadoğu ülkeleri için tsunami uyarısında “Kıyıdan Uzaklaşın ve yüksek yerlere gidin. Yetkililerin direktiflerine uyun!” cümlelerine yer verdi. Antalya Kundu Oteller Bölgesi’nde denizde aşırı taşma olduğu bilgisine ulaşıldı.

AFAD: “Tsunami Uyarısı Kaldırıldı”

Hatay merkezli meydana gelen depremlerin ardından  @Kandilli_info uyarısı üzerine tedbir amaçlı verilen deniz seviyesi yükseltisine yönelik uyarı @Kandilli_info ile yapılan değerlendirmeler sonucunda kaldırılmıştır.(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hastanesi Depreme Karşı Güçlendiriliyor

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, üç yıldır İstanbul Tıp Fakültesi binalarının yenilenmesi için tüm yönetim olarak büyük bir çaba sarf ettiklerini belirterek, çalışmaya ait fotoğrafların da olduğu bir sosyal medya paylaşımında bulundu. Dekan Prof. Dr. Tükek, “Olması muhtemel İstanbul depreminden önce yenilenmekte olan İstanbul Tıp Fakültesi, afet anında İstanbulu’muzun ve vatandaşlarımızın üst düzey hizmet alabileceği sağlık tesisi olarak yerini alacaktır. Hasdal’da inşaatına başlanan hastanemizin de ilk etabının bitirilmesi ile monoblok ve diğer cerrahi ünitelerimizin bu binalarda hizmet vermeye başlaması sağlanacaktır. Böylece çok geniş bir alanda İstanbulu’muza sağlık hizmeti vermeyi gerçekleştirebileceğiz” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Hatay’da Deprem !

Kandilli Rasathanesinden verilen bilgiye göre Hatay’ın Samandağ merkez üssü olan 6,4 şiddetinde bir deprem  meydana geldi. Deprem çevre illerde ve Ortadoğu ülkelerinde de hissedildiği belirtildi. Depremden önce ağır hasar alan binaların yıkıldığına yönelik haberler geliyor. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

HİASD’den ‘Büyük Deprem ve Çıkarılacak Dersler’ Toplantısı

Herkes İçin Acil Sağlık Derneği (HİASD) Deprem ve Afet Yönetimi konusunda zoom üzerinden bir toplantı gerçekleştirdi. Bilim Sağlık Haber Ajansı’nın da (BSHA) davetli olarak katılım sağladığı toplantıda HİASD Başkanı Ülkümen Rodoplu, deprem bölgesine dair gözlemlerini aktararak, bundan sonra yapılması gerekenlere dikkat çekti. Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMOD) Genel Başkanı, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, afet yönetimi konusunda bilgilendirmelerde bulundu. BSHA’nın ‘Deprem bölgelerinde salgın hastalıklara karşı neler yapılmalı? sorusuna yanıt veren Akdur, sınır komşumuz Suriye’deki kolera salgınının deprem bölgesine sıçrama riskinden bahsederek acil önlem alınması çağrısında bulundu. Önlem alınmaz ise kolera riski de dahil diğer salgın hastalıklarla birlikte çok sayıda can kaybının yaşanabileceğini söyledi. 

 

Uzmanlar Büyük Deprem ve Alınacak Dersleri Konuştu

Toplantıda Kahramanmaraş merkezli 10 ilde etkili olan depremlerden çıkarılacak dersler, eksiklikler, depremler sonrası posttravmatik stres sendromu, afet yönetimi ve halk sağlığı konularında alanında uzman katılımcılar açıklamalarda bulundu. HİASD Genel Sekreteri  Büşranur Berrak’ın moderatörlük yaptığı toplantıda, HİASD Başkanı, Dünya Sağlık Örgütü Eğitimcisi, Afet Tıbbı Uzmanı Ülkümen Rodoplu açılış sunumu yaptı. Toplantıda, Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMOD) Genel Başkanı, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur’un depremde afet yönetimi ve deprem bölgelerindeki halk sağlığı riskleri konusunda açıklamalarda bulundu. Davranış Araştırmaları ve Terapileri Merkezi (DATEM) Kurucusu Prof. Dr. Ebru Şalcıoğulu, deprem sonrası depremzedeler ve tüm toplumda posttravmatik stres sendromu konusunda önemli açıklamalarda bulundu. HİASD zoom etkinliğinde ayrıca deprem bölgesinde görev alan Arama Kurtarma Uzmanı Sadettin Uslu ve Paramedik Mehmet Ataklı da büyük depremde arama kurtarma alanında yaşanan aksaklıklardan bahsederek, çıkarılması gereken dersler hakkında bilgiler verdi. 

HİASD Başkanı Uzman Dr. Rodoplu: Depremde Sınıfı Tek Geçen Gönüllüler Oldu 

Deprem bölgesinde bulunan, görev alan HİASD Başkanı Uzman Dr. Ülkümen Rodoplu, açılış konuşmasında, beton tabutlar içinde günlerce can çekişerek, bacağı, kolu kanayarak kurtarılmayı bekleyen 10 binler olduğunu, bunu hak etmediklerini söyleyerek başladı. Rodoplu şöyşe devam etti: “Birkaç saniyede olsa onları düşünmenizi diliyorum. Bu deprem sadece o bölgede etki altında kalan 15 milyonu değil, 85 milyon, dünyanın her yerindeki insanlar 14 gündür bütün dünyanın gözü hem bizde hem de Suriye’dedir. Kahramanmaraş  Pazarcık merkezli deprem geniş bir alanı etkiledi. Toplamda 234 artçı deprem oldu. 72 bin 663 ölen olacağı tahmin ediliyor. 100 binin üzerinde yaralı var. Toplam nüfusumuzun yüzde 15,7 sini bu depremde kaybettik. Yıkılan binaların yüzde 52’sinin 2001’den, yani 1999 Gölcük depreminden sonra yapılmış olması hayret vericidir. Depremde arama kurtarma çalışmalarında ilk iki gün, ilk 48 saat altın saatlerde eksiklikler yaşandı. Üçüncü gün arama kurtarma anlamında bir yoğunlaşma oldu. 14 bin 604 arama kurtarmacının 3 bin 40’ının yabancı ülkelerden geldiği bilgisini paylaşmak isterim. Hayat kurtarmak için elimizdeki bütün kaynakları kullanmamız gerekir anında harekete geçecek Mehmetçik, gönüllüler anında depolardan çıkan çadırlar, anında harekete geçen kurumlara ihtiyacımız var. Bu deprem sonrası ülke olarak sınıfta kaldık. Tek başarılı olan, sınıfı geçen gönüllüler oldu. Geleceğe tutkuyla sarılabilmek için çok sebebimiz var” dedi.  

