Yazar arşivleri: ismail USTA

Duayen Sanayici ve Eğitim Öncüsü Selçuk Yaşar İzmir’de Son Yolculuğuna Uğurlandı

98 yaşında hayata veda eden, Yaşar Holding’in Kurucusu ve Onursal Başkanı Selçuk Yaşar’ın cenazesi, İzmir Karşıyaka Beşikçioğlu Camii’nde öğle namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Soğukkuyu Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedildi.

Ülkemizin sanayileşme sürecinde çok önemli görevler üstlenen, tarımsal sanayi ve boya başta olmak üzere birçok sektörün kurulmasında, birçok ilkin kazandırılmasında öncülük yapan, topluma katkısıyla ülke kalkınmasına hizmet eden, vizyonuyla, girişimciliğiyle, kazandırdığı eserlerle, Türkiye sevdasıyla örnek bir iş insanı olan duayen sanayici Selçuk Yaşar, İzmir Karşıyaka’daki Beşikçioğlu Camii’nde öğle vakti kılınan cenaze namazıyla son yolculuğuna uğurlandı. 1997 yılında “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile onurlandırılan Selçuk Yaşar’ın Türk bayrağına sarılı tabutu, camiye Yaşar Topluluğu çalışanlarının omuzlarında getirildi. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir İl Emniyet Müdürü Mehmet Şahne, Milletvekilleri, İlçe Belediye Başkanlarının katıldığı törende Selçuk Yaşar’ın kızları; Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Yaşar ve Başkan Vekili İdil Yiğitbaşı, torunları, damadı Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Ahmet Yiğitbaşı, taziyeleri kabul etti. Törene ayrıca Yaşar Holding ve Yaşar Topluluğu Şirketleri Yönetim Kurulu Üyeleri, Yaşar Holding İcra Başkanı, Yaşar Topluluğu yöneticileri, çalışanları, bayileri, iş ortakları, emeklileri ve eski çalışanları, Yaşar Üniversitesi Rektörü, öğretim üyeleri ve öğrencileri, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı okullarından öğrenciler ve öğretmenler, Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı, yöneticileri ve taraftarları, kurulmasına öncülük ettiği sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Oda ve Dernek Başkanları, iş, siyaset ve spor camiasından çok sayıda kişi ile İzmir halkı katıldı. Yaşar Topluluğu çalışanları, Selçuk Yaşar’ı kırmızı karanfillerle uğurladı. Camide son görevin yerine getirilmesinin ardından merhum Selçuk Yaşar’ın naaşı, Karşıyaka Soğukkuyu Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verildi. Çelenk kabul edilmeyen cenaze töreninde arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı’na (TEV) bağışta bulunması rica edildi.

İlklerin Yaratıcısı

Selçuk Yaşar’ın, girişimci, yeniliğe açık yapısı, farklı düşünmesi, şirketleşme ve sanayi konusunda ürettiği fikirleri, babası ve ailesiyle birlikte Türkiye’nin ilk boya üretimi ve markası DYO’nun kurulmasında önemli rol oynadı. Ülkemizde yabancı sermaye ortaklığıyla kurulan ilk şirketlerden olan DYOSAD, inşaat boyalarının ardından sektörünü geliştirecek sanayi boyaları ve matbaa mürekkeplerine yatırım yaptı. DYO, Selçuk Yaşar’ın vizyonuyla yaratılan istihdam, üretilen kaliteli ürünler, çalışanların gelişimine verilen önem, sektöre kazandırılan bayilik sistemi ve iş ortaklarıyla kurduğu güçlü bağlar ile Türkiye’nin öncü ve lider kurumlarından biri haline geldi ve Yaşar Topluluğu’nun kuruluşuna giden yolda atılan ilk adım oldu. Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin öncüsü olan Selçuk Yaşar, et ve süt hayvancılığının geliştirilmesi amacıyla birçok önemli projeyi hayata geçirdi. 1970’li yılların zor koşullarında Türkiye’nin kalkınmasındaki en temel ihtiyacın tarıma dayalı sanayinin gelişmesi olduğuna inandı. 1973’te Pınar Süt’ün kuruluşu, ülkenin gelişimine, Selçuk Yaşar’ın sürdürülebilir değer yaratma çabası ile yeni sektörlerin doğmasına, yeni iş alanları yaratılmasına, sektörün gelişmesine katkı sağladı ve Pınar Süt, Türkiye için bölgesel ve toplumsal kalkınma modeli oldu. Birbirine bağlı bu sektörlerin gelişimi, aynı zamanda ülkenin tarım ve hayvancılığının da gelişimi demekti. Selçuk Yaşar, yem ihtiyacını karşılama, nitelikli yemler üreterek hayvan verimini artırma amaçlarıyla yem ve besicilik faaliyetlerine yatırım yaptı. Girişimci ruhuyla yine bir ihtiyacı görerek Pınar Et’i kurdu. 1970’li yılların başında Çeşme’nin turizm potansiyelini görerek büyük bir turizm yatırımına imza attı ve ilk beş yıldızlı tatil köyü Çeşme Altın Yunus’u hizmete açtı. Selçuk Yaşar, kültür balıkçılığının önemine ve toplumun protein ihtiyacının balık üretiminin artışıyla desteklenmesi gereğine inanarak sektörün doğuşuna öncülük yaptı. Entegre hindi üretim tesisi de hayvancılık sektörüne yapılan değerli yatırımlardan biri oldu.

2001 Yılında Yaşar Üniversitesi’ni Kurdu

Kurumsallaşmaya ve sürdürülebilirliğe çok önem vererek şirketlerinin “Bilim   Birlik   Başarı” ile yönetilmesini ilke edinen Selçuk Yaşar’ın ülkenin iyi eğitim almış gençlerle büyüyeceğine ve gelişeceğine olan inancı ile üniversite kurma hayali, 2001 yılında gerçekleşti. Yaşar Üniversitesi, on bine yakın öğrencisi ve akademisyenleri ile ulusal ve uluslararası alanda öne çıkan üniversitelerden biri olma yolunda ilerliyor. Kurduğu şirketler, vakıflar ve üniversite ile ülkemize sayısız eser kazandıran Selçuk Yaşar, 2004 yılında Yaşar Topluluğu Onursal Başkanı oldu.