14 Mayıs’ta seçimlerin olacak olması afet yönetimini de etkiledi

Başkan Ülkümen Rodoplu konuşmasına yaşanan depremi, 1999 depremi ile kıyaslayarak devam etti. Marmara depreminde ilk iki gün emniyet güçlerinin, askerin deprem bölgesinde olduğuna dikkat çeken  Rodoplu, “Statlar, toplanma alanları Marmara Depremi’nin aksine daha geç kullanılmaya başlandı. Çok seri harekete geçilemedi. Afet Yönetimi Daire Başkanlığı afetlerde daha hızlı olunması için kurulmuştu ama gördük ki bazı dersler çıkarmamız gerekiyor. Senaryo kötüydü. Bugüne kadar dünyada bundan daha büyük depremler oldu ama 9 saat arayla aynı şiddette bir artçı söz konusu olmadı. Depremin saati, artçıların büyük olması, yılın en soğuk günlerinde olması daha ölümcül olmasına neden oldu. Türkiye’de 14 Mayıs’ta seçimlerin olacak olması afet yönetimini de etkiledi. Bir hizmet sunma yarışına girildi. Bir şeyler yapılmadığı halde yapılıyormuş gibi gösterildi. Kesinlikle gecikme vardı. Marmara Depremi’nden sonra da bölgede olan bir hekim olarak şunu diyebilirim; o zaman da afet yönetiminde aksaklıklar vardı ama güvenlik gecikmemişti. Güvenlik birimleri afet yönetiminde olmazsa olmazlarıdır. Arama kurtarma 48 saatin sonunda yavaş yavaş başladı. Arama kurtarmanın en kıymetli olduğu altın saatlerde yeterli arama kurtarma faaliyeti Kahramanmaraş Depremi’nde başlamadı. Toplumda da bir büyük beklenti vardı. Geç harekete geçildi. Resmi açıklamalar zamanında oldu ama ne yazık ki toplumda bir güvensizlik de yaşandığı için inandırıcı olmadı. Kızılay çadırları nereye gitti? Depolardan bir yerlere mi gitti? Sattılar mı ne oldu hiç görmedim. Devlet kurumları hızlı hareket etmeyince gönüllüler devreye girdi. AFAD yönetimiyle beraber Bakanlar da sahadaydı. Sistem tıkır tıkır çalışsa bakanlara ihtiyaç olmazdı. Koordinasyonsuzluk, organizasyonsuzluk güvensizliğe neden oldu. Sistem çökebilir ve burada çöktü. İnsanlar kendileri yaraları sarmaya başladılar. Afetlerin insanları birleştirdiğine tanık olduk. Ermenistan sınırı açıldı. Yunanistan ekipleri buradaydı, İsrail arama kurtarma ekipleri Suriyeli depremzedeleri kurtardı. Dirençli bir toplum kurabilmemiz için geleceğe dair bir umut gördük. Bilenlerin bilmeyenlerin bir arada olabileceğini anladık” diye konuştu. Rodoplu konuşmasını Meksika Arama Kurtarma Ekibi’nin enkaz altında kalarak hayatını kaybeden Kurtarma Köpeği Prote’ye teşekkür ederek son verdi. 

TÜMOD Başkanı Akdur: Her Ailenin Bir Afet Planı Olmalı!

TÜMOD Genel Başkanı Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, yaşanan büyük depremde ortaya çıkan en önemli konunun devletin geleceği şekillendirebilmesi olduğunu söyledi. Akdur, bir devlet ve o devleti yönetenler gelecekte söz sahibi olabiliyorlarsa, planlama ve örgütlenme, afet koordinasyonu, denetleme işlemlerini yerine getirerek kendisinden bekleneni, görevlerini yerine getirmişlerse başarılı sayılacaklarının altını çizdi. Akdur, devlet mekanizması içerisinde afetlere karşı var olan yapılandırma sistemleri ile ilgili yaptığı sunumda mevut yapının tüm birimleri içerisinde bulundurduğunu ancak yaşanan büyük depremde bu yapıların işlemediğini söyledi. Şu anda Türkiye’nin yaşanan depremde dış yardım ve kriz yönetimi evresinde olunduğunu belirten Akdur,  “Kriz yönetiminin temel amacı afete uğrayan toplumun yaşamının sürdürülmesi ikincil afetlerin önlenmesi ve toplumu geleceğe taşımadır. Depremden çok önce planlama yapılmalıydı. Afet kamplarının yer tespitleri ve alt yapıların önceden belirlenmesi gerekiyordu. 6 Şubat’tan beri herkes koordinasyon bozuktu dedi. Koordinasyon yoksa ihmaller ortaya çıkar. Arama kurtarma 48 saat sonra başladı. Türkiye’nin potansiyel gücünün kullanılamaması gecikmelere neden oldu. Etkisiz harcamalar oldu. Afet planı deyince bir başka algılama hatası var. Afet planının iki bacaklı olduğunu unutmamamız gerekir. Her ailenin bir afet planı olması lazım. Selse sel, yangınsa yangın ve depremse deprem planı olması lazım. Her kentin her apartmanın bir afet planı olması lazım. Kurumların da afet planları olması lazım. Bundan sonra planlama anlayışına bir an önce geçmemiz gerekir. Afet planları en küçük birimden büyüğe doğru gitmelidir. Kurumlarda da en küçük birimden büyüğüne doğru gitmelidir. Aksi takdirde bütün birimler tek tek plan yapmazlar ise kendi durumunu tespit edip plan yapamazlar. Şu anda aksayan durum hangi kurumlarla ilgilidir? Türkiye’de hiç kimse sorunun sorumlu kurumuna çok değinmek istemiyor” dedi.  Afetlerde risk yönetimi, ana çözüm ortaklarından bahseden Prof. Dr. Akdur, mevcut kurumların da kendilerinden beklenenleri, planlamalarının olması gereklerini yerine getirmesi gerektiğine dikkat çekti. ‘Sağlık Bakanlığı bu afetin neresinde?’ sorusunu sorarak bakanlık nezdinde acil ve sağlık hizmetleri genel müdürlüğü  ve ona bağlı 6 dairenin olduğuna dikkat çekti. Arama kurtarma konusunda Sağlık Bakanlığı’na bağlı ASKOM, 112, UMKE, HAP (hastane afet planları) ekiplerinin olduğunu söyledi.  

Deprem Kritiği…1999’dan Sonra Yaşanan Bu Durum Kabul Edilemez!

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, “Zaten acımız sıkıntımız çok büyük. Sadece deprem bölgesinde olanlar değil, bizler de oralarda olmayanlarda da acı var. Olaya anında el koyulmaması çok sıkıntılı bir durum. Bunları hangi birimlerin, hangi kurumların yapması gerektiği, beklenen görevleri ne kadar yerine getirdikleri, ne kadar başarılı oldukları hem kendileri hem de bizler tarafından değerlendirilmelidir. Marmara Depremi’nden sonra Türkiye’nin böyle bir afet başarısı göstermesi gerçekten kabul edilebilecek, algınabilecek bir şey değildir. Kahramanmaraş Depremi sonrası illerde henüz ilk yardım evresindeyiz. Kamplar bile tamamlanmadı. 12’üncü günde tuvalet ihtiyacı bile giderilmedi. Eğer yer sallandığında Türkiye’deki binalardan, insanlar yataklarından bile çıkmaya ihtiyaç duymazlarsa işte o zaman kriz yönetimi tamanlanmış demektir. 8 saat geçmeden sokaktaki yuttaşımıza çorba verebilen, 72 saat geçmeden arama kurtarma organizasyonuna kavuşursak başarılı olabiliriz. Umarım böyle hızlı bir yeniden yapılanmayla acılarımızı hafifletir, gelecek için daha güvenli bir hale gelmiş oluruz” diye konuştu.

 Sınırımızdaki Kolera Salgını Tehdidi Vurgusu 

Prof. Dr. Recep Akdur , BSHA’nın deprem bölgelerindeki salgın riski konusundaki sorusuna şöyle yanıt verdi: “Şu anda deprem bölgesinde sağlık açısından çok ciddi sorunlar var. Henüz tuvalet ve temiz içme suyu, kullanım suyu konusunu bile çözemedik. Ciddi disiplinli lokanta ve yemekhanelerin kurulduğu yerler sağlanamadı. Çadırkent, afet kenti koşullarına uygun değil. Hal böyle olunca birçok salgın tehlikesi var. İçme suyu ve bu sulardan yapılan yemekler yoluyla oluşabilecek akut ishal salgınları, solunum yolu enfeksiyonları gibi salgınların yaşanma riski çok yüksek. Kalabalık ortamlardan kaynaklı olarak risk gruplarında; yaşlılarda çocuklarda pnömoni, bronşit gibi rahatsızlıkların oluşması riski söz konusu. Dünya deprem tarihi şunu gösteriyor. Depremlerden sonraki salgınlar en az depremlerdeki kadar can kayıplarına neden olmuştur. Haiti depreminden sonra  6’ıncı dönem kolera salgını hala devam ediyor. Sınırlarımızda yakın bu tür enfeksiyonlar var. Uyuz, bit, pire parazitlerine bağlı sorunlar vardı. Hava sıcaklıkları arttığı zaman sivrisinekler, kara sinekler çok artacak. Çevre sağlığı koşullarımız gerçekten çok bozuk durumdadır. Çok hızlı ama çok hızlı bir şekilde halk sağlığı konusunda önlem almak gereklidir.” 

Deprem Bölgelerinde Düşük Kaliteli Yakacaklar Risk Oluşturuyor

Deprem bölgelerinde kalitesi düşük linyitlerle, güvenliği düşük sobalarla ısınma yapılmaya çalışıldığına dikkat çeken Akdur şöyle konuştu: “Deprem bölgelerinde akşam saat 17.00-18.00’dan sonra duman her yeri basıyor. Görüntüleri görseniz burada yangın mı oldu dersiniz. Sağlık açısından çok sıkıntılı koşullar mevcuttur. Su sıkıntılı, tuvaletler kalabalıklar tarafından kullanılıyor. Beslenme konusunda da büyük problemler mevcut. Depremden sonraki üç dört gün içerisinde çadır kamp yerleşmelerini tamamlayıp gebeleri anne adaylarına taramalara geçmemiz gerekirdi. Gebeler, yaşlılar, çocuklar, engellilerimiz, tek yaşayanlarımız başlı başına risk grubudur. Bu risk gruplarını kısa bir sürede belli periyotla gözetim altında tutulmalı gerekli sağlık taramaları yapılması gereklidir. Ama 10 binden fazla kişinin toplandığı bir alanda, gayri nizami yerleştirilmiş çadırlarda nasıl koordinasyon ve kontrol sağlanır. Sıkıntılar çok büyük umarım daha iyiye gidilir.” 