Sivil Toplum Gönüllüsü

Selçuk Yaşar, toplumun ve ülkenin iyiliği için birlikte hareket etmenin önemini bilerek geleceğin Türkiye’sini şekillendiren, toplumun sorunlarına duyarlı ve her zaman çözüm için gönüllü bir sanayici ve vatandaş oldu. TÜSİAD’ın kuruluşunda ve ilk yönetim kurulunda Türkiye’nin önde gelen sanayici ve iş insanlarıyla birlikte sorumluluk aldı. Süt, et ve gıda sanayilerinin gelişmesine, yurt dışında tanıtılmasına katkı sağlamak amacıyla SETBİR’in (Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği) kurulmasına öncülük etti. Ege Bölgesi’nde sanayici ve iş insanlarının önderliğinde, sanayi ve ticaretin büyümesi, küresel düzeyde bir gelecek ile toplumsal refahın artırılması amaçlarıyla ESİAD’ın (Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği) kuruluşuna öncülük etti, Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı’nı yaptı. Türkiye’de boya sanayiinin gelişimini desteklemek üzere sanayicilerle bir araya gelerek BOSAD’ın (Boya Sanayicileri Derneği) kurucularından oldu.

Eğitim ve Kültüre Büyük Önem Verdi

Selçuk Yaşar, insana, insanlar için üretmeye, değer yaratmaya her zaman önem verdi. Sanayici ve aydın kişilerin sadece ekonomik kalkınmaya değil, toplumsal kalkınmaya da önem vermesi ve katkıda bulunması gerektiğine inandı. Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı ve Selçuk Yaşar Spor ve Eğitim Vakfı ile toplumsal alanda yatırımlar yaptı. Gençlik dönemlerinde aktif spor yapan Selçuk Yaşar, üyesi ve başkanı olarak en büyük destekçisi olduğu Karşıyaka Spor Kulübü’nün Onursal Başkanı’ydı. Selçuk Yaşar duyarlı bir iş insanı olarak çeşitli konularda kitap ve makale yazarak fikirlerini paylaştı. Tecrübelerden ders çıkarmanın ve eğitimin gereğini hep vurguladı. Kurum içi ve kurum dışı birçok yayının çıkarılmasına öncülük eden Selçuk Yaşar, yayıncılığa 1961 yılında “DYO’dan Haberler” dergisi ile başladı. Daha sonra uzun yıllar “Bilim  Birlik  Başarı” dergisini yayınladı. Ege Ekspres Gazetesi, Gazete Ege, Devir Dergisi gibi yayınlar da çıkaran Selçuk Yaşar, güçlü bir iletişimciydi.

Ödüllerle Dolu Bir Yaşam

“Bilim  Birlik  Başarı” ilkesiyle, ülke sevdasıyla Türkiye’yi sayısız ilklerle buluşturan Selçuk Yaşar’ın yaşamı başarı hikayeleri ve ilhamla dolu. Yaşar, şirketlere, vakıflara, kuruluşuna öncülük ettiği sivil toplum kuruluşlarına, toplumda dokunduğu insanların yaşamına yenilikçi, araştırmacı, yapıcı, vizyoner, girişimci ve öncü kişiliğiyle değer kattı. Danimarka İzmir Fahri Konsolosluğu yapan, Danimarka Kraliçesi tarafından “Üstün Hizmet Nişanı”na layık görülen Selçuk Yaşar’a, Ege Üniversitesi Senatosu ve Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Senatosu tarafından “Fahri Doktora” unvanı verildi.  Selçuk Yaşar, 1997 yılında ülke ekonomisine ve topluma katkıları sebebiyle “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile onurlandırıldı. Selçuk Yaşar, 1925 yılında dünyaya geldi. Orta ve lise öğrenimini Saint Joseph’te, üniversite öğrenimini bugünkü adıyla Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde tamamladı. 1945 yılında, Durmuş Yaşar Müessesesi’nde çalışarak iş yaşamına başladı. Selçuk Yaşar 1954 yılında Zuhal Krom ile evlendi. Çiftin, Feyhan, Selim ve İdil olmak üzere üç çocuğu dünyaya geldi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

 

10 Yaralı Depremzede Uçak Ambulansla İzmir’e Transfer Edildi

Kahramanmaraş merkez üssü olan depremlerde enkaz altından çıkartılan yaralılar Sağlık Bakanlığı tarafından ülke genelindeki devlet hastanelerine ambulanslar ve uçak ambulanslarla transfer ediliyor. İzmir’e deprem bölgelerinden üçüncü yaralı depremzede transferi dün gerçekleştirildi. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü, deprem bölgelerinden yaralı depremzedelerin tedavi için kente getirilişlerini resmi twitter hesabından yayınladı. Sağlık Bakanlığı ve askeri uçak ambulanslarla toplam 10 yaralı depremzedenin İzmir’e getirilerek çeşitli hastanelerde tedavi altına alındığı bilgisi paylaşıldı. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

“Depremzede Sağlık Çalışanları Başka İllerde Görevlendirilmeli”

Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, deprem bölgesinde görevli sağlık çalışanlarının çok zor şartlarda çalıştıklarını, bu konuda yapılması gerekenin deprem bölgelerindeki sağlık çalışanlarının diğer illerdeki sağlık çalışanları ile yer değiştirmeleri olabileceğini söyledi. Genel Başkan Doğruyol, “Deprem bölgelerindeki sağlık çalışanları 7 gündür istirahat etmeden, dinlenmeden, uyumadan zor şartlarda ve koşullarda depremzedelere hizmet ettiklerine yönelik açıklamalarda bulundu. Bu bölgedeki sağlık çalışanlarının da her birinin ayrı bire depremzede olduklarını unutmamak lazım. Onlar da yakınlarını kaybetti. Eşlerini dostlarını kaybetti. Enkaz altında olan yakınları olabilir. Bu bölgede hizmet eden sağlık çalışanlarımızın diğer illerimizde çalışanlarla yer değiştirmelerinde büyük yarar var. Aynı şekilde diğer illerimizde görev yapan ve deprem bölgelerinde yakınları olan sağlık çalışanlarımızın da bölgelerine gitmeleri ailelerinin yanlarında olmalarında büyük yarar vardır” diye konuştu. 