Psikolog Prof. Dr. Şalcıoğlu: Online Terapilerle Hızla İyileştirme Hedeflenmeli

DATEM Kurucusu Klinik Psikolog Prof. Dr. Ebru Şalcıoğlu, 1999 Marmara Depremi sonrası depremzedelerin yaşadıkları psikoloij sorunlar üzerine gerçekleştirdiği çalışmalardan bahsederek bugün yaşanılan depremde etki alanının ve etkilenen insan sayısının daha fazla olmasından ötürü depremin psikolojik etkilerinin de daha fazla olacağına işaret etti. Prof. Dr. Şalcıoğlu, post travmatik stres sendromu yaşayan depremzedelere yönelik olarak iyileştirme çalışmalarının yapılması gerektiğine vurgu yaptı. Psiko destek anlamında Türkiye’de uzman eksikliklerinin olduğuna işaret eden Şalcıoğlu, deprem bölgelerinde korku, öfke, güvensizlik ve kaygının çok yüksek olduğunu önlem alınmaz ise bu duygu durumlarının kalıcı kronik rahatsızlıklara dönüşebileceğini vurguladı.  Afetler sonrasında toplumda çok yoğun bir şekilde kaygı sorunları görüldüğüne işaret eden Şalcıoğlu, “Çok sıklıkla depresyon görülüyor. Alkol madde kullanımlarında artışlar olabiliyor. Yaşanan tramvayla baş edememe nedeniyle insanlar bilinçlerini değiştirmek üzere alkol ve madde kullanımını arttırabiliyor. Travma sonrası stres bozukluğu en sık karşı karşıya geldiğimiz sorundur. Travma sonrası stresin en önemli belirtisi travma yaşayan insanlar yaşadıkları olaylarla ilgili görüntü ve anıları bir türlü akıllarından atamazlar. Fotoğraf karesi film klipleri gibi gözlerinin önüne gelir ve aynı olayı tekrar tekrar yaşarlar. Kişiler tekrar korku, öfke duygularını deneyimlerler. Psikolojik tepkilere ek olarak fizyolojik etkiler de olur. Kalp çarpıntısı, uyku sorunları da yaşayabilirler. Bir parça uyuyunca rüyalarında bu olayları görürler. Bu anıları akıllarından atmaya çabalarlar. Bir süre sonra bu tramvayı olayı hatırlatan insanlardan kaçınma davranışı başlar. Bu tavır rahatlatan bir şeydir aslında ama kısa vadede ama uzun vadede sorun yaratan bir davranıştır. Kişi sürekli kaçınarak yaşamak zorunda olur ama bastırmaya çalıştığı duyguların uzamasına yol açar. Ve bu kişiler çok yoğun duygularla mücadele etmek zorunda kalır ve kronik bir soruna neden olur” dedi. 

Deprem Korkusu…İstanbul’da Çok Sayıda İnsan Korku İçerisinde

İstanbul’da da çok sayıda insanın şu anda korku içerisinde olduğuna işaret eden Şalcıoğlu şunları söyledi: “Depremin merkez üssüne yakın yerde yaşamış ağır yıkımla yüzleşmiş 4 kişiden birinde travmaya bağlı stres sendromu yaşanıyor. Risk faktörü deprem sırasında duyulan korku birinci sırada bu sendromu belirleyen nedenler arasındadır. Korku kronikleşiyor ve yayılıyor. Deprem sırasındaki korku daha sonra kronik şekilde yaşanabiliyor. Alanımızda çok fazla mezun veriyoruz ama çok fazla insana yetkinlik kazandıramıyoruz. Bu alanda yeteri kadar bilgi sahibi olan ve etkili çalışma yapabilen uzman sayımız oldukça az.. Ruh sağlığı hizmetlerinin koordinasyonu söz konusu değil. İnandığımız doğrultusunda yapabileceğimiz de sorunlara neden olabiliyor. Ruh sağlığı hizmetleri belirli bir model çerçevesinde düzenlenmelidir. 99 depreminden sonra yaptığımız çalışmalar deprem travmasının etkili travması için bir davranış terapisi modeli geliştirilmişti. Deprem travması ile mücadelenin sağlam bir kuramsal temeli olması gereklidir. Kuramsal çalışma elzemdir. İnsanlara etkili olan terapileri uygulamalıyız. Çoğu tedavi Batı’dan ithal edilmiş tedavilerdir. Batı kültüründe ki tedaviler illaki Doğu toplumlarında uygulanabilir diye bir şey yoktur. Terapiler kısa süreli ve daha çok sayıda insana ulaştırılabilecek şekilde olmalıdır. Travmanın etkileriyle baş etmeye yönelik bir repertuarımız var insanlar kendi başlarına uygulayabilecek yöntemlerle de iyileşebilirler. Bu konuda sosyal medya da önemli rol oynuyor. Online terapiler, aplikasyonlar aracılığıyla da insanlar tedavi ulaştırılabilir. Bu da bir vizyon gerektiriyor. Mobilize olmak ve standart bir hizmet gerektiriyor.”

Sadettin Uslu: Bu Acıları Unutmamalı, Unutturmamalıyız! 

Kahramanmaraş Depremi’nde deprem bölgelerinde görev alan Arama Kurtarma Uzmanı Sadettin Uslu toplantıda, arama kurtarma çalışmalarında yaşanan eksikliklerden, sorunlardan, koordinasyonsuzluklardan ders çıkarılması gerektiğini Türkiye’de her vatandaşın afet durumlarında ne yapması gerektiğine yönelik eğitim almasının şart olduğuna vurgu yaptı. Uslu, “Burada önemli olanın şu olduğunu acı da olsa gördük ki 72 saat hizmet gelmezse biz ne yaparız? Bu nedenle vatandaşların afet bilgisine sahip olması gerekiyor. Bunun da çözümü önceden yapılmalı. Hala bu konuda afette yara sarma durumundayız. Risk boyutunda eksiklikler var. Afette bizi kurtaracak şey eğitimdir. Planlamalar konusunda çok eksiklikler var. Deprem bölgelerinde arama kurtarma yaparken en büyük sıkıntı haberleşmeydi. Telsizlerimiz çalışmadı. Olay yerine gitmeye çalışıyorsunuz, ulaşım sıkıntısı yaşıyorsunuz. En büyük acılardan biri enkaz başına varıyorsunuz insanlar diyor ki dün ses geliyordu bugün gelmiyor. Neden dün gelemedim diyorsunuz. Van Depremi’nde müdahale daha erkendi. 23 sene önceki depremde müdahale daha erkendi. Burada bunca ders almamız gerekirken geride kaldık. İnsanların yakarışlarını asla unutamayacağımız. Hasta kazazede yakınları belki bir ümit diyor ama canlı ihbarı alınca o enkazı bırakıp kesin canlı olan yerlere gitmek zorunda kalıyorsunuz. O  insanların bakışlarını, yakarışlarını asla unutturmamız lazım. Bu acılardan ders çıkararak herkesin daha çok eğitim alması, elini taşın altına koyması lazım ki daha az acı, can kaybı yaşansın. Yara sarma konusunda daha hızlı reaksiyon almamız gerekir” dedi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı) 

“Depremzede Hekimler Suçlama ve Tehdit Altında Bilgisi Alıyoruz!”

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bölgede çalışan depremzede hekimlerin tehdit altında olduğuna dair bilgiler aldıklarını söyledi. Meslektaşlarının yanında olduklarının altını çizen Fincancı, destek mesajı verdi. Deprem bölgelerindeki vatandaşların sağlığının ve güvenliğinin tehdit altında olduğuna vurguda bulunan TTB, ayrıca başka şehirlere göçlerin yoğunlaştığını, en çok göç alan Mersin’de sağlık önlemlerinin alınması gerektiğinin altını çizdi. 

Türk Tabipleri Birliği (TTB), TTB Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri (ODSH) Kolu ve sağlık emek-meslek örgütlerinin oluşturduğu Deprem Kriz Masası, Deprem Bültenlerinin 13’üncüsünü yayımladı. TTB söz konusu bültende çadır kentlerde temel ihtiyaçların karşılanmasındaki eksikliklere, bölgede çalışma yürüten sağlık emekçilerinin barınma sorununun devam ettiğine, yurt dışından gelen gönüllülerin organizasyonun eksikliğine ve enkaz alanlarında gerekli önlemler alınmadığına dikkat çekti.

Depremzede Hekimlerin Çalışmasında Israr Gözlemlendi

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB’nin ve tabip odalarının deprem bölgesinden ilettiği raporlarla yaptığı sunumda; Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş illerinden gelen güncel bilgileri paylaştı. Korur Fincancı, bölgedeki sağlık emekçilerinin çalışma, barınma ve temel ihtiyaçlarının hâlâ karşılanmadığını belirtti. Konuşmasında depremzede hekimlerin çalışmasında ısrarın gözlemlendiğini, hekimlerin suçlama ve tehditlerle karşılaştıklarına dair bilgiler aldıklarını paylaşan Korur Fincancı, TTB’nin meslektaşlarının yanında olduğunu, idari ve hukuki süreçlerde kendilerine destek olacaklarını kaydetti.

Yoğun Göç Alan Mersin Afet Bölgesi İlan Edilmelidir!

Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır ise bölgeden diğer illere yönelen göçün olası sonuçlarını ve yaratacağı sorunlara karşı çözüm önerilerini paylaştı. Nesanır, depremin ardından Mersin’e yoğun bir göç olduğunu kaydederken, bu durumun barınma alanlarına ihtiyacı artırdığını vurguladı. Mersin’de barınma, sağlık, eğitim ve ulaşım alanlarında tıkanmanın yaşandığını ifade eden Nesanır, tıkanmayı aşmak için ise Mersin’in afet bölgesine dahil edilmesi ve buna uygun önlemlerin zaman geçirmeden alınması gerektiğini vurguladı. Nesanır, göç sonrası koruyucu sağlık hizmetlerinde sorun yaşanmaması için önerilerini; sağlık merkezlerinin acilen açılması, Mersin’deki eski devlet hastanelerin rehabilitasyon ve palyatif merkezlerine çevrilmesi, bölgede sahra hastanelerinin kurulması, şeklinde sıraladı. Konuşmasının sonunda Nesanır, bölgeye göç eden hekim ve Mersin’deki tıp fakültesi öğrencilerinin de barınma sorunlarının çözümü konusunda çalışma yürüttüklerini aktardı. Saha aktarımları bölümünde Dr. Nihat Şahbaz Kahramanmaraş’tan Dr. Ahmet Suntur’un Adana’dan bilgi aktardığı belirtildi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Hemşire Burak Seçinti, “Atama Bekleyen Sağlıkçılar Deprem Bölgesine Atanabilirdi”

Bilim ve Sağlık Haber Ajansı yayınına katılan Hemşire Burak Seçinti, Ailelerinden haber almaya çalışırken aynı zamanda da yaralılara bakmaya çalışıyorlar. Atama bekleyenlerin şu anda atanmaları gerekir diye düşünüyoruz” dedi. 

Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA) instagram canlı yayınlarına Kahramanmaraş depremleri ile ilgili konu ve konuklarla devam ediyor. Depremin meydana geldiği ilk günlerde deprem bölgesine görevli olarak giden Hemşire Burak Seçinti canlı yayında Genel Yayın Yönetmeni Erkan Doğan’ın konuğu oldu. Seçinti, depremin ilk günlerinde bölgeye dair ve sağlık hizmetlerinin sunumuna dair yaşadıklarını anlattı. 

İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi’nden 150 kişilik bir grup olarak depremin olduğu sabah dilekçelerini yazdıklarını ve görevlendirme ile ilk günün gecesi orada bulunduklarını söyleyen Yoğun Bakım Hemşiresi Burak Seçinti, “Biz orada 5 güne yakın kaldık. İlk iki gün her yer savaş alanı gibiydi. Herhangi bir yardım, malzeme, gıda yardımı ikinci günün akşamına kadar gelmemişti. Artçı depremler devam ediyordu. İlk iki gün en zor günlerdi. Hizmet almak durumunda kalan depremzedeler vardı hepimiz herkes çok çaresizdik. Hatay Antakya’da Mustafa Kemal Üniversitesi hastanesindeydik. Hasar almış bir hastaneydi. Ameliyathaneler oluşturulmaya çalışıldı, ameliyat sonrası bakım alanları oluşturuldu. Kaos ortamını sağlık anlamında elverişli hale getirmeye çabaladık. Herkesin yüzünde aynı acı vardı. Eksi birinci katta hemen her yer yıkılmıştı, kırılan duvarlar vardı yavaş yavaş hastane tahliye olmaya başladı. Artçı sarsıntılar olurken görev yapmaya devam ettik. Sağlık çalışanları için ilk iki gün uygun çalışma koşulları söz konusu değildi. Üçüncü günden sonra malzeme ve gıda yardımları gelmeye başladı. İlk iki gün herkes kendi kaderine terk edildi. Yalnız bırakıldık” dedi. 