“Sağlık Çalışanları Derdini Anlatamıyor”

Doğruyol, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya seslenerek şunları söyledi: “Buradan Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’ya sesleniyoruz. Alınan tedbirler yeterli değildir. Sağlık çalışanlarımızın derdini birilerinin dinlemesi gerekir. Sağlık çalışanları derdini bir türlü anlatamıyor. Geçtiğimiz günlerde bir sağlık personelinin, Sağlık Bakanı Koca’ya derdini anlatmaya çalışırken, dinlememesi ve Bakan’ın yanındaki bürokratların da o sağlık çalışanı arkadaşımızı uzaklaştırmaya çalışması bizleri üzmüştür” açıklamasında bulundu.

“Sağlık Kurumlarımız En Sağlam İnşaa Edilmesi Gereken Kurumlar Olmalı”

Doğruyol son olarak, “Bu deprem bize göstermiştir ki sağlık kurumlarımız en sağlam yapılması gereken binalarımızdır. Çünkü herhangi bir afette  depremde, selde, felakette sağlık kuruluşlarımızın sağlam olması son teknolojide yapılması gerekir ki vatandaşlarımıza hizmet edebilsin” dedi.  (BSHA- Bilim Sağlık Haber Ajansı)

Depremzedeler Duygularının Anlaşılmasına Ve Güvene İhtiyaç Duyuyor

Kahramanmaraş’taki şiddetli depremlerin ardından kurtarma çalışmaları devam ederken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikolojik ilk yardımın önemine işaret etti. Deprem şoku yaşayan kişilerin ilk olarak duygularının anlaşılmasını istediklerini kaydeden Tarhan, bu dönemde kişilerin kendini güvende hissetmenin önemini vurguladı. En çok yapılan hatanın anlamlandırma olduğunu, şimdinin anlamlandırma zamanı olmadığını hatırlatan Tarhan, ilk anda yaşanan şokun ardından protesto ve pasifleşme dönemlerinin ortaya çıktığını söyledi. Bu durumun ise 6-8 hafta arasında sürebildiğini belirten Tarhan, kişinin acısını yaşamasını ve bu duyguyu aşmayı başarmasının önemine dikkat çekti.

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, deprem sonrası travmalara ilişkin değerlendirmede bulundu.

Deprem gibi doğal afetlerin her zaman sadece belli bir kişiyi değil, geniş toplumları etkileyerek yaygın etkisi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kahramanmaraş’ta üst üste yaşanan ve 10 ilde büyük hasara yol açan iki şiddetli depremde 18 binin üzerinde kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Dünya kamuoyu tarafından da takip edilen depremde bölgeye yardım için ülkenin dört bir yanından yardım seferberliği başlatıldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depremi yaşayan insanlar için psikolojik ilk yardımın önemine dikkat çekti.

Depremzedeler Anlaşıldıklarını Hissetmek İstiyor

Deprem mağdurlarının öncelikle anlaşıldıklarını hissetmelerinin önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Böyle bir deprem durumunda depremzedelerin kendilerinin anlaşıldığını hissetmeleri gerekiyor. Bizim toplum olarak o bölgedeki insanların çektiği acıyı sıkıntıyı çok iyi anladığımızı hissettirmemiz gerekiyor. Bunu toplum olarak hissediyoruz zaten, empatisi yüksek bir toplumuz. Ağlayan birisiyle neredeyse oturup ağlayacak derecede empati sahibi bir toplumuz. Bu aslında bizim kültürümüzden gelen bir güzelliktir.” dedi.

Anlamlandırma Hatasına Düşülmemeli!

Depremin bir travma etkisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Nasıl ki 17 Ağustos Marmara depremini unutmadık. Bu deprem de unutulmayacak. Burada en çok yapılan hata,  anlamlandırma hatası yapılıyor olması. Şu anda bu depremi anlamlandırma zamanı değil. Bu durum şuna benziyor: Bir yangın çıktığı zaman yangın neden çıktı, neden öyle oldu, neden böyle yaptın, neden bir tedbir almadın denilmez. Önce yangın söndürülür, soğutulur ve ondan sonra nedenler konuşulur. Depremde de diğer krizlerde olduğu gibi anlamlandırma yapılmamalı önce ilk etapta yapılması gereken çalışmalara yoğunlaşılmalı. Burada toplum olarak herkes o anda ne yapması gerektiğine yoğunlaşmalı.” dedi.

Güvende Olduklarını Hissetme İhtiyacı Var

Böylesi durumlarda en büyük ihtiyacın güven olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bölgedeki insanların en öncelikli ihtiyacı güven ihtiyacı. Kendilerinin yalnız olmadıklarını hissetmeye ihtiyaçları var. Güvende olduklarını hissetmeye ihtiyaçları var. Bu ihtiyaç onların panik hissini giderir, ikincisi bilgilendirme ihtiyaçları var. Belirsizlik ve sessizlik daha çok kaygıyı ve korkuyu arttırır.” uyarısında bulundu.

Kriz Anında Önce Şok Yaşanıyor

Kriz anında kişilerin yaşadığı aşamalar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlk aşamada şok dönemi vardır. O şok döneminde bazen boş boş bakarak dolaşan kimseleri görüyoruz. Göçüğün altında yakınları kalmış kişilerin, umursamaz bir şekilde dolaştığı görülebilir. Bu aslında şokun şiddetindendir. Beyin kendini bloke ediyor ve kişiyi duyarsızlaştırıyor. Kişi eğer bunu yapmasa kişi aklını kaybedecek. Beyin aşırı kortizol salgılıyor. O kortizolle beyindeki yollar bloke oluyor. Bu şuna benziyor: İnsanın kolu kırıldığı zaman ağrı öyle şiddetli olur ki kolunu oynatamazsın. Zaten oynatmamak gerekir çünkü tehlikelidir ve vücut refleks olarak hareketini durdurur. Aynı şekilde beyin kendini bloke ediyor. Bazı kişilerde bu şok dönemi vardır.” diye konuştu.

Kognitif Durgunluk Ve Bloke Olma Hali Yaşanır

Şok döneminde insanların sıra dışı davranışlarda bulunabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Deprem bölgesine yardıma gidenlerin bu konuyu göz önünde bulundurması gerekir. Psikolojik ilk yardımın kuralıdır bu, doğal afet gibi bir kriz anına müdahale için giden birinin psikolojik ilk yardımda ilk bileceği şey, o şok döneminde insandaki kognitif donukluk ve bloke olma halidir. Kişilerin panik davranışlarını kabullenmesi gerekiyor. Kişinin hatalı hareketi nasihatle düzeltmeyeceklerdir. Böyle durumlarda kişinin elinden tutacaklar, ‘Biz senin yanındayız, biz yardım etmek istiyoruz’ diyecekler, belki sessiz bir şekilde yanında durarak beklemek bile işe yarayabilir.” dedi.