“Depremzede Sağlık Çalışanlarına Yakınınızı Kaybetmediyseniz Çalışın Denildi”

Gece ikiden sabah altıya kadar 4 kişi 30-40 ameliyat hastalarına bakmaya çalıştık. Çaresizlik vardı. Yaralıların bizlere ihtiyaçları vardı. Depremzede sağlıkçılar hekimlerin orada çalışması konusunda açıklamalarda bulunan Seçinti, “Bir insan düşünsenize ailesini kaybetmemiş ama evi yıkılmış, kalacak bir yeri yok ve çalışıyor. Depremzede hekimlerden ve sağlık çalışanlarından nasıl bu haldeyken hizmet beklenildi. Yer değişiklikleri yapılabilirdi. Atanmayı bekleyenler hızlı bir şekilde atanabilirlerdi. Depremzede doktorlar ve sağlık çalışanlarının alanda çalıştırılmaları üzücü bir durumdu. Biz oradayken de orada çalışan hemşire çalışanlar da bırakamıyorlardı görevlerini, bırakmamış servisini terk etmemiş ama travması büyük. Ailelerinden haber almaya çalışırken aynı zamanda da yaralılara bakmaya çalışıyorlar. Atama bekleyenlerin şu anda atanmaları gerekir diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu. 

Ortaöğretim Hemşireleri: “Gönüllü olmak istedik ama çağrılmadık”

Canlı yayında mesaj gönderen ortaöğretim hemşireleri, deprem bölgelerinde gönüllü olmak için başvuruda bulunduklarını ancak çağrılmadıklarını içeren bir mesaj gönderdi. Burak Seçinti, 50 bine yakın atama bekleyen sağlık çalışanlarının ataması konusunu tekrarlayarak, Türkiye Hemşireler Derneği Başkanı ile de sürekli irtibatta olduklarının altını çizdi. Bölgeye gönderilen yardımlar konusunda yardım kuruluşları ile aracılık etmeye de çalıştıklarını söyledi. Son olarak halk sağlığı konusunda da büyük risklerin olduğuna işaret eden Seçinti, bölgeye tekrar görevlendirme olarak gitmek için hazır olduklarının altını çizdi. Seçinti, “Bu ülke hemşirelik mesleğinin önemini er ya da geç öğrenecek, öğrenmelidir. Hemşireler sahanın en önemli yapı taşı olan meslek grubuyuz. Daha güzel yarınlar olsun. Tüm ülkeme ve vatanıma çok çok geçmiş olsun” dedi.  (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

Bakan Koca’dan Deprem Bölgesinde Salgına Karşı Alınan Önlemlerle İlgili Açıklama

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca deprem bölgesinde Hatay’da bulunan sahra hastanesinden yaptığı açıklamalarda genel sağlık durumlarıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Bölgede 1 su çiçeği vakasının göründüğünü söyleyen Koca, grip vakaları ile ilgili bir salgının olmadığını belirtti. Koca, halk sağlığı alanında bakanlık tarafından yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi, vatandaşları musluk suyu kullanımına karşı uyardı. 

Bakan Koca, “Afetin ilk saatlerinde üzerimize düşen en kritik görev, elverişli sağlık tesislerini faal hale getirmek ve yaralılara en kısa sürede ulaşmaya çalışıp sağlık hizmeti vermek oldu. Sağlık sistemimiz, ulaşılabilecek yaralılar için acil durum reaksiyonunu göstermiştir. İlk aşamadan itibaren Halk Sağlığı tedbirlerimizi aldık. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğümüz, birinci basamak sağlık hizmetlerinin eksiksiz verilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. İlaçlar köylere kadar gidiyor. Rutin ve tedbiren gerekli sağlık taramaları yapılıyor. Deprem bölgesinde şebeke hasarları ve kaynaktaki olumsuzluklardan dolayı musluk suyu, içme suyu olarak kullanılmamalıdır. Musluk suyu ile diş fırçalanmamalıdır. Şebeke suyu ancak temizlik için kullanılabilir. Valilik ve kaymakamlıklar açıklama yapıncaya dek uygulamaya sürecek” dedi. 

1 Suçiçeği Vakası Görüldü, Grip Salgını Yok!

Sağlık Bakanı Koca, 9 epidemiyoloğun veri toplamak üzere deprem bölgesinde ekipleriyle saha çalışması yaptığını, bölge illerinde bulaşıcı hastalık verileriyle bilimsel analizlerin düzenli olarak takip edildiğini belirtti. Koca şunları söyledi: “Bu kapsamda bugüne kadar herhangi bir bulaşıcı hastalık salgını saptanmamıştır. Bulaşıcı Hastalık Mobil Laboratuvarımız ile su hijyeni incelemesi yapan Mobil Su Laboratuvarımız bölgede faal haldedir. 6-17 Şubat arasında; 8 bin 379 noktada bakiye klor ölçümü yapılmış, 2 bin 632 su örneğinin analizi tamamlanmıştır. Çadır kentlerde tanker suyu uzmanlarca klorlanmaktadır. Deprem bölgesinde 1 su çiçeği vakası saptandı. Akut bağırsak enfeksiyonlarında artış var, az sayıda hasta yatırılarak tedavi ediliyor. Grip ve benzeri vakalarda salgın oluşturacak durum görülmüyor. Yalan haber ve panik halkın sağlığını bozar.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Medikal Endüstrisinin Ticaret Platformu Expomed Eurasia Fuarı İçin Geri Sayım Başladı!

Medikal endüstrinin ve sağlık sektörünün heyecanla beklediği Uluslararası İstanbul Tıbbi Analiz, Teşhis, Tedavi, Koruma, Rehabilitasyon, Laboratuvar Ürün, Cihaz, Sistem, Teknoloji, Donanım ve Hastaneler Fuarı Expomed Eurasia, 30. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 30 yıldır kesintisiz düzenlenen fuar bu sene 16-18 Mart tarihleri arasında Büyükçekmece – İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde ziyaretçileri ile buluşacak. Fuarda ziyaretçiler medikal alandaki en yeni ürün ve hizmetleri yakından inceleme fırsatına sahip olacak.

Reed Tüyap Fuarcılık tarafından düzenlenen 30. Expomed Eurasia Fuarı, 16-18 Mart 2023 tarihleri arasında Büyükçekmece, İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde 500’ün üzerinde yerli ve yabancı medikal firmanın katılımı ile gerçekleşecek.

2023 yılında yurt içinden ve dışından 30 bine sektör profesyoneli tarafından ziyaret edilmesi beklenen fuar, tıbbi cihaz, medikal malzeme ve sağlık alanında Avrasya bölgesinin en önemli  ihtisas fuarı olarak öne çıkıyor. Fuarda ziyaretçiler “Elektro Medikal Ekipman ve Medikal ve Laboratuvar Teknolojileri”, “Ortopedi – Fizik Tedavi – Rehabilitasyon”, “Sarf Malzeme ve Tek Kullanımlık Ürünler”, “Hastane Yapı ve Tıbbi Tesis Yönetimi”, “ve “OTC (Reçetesiz Ürünler)” kategorilerindeki ürünleri yakından görüp inceleyebilecek.

Medikal Endüstrisinin Ticaret Platformu Expomed Eurasia Fuarı İçin Geri Sayım Başladı!

Medikal Alandaki Yenilikçi Çözümler İnovasyon Alanı’nda Fuar Ziyaretçileri İle Buluşuyor

30. Expomed Fuarı’nda yer alacak İnovasyon Alanı, sağlık alanındaki yenilikçi ve yaratıcı projeleri olan, ürünlerini uluslararası pazarlara taşımayı hedefleyen, yerli ürünlerini dinamik bir ortamda tanıtmak isteyen girişimcileri ve start-up firmaları bir araya getiriyor. İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi (İSEK) iş birliği ile düzenlenen bu özel alanda gerçekleşecek sunum ve paneller ile medikal alandaki en son yaklaşımlar ve uygulamalar ele alınırken yenilikçi çözümler sunan projeler potansiyel yatırımcıları ve ortakları ile yüz yüze görüşme fırsatı yakalayacak.

Fuar 4. Defa Hibrit Formatta Düzenleniyor

2020 yılından beri hibrit formatta düzenlenen Expomed Eurasia, fiziki fuarın yanı sıra sunduğu dijital çözümlerle de katılımcı firmaları ve fuar ziyaretçilerini online iş ağı platformu “Business Connect Programı” üzerinden dijital ortamda da bir araya getiriyor. Fuar katılımcıları potansiyel müşterileri ve yeni iş ortakları ile online iş ağı platformu Business Connect Programı üzerinden ilk önce 13-17 Mart 2023 tarihlerinde “Distribütör Günleri” kapsamında dijital ortamda buluşurken, 20 Mart – 3 Nisan 2023 tarihleri arasındaki “Online İş Bağlantıları” süresince fuar sonrası dönemde de bağlantıda kalabilecekler. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Deprem Bölgesinde 25 Sahra Eczanesinden Ücretsiz İlaç Temin Ediliyor

Deprem Bölgesinde 25 Sahra Eczanesinden Ücretsiz İlaç Temin Ediliyor Doğal afetlerde ilaca ulaşımın kesintisiz ve sağlıklı bir şekilde ulaşılabilmesinin çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Tayfun Uzbay, deprem bölgelerinde ilaç tedarik zincirinin en önemli halkaları olan eczanelerin ciddi zarar gördüğünü dile getirdi. Prof. Dr. Tayfun Uzbay depremden etkilenen Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa ve Malatya’da 25 sahra eczanesi kurularak ücretsiz ilaç ve tıbbi malzeme temin edildiğini ifade etti. İhtiyaç olması halinde yeni sahra eczanelerinin açılacağının da altını çizen Uzbay, TC kimlik numarası üzerinden müracaat edenlerin durumu sorgulanarak ihtiyaç duyulan kronik ilaçların verildiğini duyurdu.

Depremin ardından Türk Eczacılar Birliği Merkez Heyetindeki görevi üzere Ankara’da çalışmalarını sürdüren Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, depremden etkilenen ve ilaca ihtiyaç duyan depremzedeler için 25 sahra eczanesi kurularak ilaçların ücretsiz temin edildiğini söyledi.

İlaç Tedarik Zinciri Ciddi Zarar Gördü

Bu tip doğal afetlerde önemli konulardan birinin de ilaca sağlıklı bir şekilde ulaşımın kesintisiz biçimde sağlanması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Hem yaralı olarak kurtulanların hızlı ve etkili tedavisi hem de sağ kalanların sürekli kullandığı veya kullanacak olduğu ilaçlara ulaşabilmesi hayati önem taşıyor. Bu oldukça geniş çaplı bir felaket ve 10 ilimizde yaklaşık 13-14 milyon kişi afetten etkilendi. Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep ve Kilis’te ilaç tedarik zincirinin en önemli halkası olan eczaneler ve eczacılar da ciddi zarar gördü. Bu illerin bazılarında ilaca erişim bir anda ortadan kalktı, diğerlerinde de büyük ölçüde aksadı. Çünkü eczaneler de yıkıldı, eczacılar hayatını kaybetti veya enkaz altında kaldı. Adıyaman’da Eczacı odası Başkanı Ecz. Hüseyin Kemal Taş’ı da ailesi ile kaybettik.” dedi.