6-8 Hafta Sürebiliyor

Şok döneminden sonra bazı kişilerde protesto dönemi yaşanabileceğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişiler bu dönemde ‘Bu neden oldu, niye bu bana oldu, ben buna layık değilim’ şeklinde tepkiler verebilir. Bu dönemin peşinden pasifleşme dönemi takip eder. Bazı kişilerde pasifleşme, depresif bir ruh haline girme şeklinde görülebilir. Kişi sanki çocukluk dönemine gerilemiş gibi olur. Daha sonra toparlanma dönemi ortaya çıkıyor. Bunların hepsi genelde 6-8 haftalık bir süre içerisinde oluyor.” dedi.

Posttravmatik Stres Bozukluğunda Uyuyamama Görülüyor

Bütün bu süreçlerin 6-8 haftadan uzun devam etmesi halinde artık posttravmatik stres bozukluğundan bahsedilebileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Posttravmatik stres bozukluğu olan kişiler, gece uyuyamıyorlar çünkü devamlı bunu düşünmekten ya da rüyalarında bu olayı görmekten uyuyamıyorlar. Flashback dediğimiz yeniden yaşantılama oluyor. Kişi sanki deprem şok anını, sallantı anını tekrar tekrar olacak gibi yaşıyor.” dedi.

Kişinin Bu Acıyı Aşmayı Başarması Gerekiyor

Kişinin sürekli tetikte olduğunu ve sık sık irkilmeler yaşayabileceğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ani seslerde irkilmeler olur ve devamlı bu konuyu konuşur. 60 dakikanın 50 dakikasında bu konuyu konuşur. Bu durumun 6-8 haftadan uzun devam etmesi halinde yardım gerekiyor. Durumun 6-8 hafta devam etmesi doğaldır, bu dönemde ilaç vermemek lazım. İlaç çok aşırı bir durum olmadıkça verilmemelidir. Bu acıdır, kişinin bu acıyı yaşayıp aşmayı başarması lazımdır.” dedi.

Belirsizlik Duyguları Giderilmeli

Deprem gibi afet ve kriz durumlarında kişilerin temel ihtiyaçlarının karşılanmasının ve belirsizlik duygularının giderilmesinin çok önemli olduğunu da kaydederek “Burada belirsizlik olması gelecekle ilgili aşırı kaygıyı ve korkuyu ortaya çıkarır. Burada verilen tepkiler, kişiye özel değişebiliyor. Bazıları içine kapanır, bazıları devamlı konuşur, aynı şeyi tekrar tekrar anlatmaya çalışır. Bazı kişiler yaşamak boş ve anlamsız diye düşünmeye başlar.” dedi.

Çocuklara, Yaşlılara Ve Engellilere Dikkatli Yaklaşım Gerekiyor

Özellikle dezavantajlı kişilere yaklaşımın da önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocukların tepkisi farklı, yaşlıların farklı, engellilerin tepkisi farklı oluyor. Böyle durumlarda burada dezavantajlı kişiler, çocuklar, yaşlılar, hastalar, engelliler ve hastanede olanlardır. Karşı tarafı bakışlarımızla, davranışlarımızla ezmememiz gerekiyor, devamlı üzerine düşmek titremek, ona böyle özel muamele yapmak, bir nevi minnet duygusu ve mahcubiyet duygusu oluşturuyor. Karşı taraf kendini kötü hissedebilir. Burada dengeli bir tutum takınmak gerekir. Yardım edilen kişinin incitilmemesi, yardım edilen kişiye kendini kötü hissettirilmemesine dikkat edilmelidir.” uyarısında bulundu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depremzedelerle kendileri istemedikçe deprem konusunun açılmaması gerektiğini de kaydetti. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Yurtlar Öğrencilerin Evidir

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, KYK Yurtlarının kapatılmasının başka mağduriyetlere yol açacağını açıkladı.

Dernek tarafından yapılan açıklamada, “Yurtlar Öğrencilerin Evidir Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve on ilimizde şiddetle hissedilen deprem felaketinin altıncı gününde, depremzede yurttaşlarımızı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK)’na ait öğrenci yurtlarına yerleştirmek için ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumlarının kapatılması ve uzaktan eğitime geçilmesi kararı alınmıştır. Bu kararla birlikte öğrenci yurtları “evi” olan; eğitimleri, stajları devam eden ve depremden etkilenen bölgeler dâhil olmak üzere diğer illerde de gidecek bir evleri ya da olanakları olmayan öğrencileri “kovarcasına” bu yurtları boşaltmak, çok büyük başka mağduriyetler yaratmaktadır. Öğrencilere hiçbir şekilde eşyalarını almaları ve toplamaları için süre verilmeden yaşanılan bu süreç, zaten büyük acılar yaşayan halkımızda yeni yaralar açılmasına neden olacaktır” denildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Yurtlar öğrencilerin evidir! Halen deprem felaketinin ardından bölgeden gelecek iyi haberleri beklerken, depremzede yurttaşlarımız ve öğrencilerimiz için yüreğimiz yanarken ülkemizdeki tüm öğrencilerimizin mağdur edilmesi kabul edilemez! Türkiye tek yürek olmuşken, ülkemizin depremden etkilenmeyen bölgelerindeki daha yüksek kapasiteli ve kullanışlı oteller, misafirhaneler, öğretmenevleri ya da kurum evleri dururken, birçok yurttaşımız sahip oldukları ya da oturdukları evlerin kapılarını depremzedelerimize açmışken öğrencilerin kaldığı yurtları boşaltmak ilk seçenek olamaz”

KYK Yurtlarında Kalan Öğrencilerin İçinde Bulunduğu Koşullar Da Göz Ardı Edilmektedir

“Dayanışma ve yardımlaşma içerisinde hep birlikte hareket etmemiz gereken bu günlerde verilen bu karar, ilk gözden çıkarılacak alanın eğitim olarak belirlendiğini göstermektedir. KYK yurtlarında kalan öğrencilerin içinde bulunduğu koşullar da göz ardı edilmektedir. Ailesinin yanına gidemeyen, ailesi ya da gidecek bir evi olmayan vb. bir sürü olumsuzlukla mücadele eden öğrenciler yok sayılmaktadır! Şuna yürekten inanıyoruz ki, bu ülkedeki her bir gencimiz her türlü zorlu koşula ve imkânsızlıklara rağmen bugün depremzede yurttaşlarımıza yardım etmek ve onlara destek olmak için çalışmakta, var yok demeden onların yanlarında olmaktadır. Eğitim hepimizi yine bir araya getirecek, birlikte olmamızı ve umudun yeşermesini sağlayacaktır. Laik ve bilimsel eğitimin sağlayacağı toplumsal gelişme ile afetlerin yıkıcı etkileri azaltılabilecektir. Eğitimin sürdürülmesi, olağanüstü durumlarda yardıma ihtiyaç duyan bölgelerin rehabilitasyon sürecinde de büyük önem taşımaktadır”

KYK Yurt Şartları İyileştirilmeli

“KYK yurtları, hem şu anda yurtlarda kalan öğrenciler hem de depremzede öğrenciler için açılmalı ve çok büyük travmalar yaşayan bu öğrenciler için yurt şartları iyileştirilmelidir. Aynı zamanda depremzede öğrencilerimizin eğitimden kopmaması ve yüz yüze eğitimin sürdürülmesi adına başta barınma olmak üzere tüm sağlık, beslenme, ulaşım vb. ihtiyaçları karşılanmalıdır. ÇYDD olarak öğrencilerimize yaratılan mağduriyeti asla kabul etmiyoruz, eğitimin ilk kısıtlama alanı olarak görülmesini toplumsal geleceğimiz için çok tehlikeli görüyoruz. Yaralarımızı Sarmaya Çalışırken Yeni Yaralar Açılmamalıdır” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Türk Eczacılar Birliği, Geçici Eczane Sayısını 30’a Çıkardı

Türk Eczacıları Birliği (TEB) Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaşandığı 5 ilde, birden fazla noktada afetzedelerin ilaç ve tıbbi malzeme ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla tır eczane, konteyner eczane ve sahra eczaneleri kurdu.

Bugün itibariyle kurulan eczane sayısının 30’a ulaştığı bilgisi verildi. TEB, 54 Bölge Eczacı Odası ve ülkenin dört bir yanında ilaç eczacılık hizmeti sunan 46 bini aşkın eczacı ile seferberlik ilan ederek bölgedeki depremzede vatandaşlara destek sunmak amacı ile yardım çalışmalarını hızla harekete geçirdi. TEB Merkez Heyeti ve Denetleme Kurulu üyelerinden oluşan afet yönetimi kriz masası oluşturularak, depremden en çok etkilenen Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya ve Gaziantep illerinde ilk aşamadaki süreçlerin yürütülmesi için Bölgesel Afet Koordinasyon ekipleri kuruldu. TEB, Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Sağlık Bakanlığı, TİTCK, AFAD, Türk Kızılay ve Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü ile iletişime geçilerek, deprem bölgesine verilecek desteklerle ilgili istişarelerde bulundu.  Kooperatifler ve dağıtım kanalları ile iletişime geçildiği ve ilaç temin süreçlerinde TİTCK ile ortaklaştırılarak belirlenen tedarik yöntemlerinin netleştirildiği belirtildi.

Geçici Eczane Sayısı 30’a Ulaştı

TEB, Gezici Tır Eczanelerini depremin gerçekleştiği, 6 Şubat sabahı Kahramanmaraş’a sevk etti. Bölgeye yakın eczacı kooperatifleri ve dağıtım kanalları aracılığıyla bölgelere sevk edilen ilaç, tıbbi malzeme, bebek maması, bebek bezi gibi acil ihtiyaçlar Gezici Tır Eczaneye yerleştirildi ve gönüllü eczacı ekipler ile vatandaşlara hizmet sunmaya başladı. Depremin ikinci gününden itibaren kurulan 5 adet konteynır eczanenin hızla bölgeye nakledildiği, bugün itibariyle gezici tır, konteynır ve sahra eczaneleri sayısının 30’a ulaştığı belirtildi. Gönüllü eczacıların desteği ile vatandaşlara hizmet sunan TEB’in deprem bölgelerindeki eczanelerden vatandaşların ücretsiz bir şekilde yararlandıkları belirtildi. TEB tarafından yapılan açıklamada vatandaşların konteyner eczane, gezici tır eczane ve sahra eczanelerinin güncel konum bilgilerine https://afet.teb.org.tr/ adresinden veya kurumsal sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilecekleri kaydedildi.

 

Diyabet Afet Yardım Grubu İle İşbirliği Yapıldı

TEB, Türkiye Diyabet Vakfı tarafından oluşturulan Diyabet Afet Yardım Grubu ile işbirliğinde bulunulduğunu bu işbirliği kapsamında, “İnsülin, şeker ölçüm kitleri ve beraberinde ihtiyaç duyulan diğer ilaç ve tıbbi malzemelerin bölgelerde gezici bir karavan aracılığı ile bölgeye ulaştırdık. Aynı zamanda gereken ilaç ve tıbbi malzemelerinin tedarikinin sağlanması için ülkemizin farklı bölgelerinde görev yapan meslektaşlarımızın katkılarıyla “Afet Yardım” Kampanyası başlattık. Bu şekilde sahada oluşturulan ilaç dağıtım merkezlerindeki malzemelerin sürekliliğini de sağlıyoruz. Afet Yardım Kampanyamıza katılım çok kısa sürede meslektaşlarımızın ciddi destekleri ile önemli boyutlara ulaştı” açıklaması yapıldı.