Deprem Bölgesinde 25 Sahra Eczanesinden Ücretsiz İlaç Temin Ediliyor

Ezcacılık Hizmetleri Ayağa Kaldırılmalı

Prof. Dr. Tayfun Uzbay, deprem bölgesindeki birçok il ve ilçede eczacılık hizmetlerinin durduğuna dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlaca erişimin sağlanamaması hayatta kalıp da ilaca kronik ilaç kullanma zorunluluğu olan hastalar açısından da büyük önem taşıyor. Örneğin, diyabeti olan ve insüline bağımlı olan biri için ilacına ulaşamama ölümcüldür. Benzer şekilde sürekli ilaç kullanmak zorunda olan tansiyon hastaları, epilepsi hastaları, tiroit hastaları ve başka kronik hastalığı olanlar bakımından da ilaca ulaşamama kalıcı ve ciddi sağlık sorunlarına hatta ölüme yol açabilir. Hayatta kalanlarda dolaylı yoldan kayıplara yol açabileceği için bu da çok önemli bir nokta. Öte yandan enkazdan yaralı çıkarılanların ya da deprem sırasında yaralananların tedavisi için de başta anestezik ilaçlar ve çeşitli serumlar olmak üzere cerrahi malzemenin de yeterli ve ulaşılabilir olması şart. Deprem sonrası yaraların sarılması ve sağ kalımın artırılması bakımından ilaca erişim ve eczacılık hizmetlerinin ayağa kaldırılması büyük önem arz ediyor.”

 

Birçok Noktada Sahra Eczaneleri Oluşturuldu

Türk Eczacıları Birliği (TEB)’nin yurt sathına dağılmış 54 eczacı odası ile birlikte oldukça güçlü ve bu tür felaketlerde hızlı hareket eden, deneyimli bir sivil toplum örgütü olduğunu belirten Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Türk Eczacıları Birliği daha önce orman yangınlarında, sel felaketlerinde ve maden kazalarında da hem ilaca erişim hem de maddi destek bakımından önemli katkılar sağladı. Bu felakette de TEB şu ana kadar iyi bir refleks verdi ve vermeye devam ediyor. Depremin hemen ardından TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu toplanarak süratle durum tespiti yapmış, ilaca erişime yönelik planlarını ilgili eczacı odaları ile koordineli bir şekilde hayata geçirmiştir. Böyle durumlar için TEB’in kullandığı gezici bir TIR eczane bulunuyordu. Ancak bu felaketin çapı çok büyük. Bu nedenle sadece gezici TIR eczane değil sağlanan konteynerler ile birçok noktada seyyar veya sahra eczaneleri oluşturuldu.” dedi.

25 Seyyar Eczanede Ücretsiz İlaç Temin Ediliyor

Depremin birinci gününden itibaren yola çıkan eczanelerin deprem bölgesindeki farklı noktalarda kurularak hizmet vermeye başladığını belirten Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Bu eczanelerden sağlanan ilaçlar ve her türlü tıbbi malzemenin ücretsiz olduğunu özellikle ifade etmekte fayda var. Bugün itibarı ile ikisi merkezde, 4’ü Türkoğlu, Afşin, Pazarcık ve Elbistan’da olmak üzere Kahramanmaraş’ta 6, biri merkezde, ikisi Defne’de, birer tane de İskenderun, Kırıkhan ve Samandağ’da olmak üzere Hatay’da 6, Gaziantep’te Islahiye ve Nurdağı’nda olmak üzere 2, Malatya’da hepsi merkezde çeşitli noktalarda olmak üzere 4, Adıyaman’da 3’ü merkezde ve Besni ile Gölbaşı ilçelerinde olmak üzere 5 ve Şanlıurfa merkezde 2 olmak üzere toplam 25 eczane faaliyet gösteriyor. İhtiyaca göre yenilerinin açılması gerekirse ilave konteynerler tedarik edilmeye devam edecektir. Bu eczanelerden her türlü ilaca erişim mümkün. TC kimlik numarası üzerinden müracaat edenin durumu sorgulanıyor ve ihtiyaç duyulan kronik ilaçlar veriliyor. Ayrıca ayakta kalan hastanelere ve yakındaki sahra hastanelerine de ilaç ve malzeme desteği sağlanıyor.” ifadelerini kullandı.

Teb Afet Bölgelerinde Çalışmalarını Kesintisiz Sürdürüyor

Ayrıca depremden etkilenmeyen illerdeki eczacı odalarının da organize olarak temin ettikleri tıbbi malzeme ve ilaç ile ihtiyacı olan özellikle ilçelerde sahra eczaneleri kurduklarını belirten Prof. Dr. Tayfun Uzbay,   sözlerini şöyle tamamladı:

“Ayrıca ilaç bağışlarının yanı sıra giyecek, yiyecek ve içecek toplayarak bölgeye ulaştırıyorlar. Bölgeye sürekli gönüllü eczacılar gidiyor, gücü diri ve hizmeti sürekli tutmak için gönüllüler belirli aralıklarla yenileniyor. Ben de Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’ndeki görevim gereği Ankara’ya ulaşarak merkezden koordinasyon faaliyetlerine destek olmaya çalışıyorum. Merkez Heyeti ve Denetleme Heyeti üyesi arkadaşlarımızın bazıları şu anda Adıyaman, Malatya, Hatay ve Kahramanmaraş gibi kritik noktalarda bizzat ilaç ve eczacılık hizmetlerinin koordinasyonunu yönetiyorlar. Birçok oda başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri de deprem bölgesine dağılmış durumda. El birliği ve büyük bir uyum ile ilaç gibi hayati bir konuda aksaklık yaşanmaması için özveriyle çalışıyorlar. Merkezdeki kriz masamız TEB Başkanı, Genel Sekreteri, İkinci Başkanı, Saymanı ve diğer üyeler ile TEB’in çalışanlarından oluşuyor. Saha ile yakın bir iletişim içindeler. Ayrıca Sağlık Bakanlığı ve AFAD ile de iletişim sürüyor. Burada şu an için bir mesai kavramı yok. Herkes üzerine düşeni yaparak bu büyük felaketi en az zararla kapatma çabası içindeyiz.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)