İhtiyaç Malzemeleri 50 Bin Ton Kapasiteli Uçak Kargoyla Bölgeye Ulaştırıldı

Türk Eczacıları Birliği, 50 ton kapasiteli bir uçakla da bölgeye ilaç ve tıbbi malzemeler ile diğer ihtiyaç malzemelerinden oluşan yardımları gönderdi. Gelen yardımların yoğun olması nedeniyle ikinci bir kargo uçağı daha bölgeye yönlendirildiği belirtildi. Bölge Eczacı Odaları aracılığıyla Türkiye’nin dört bir yanındaki eczacıların bağışladığı yardımlar Türk Eczacıları Birliği’nin organizasyonuyla İstanbul’dan hareket eden uçak kargo ile bölgeye ulaştırıldı. Uçak kargo ile ilk yardım ilaçları, ağrı kesiciler, antibiyotikler, ateş düşürücüler, kronik hastalıkların tedavilerinde kullanılan ilaçlar gibi en çok ihtiyaç duyulan ilaç ve tıbbi malzemeler ile bebek mamaları, bebek bezleri, hijyenik kadın pedleri gibi malzemeler yer aldı. Bunun yanı sıra bölge eczacı odaları aracılığıyla toplanan ısıtıcılar, battaniyeler, kışlık montlar, çoraplar, bereler, çocuk giysileri gibi ihtiyaç malzemelerinin de ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığı belirtildi. Uçakla gönderilen yardımlar deprem bölgesine ulaştıktan sonra tırlar aracılığıyla depremden zarar gören bütün illere ulaştırılarak hızlı bir şeklide depremzedelere dağıtımının sağlandığı bilgisi paylaşıldı. (BSHA-Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Sağlık Bakanı Koca, Hatay’daki Yaralı Depremzedeleri Ziyaret Etti

Kahramanmaraş merkez üssü olan depremlerde enkazdan çıkarılan yaralılar Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde tedavi altına alınıyor. Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Hatay Dörtyol Devlet Hastanesi’nde tedavisi devam eden yaralı depremzedeleri ziyaret etti. Bakan Koca resmi twitter hesabından ziyaretlere ilişkin paylaşımda bulunarak, “Hatay Dörtyol Devlet Hastanemizi ziyaret ederek tedavisi devam eden depremzede hastalarımızın durumları hakkında bilgi aldık, kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi sunduk. Çocuk servisimizde korkunun yerini artık yaşama sevinci almaya başladı” açıklamasında bulundu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

TÜRKONFED Deprem Raporu’nda ‘Yıkılan Hastaneler’ Resmen Açıklanmadı Vurgusu

Türk Girişim ve İş Dünyası Federeasyonu (TÜRKONFED) Kahramanmaraş depremlerinde can kaybı sayısını 1999 Gölcük depremindeki veriler ışığında hesapladı. Federasyon depremlerde 72 bin 663 insan kaybı olacağını açıklayarak, depremin 84,1 milyar dolar hasara yol açacağı tahmininde bulundu. Sayısal tahmini verilerin yer aldığı raporda ‘Hastaneler’ başlığında; Deprem Dayanıklılık Raporu olumsuz olan İskenderun Devlet Hastanesi A Blok’un yıkılması, Hatay’da depremde ağır hasar alan ve yıkılan iki devlet hastanesi olduğu ve yine Hatay’da yıkılarak kalıcı hasarlar alan özel hastaneler bulunduğu konuları da yer aldı. 4 öneri sunulan raporda, “İleriye yönelik yapılması gereken deprem riski ve ekonomik hazırlık çalışmalarında bilimsel yaklaşım ön plana çıkarılmalıdır” vurgusu yapıldı. 

Mali Hasar Tahmini 

TÜRKONFED ‘2023 Kahramanmaraş Depremi Afet Durumu’ başlıklı raporunda can kayıplarının 72 bin 663’e kadar yükselebileceğini açıkladı. 1999 yılında Gölcük Depremi verilerinden hareketle yapılan hesaplama ürküttü. Aynı raporda ayrıca depremin yaratacağı mali hasar da açıklandı. Mali hasarın 84,1 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Raporda öngörülen rakamlar afeti yaşayan 10 ilin ihracatına ilişkin olarak da hesaplandı. Buna göre ihracatın yapıldığı limanın da hasar görmesi nedeniyle 15 milyar dolar ihracat hacminin altına düşülmesi öngörülüyor. Ayrıca bu mali hasarın en büyüğü 70,75 milyar dolar ile konut zararı, 10,4 milyar dolarının gelir kaybı ve 2,91 milyar dolarının ise işgücü kaybı olacağı tahmin edildi. 

“Yıkılan Hastane Sayıları Resmi Makamlarca Henüz Açıklanmadı”

TÜRKKONFED raporunda şu cümleler yer aldı: “2012’de deprem dayanıklılık raporu olumsuz gelen İskenderun Devlet Hastanesi’nin A Bloğu yoğun bakım hizmeti için kullanılıyordu ve depremle beraber yıkıldı. Hatay İl’inde iki devlet hastanesi yıkılırken birçok özel hastane de yıkılmış veya kalıcı zarar görmüştür. Yıkılan hastane sayısı resmi makamlarca henüz paylaşılmamakla beraber sahada sahra hastanelerine ve sağlık çalışanlarına olan ihtiyaç belirtilmektedir.”

“Yıkılan Okul Sayıları Açıklanmadı”

Raporda depremler nedeniyle eğitim öğretime Eğitim Bakanlığı tarafından 81 ilde tüm okullarda sömestr tatili sonrası açılış tarihinin ertelendiği belirtilerek şu bilgiler yer aldı: “Bakanlık okulların 20 Şubat 2023 Pazartesi günü açılacağını açıkladı. Depremden etkilenen 10 ilde eğitim gören öğrencilerin istedikleri illere nakil yaptırabilecekleri duyuruldu. Yıkılan okul sayısına dair resmi bir bilgi henüz açıklanmadı.”

TÜRKONFED Raporu Önerileri

Deprem sonrası ekonomik toparlanma için TÜRKONFED 4 öneride bulundu. 

1- Örnekleri bulunan 7.8 depremin ekonomik etkilerinin makro ekonomik ve sosyo-ekonomik analiz boyutuyla ilgili ayrıntılı incelemeler yapılmalıdır. Etki analizleri doğru politikaların kurgulanmasında yardımcı olacaktır.

2- Depremle ilgili yasal düzenleme ve kurumsal yönetim konuları gündeme alınıp “Depreme dayanıklı daha iyi bir şehir planlamasına doğru” örgütlenmelere fırsat verilmelidir.

3- Deprem sonrası yeniden inşa ve ekonomik rehabilitasyon süreçlerinde piyasa ekonomisini de esas alan bir ekonomik gelişme yaklaşımı çerçevesinde konu ele alınmalıdır.

4- İleriye yönelik yapılması gereken deprem riski ve ekonomik hazırlık çalışmalarında bilimsel yaklaşım ön plana çıkarılmalıdır. Örneğin iki Türk deprem bilimci-sismolog, Alaska Üniversitesi’nden Ezgi Karasözen ve Boğaziçi Üniversitesi’nden Didem Cambaz’ın da ortak yazarı olduğu 30 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanan bir bilimsel makalede, 24 Ocak 2020 tarihli 6.8 büyüklüğündeki Elâzığ depreminin Doğu Anadolu fay hattında büyük bir kırılmayı haber verdiğine işaret edilmiştir. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

TMMOB’dan Deprem Bölgeleri’nde Çevre ve Halk Sağlığı’na Dikkat Uyarısı

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, ‘Deprem Bölgesi’nde Çevre ve Halk Sağlığı’ konusunda bir basın bildirisi yayınladı. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen ve merkez üssü Kahramanmaraş`ın Pazarcık ilçesi olarak belirlenen 7,7 büyüklüğündeki depremde başta Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Malatya, Osmaniye ve Diyarbakır illeri olmak üzere çok geniş bir bölgede büyük bir yıkım yaşandığını, depremin son yıllarda yaşanan en büyük felaketlerden biri olduğuna vurguda bulundu. 

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi basın bildirisinde, “depremi yaşadığımız ilk andan itibaren TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu olarak TMMOB’a bağlı odalarımız ile birlikte teknik ihtiyaçlar ve yardım desteği ile yaraları sarmak için çalışıyoruz. Önceliğimiz arama kurtarma çalışmalarının sağlıklı yürütülebilmesi ve depremden zarar görenlere yönelik destek çalışmalarının doğru ve etkin yürütülebilmesi içim tüm kurumlar ile işbirliği ve dayanışma içerisinde olmaktır” açıklamasında bulundu. Arama kurtarma faaliyetlerinin devam ettiğini, deprem bölgesinde geçici barınma alanlarının oluşturulması, hasar tespit çalışmaları, hasarlı binaların boşaltılması, yıkım işlemleri ve enkaz kaldırma çalışmalarının yürütülmesi gerektiğine işaret eden Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi,  tüm bu çalışmalar bütününde yurttaşların yaşam hakkı, barınma, güvenlik, sağlıklı güvenli gıda ve suya erişim gibi insani ihtiyaçların yönetilmesi sürecinin yaşamsal öneme sahip olduğunun altını çizdi. 

Sağlıklı İçme Suyu Sağlanmalı

Geçici barınma alanlarında sağlıklı içme kullanma suyu temininin sağlanmasına işaret eden TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, “atık suların bertarafı ve atık yönetimi afet yönetiminin en önemli unsurlardır. Diğer taraftan, deprem sırasında yaşanan can ve mal kayıplarının yanı sıra, tahrip olan bina ve altyapılar, afet atıkları yarattıkları çevresel riskler nedeni ile çevre ve halk sağlığı açısından olumsuzluklar taşımaktadır. Bu kapsamda acil durum ve afet sonrası müdahale çalışmalarında, çevre ve insan sağlığına yönelik sağlık risklerini azaltmak adına atık yönetimi ele alınması gereken en temel konulardan birisidir” dedi.

Atık yönetimi, çevre ve halk sağlığı konusunda gerekli çalışma ve koordinasyonun sağlanamaması halinde oluşabilecek çevre ve sağlık risklerini önleyebilmek için önemli konuları maddeler halinde açıklayan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, “sağlıklı içme ve kullanma suyu ihtiyacı karşılanmalıdır. Mevcut alt yapı sisteminin hasar gördüğü göz önünde bulundurularak mobil dağıtım organizasyonu sağlanmalıdır” konusuna dikkat çekti. 

Çevre Sağlık Risklerini Önlemek İçin Yapılması Gerekenler: 

  1. Şebeke, depo ve baraj gibi su yapılarının hasar durumları kontrol edilerek gerekli bakım-onarım çalışmaları yapılmalıdır. 
  2. Kuyu, çeşme vb. su kaynakları kontrol edilmeli, su kalitesi ve kirlilik tespiti yapılmalıdır. Suya bağlı ishal vb. hastalıkların önlenmesi için su depolarının klor ile dezenfeksiyonu sağlanmalıdır. Ambalajlı suların uygun şekilde muhafaza edilmesi sağlanmalıdır.
  3. Kanalizasyon sistemlerinde olası sızıntı ve kaçakların tespitinin çok daha güç olduğu düşünüldüğünde, deprem sonrası su dağıtım sistemlerinin dezenfeksiyonunun takibi ve sürekliliğinin sağlanmalı, lokal ölçekte yeraltı suyu ve şebeke suyu örneklemeleri yapılarak herhangi bir atık su girişimi olup olmadığı kontrol edilmelidir.
  4. Geçici toplanma ve barınma alanları için temiz suya erişim için portatif tuvalet , duş vb. yapılar temin edilmelidir.
  5. Oluşacak atık suların uzaklaştırılması için gerekli planlama yapılmalıdır
  6. Kişisel hijyen malzemeleri, maske ve dezenfektan ihtiyacı karşılanmalıdır.
  7. Depremzedeler için güvenli gıdaya erişimi sağlanmalıdır. Depolanan gıda malzemesinin son tüketim tarihleri kontrol edilmelidir.
  8. Sokak hayvanlarının beslenmesi için gerekli organizasyon sağlanmalıdır.
  9. Kemirgenler ve sokak hayvanlarının açıkta bırakılan çöplerden beslenerek salgın hastalıkları yayma riski bulunmaktadır. Bu nedenle çöpler ağzı kapalı olarak biriktirilmeli ve uygun şekilde uzaklaştırılmalıdır.
  10. Kemirgen, böcek vb. zararlılar için ilaçlama organizasyonu yapılmalıdır.
  11. Defin işlemleri için gerekli organizasyon sağlanmalıdır. Gerekli alan, malzeme ve iş gücü ihtiyacı göz önünde bulundurularak planlama yapılmalıdır. 
  12. Bölgede çalışanların sağlıkçılar tarafından önerilen kuduz, tetanoz vb. aşılarını yaptırması sağlanmalıdır. 
  13. Moloz ve yıkıntı atıkları nedeni ile oluşan toz, asbest vb. kirleticilerden korunmak için özellikle arama-kurtarma faaliyetlerinde çalışanların koruyucu eldiven, maske ve koruyucu gözlük kullanmaları sağlanmalıdır.
  14. Koordinasyon merkezleri için yeterli alan sağlanmalı, konaklama, tuvalet-duş ihtiyacı, yemek servis, malzeme depolama, atık depolama alanı ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.
  15. Arama kurtarma faaliyetleri sonrasında yıkıntı atıklarının taşınması ve bertaraf işlemleri için planlama yapılmalıdır. Uygun depolama alanları oluşturulmalıdır. 
  16. Hasar tespit çalışmaları ivedilikle tamamlanmalıdır. Hasarlı olduğu tespit edilen binalar tahliye edilerek kontrollü bir şekilde yıkımı sağlanmalıdır.
  17. Yıkım öncesinde asbest tespit çalışması yapılmalı ve gerekli önlemler alınarak yıkım gerçekleştirilmelidir.
  18. Yıkım ve atıkların bertarafı ile ilgili tüm süreçlerde maske, eldiven, gözlük vb. koruyucu ekipmanlar kullanılmalı, işçi sağlığı ve güvenliği için gerekli önlemler alınmalıdır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Depremden Etkilenen 10 İlde Eğitim Öğretime 1 Mart’a Kadar Ara Verildi

Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği 10 il ve 71 ilde eğitim öğretim süreçlerinin nasıl yürütüleceğine ilişkin açıklamalarda bulunan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, depremden etkilenen 10 ilde eğitim öğretime 1 Mart’a kadar ara verildiğini, 1 Mart’tan sonra da ilçe ve okul temelli kararlar alınacağını duyurdu. Bakan Özer, 4 eğitim sendikasının temsilcileri ile bir araya geldi. Toplantının ardından Bakan Özer, 71 ilde ise eğitim öğretime 20 Şubat’ta başlanacağını belirtti.  Özer, toplantının ardından Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği 10 il ve 71 ilde eğitim öğretim süreçlerinin nasıl yürütüleceğine ilişkin sendika temsilcileri ve tüm paydaşların görüşlerini aldığını belirten Bakan Özer, “Öncelikle bilinmesi gerekiyor ki Bakanlık olarak tüm çocuklarımızı güvenli bir şekilde okullarıyla buluşturmaya çalışıyoruz. Biz 19 milyon öğrencisi, 1,2 milyon öğretmeni olan devasa bir aileyiz. Dolayısıyla eğitimi pandemide olduğu gibi normalleştirmeden Türkiye’yi normalleştirmemiz mümkün değil. Önceliğimiz, bu 10 ilimizde güvenliği ve sağlıklı bir şekilde eğitimi tekrar başlatmak. Bugün almış olduğumuz kararların bir kısmı daha önceden almış olduğumuz kararlardı. Mutabık bir şekilde sendika temsilcileriyle üzerinden geçtik. Almış olduğumuz kararları sizlerle paylaşmak isterim” dedi.

71 İlde Okullar 20 Şubat’ta Açılacak

Deprem bölgesi olmayan 71 ilde 20 Şubat’ta eğitim öğretim faaliyetlerinin başlayacağının ve bir daha uzatma olmayacağının altını çizen Bakan Özer, şunları kaydetti: “10 ilde ikinci dönem tüm sınıf ve kademelerde devam şartı aramıyoruz. Bunu daha önceden açıklamıştık. 10 ilimizdeki öğrencilerimizin velileri istemeleri hâlinde çocuklarını 71 ildeki eş değer okullara nakillerini yapması için gerekli çalışmayı yapmış ve sistemi açmıştık. Şu ana kadar 809 öğrencimiz nakillerini aldırdı. Bakanlık olarak 71 ildeki okullarımızın kapasitesini artırmayla ilgili çalışmalarımız devam ediyor ki 10 ilden gelen öğrencilerimizin tüm taleplerini karşılayabilelim.”

Özel Öğretim Kurumlarından 10 İlden Gelen Öğrencilere Tam Burs 

Özel öğretim kurumlarındaki depremzede öğrencilere burs verilmesine ilişkin kararları da paylaşan Özer, “Özel öğretim kurumlarımız kapasitelerinin yüzde 3’ü kadar şehit ve gazi yakınları, ihtiyaç sahipleriyle ilgili tam burslu olarak öğrencileri yararlandırma imkanına sahipler. Bu kapsamda tüm özel öğretim kurumlarımız yüzde 3 kapasiteyi kullanıyorlar. Özel öğretim kurumlarımızla da gerekli görüşmeleri yaptık. Yüzde 3’ü yüzde 10’a artırma yetkisi Millî Eğitim Bakanında. Bugün itibarıyla özel öğretim kurumlarındaki yüzde 3’lük kapasiteyi yüzde 10’a çıkarıyoruz ve yüzde 7’yi sadece on ilden gelen öğrenciler için kullanacağız. Ben özel öğretim kurumlarımızda da tüm dernek yetkililerine, temsilcilerine de en içten şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.

Hasar Tespitleri Şubat Ayı Sonuna Kadar Bitirilecek

Bakanlığın 10 ilde okul, pansiyon, öğretmenevi ve uygulama otellerinin bulunduğu  20 bin 868 binası olduğunu; bunlardan 24’ünün yıkıldığını, 83 binanın ağır hasarlı olduğu bilgisini paylaşan Özer, şöyle devam etti: “Bölgedeki tüm binalarımızın hasar tespitini Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızla görüştük. Şubat ayının sonuna kadar bitireceğiz. Yani kullanılabilir az hasarlı, orta hasarlı binaların tüm dökümünü çıkaracağız. Dolayısıyla 10 ilimizde eğitim öğretime 1 Mart’a kadar ara veriyoruz. 1 Mart’a kadar bu eksiklikleri tamamladıktan sonra süreci tekrar değerlendirmeye başlayacağız. 1 Mart tarihi itibarıyla da 10 ilimizde bölgesel eğitim öğretime açma kararları vermeyeceğiz. Aynı Kovid salgını günlerinde olduğu gibi ilçe ve okul temelli kararlar alacağız. Bazı illerimizde özellikle Kilis, Adana, Gaziantep, Diyarbakır’da bazı illerimizde, ilçelerde hiçbir hasar yok. Dolayısıyla o ilçeleri tamamen eğitim öğretime başlatacağız. Bunun kararlarını da 1 Mart itibarıyla kamuoyuyla paylaşacağız. Diğer taraftan ihtiyaç olan yerlerde 10 ilimizde ikili öğretime geçeceğiz. Yani kapasiteyi maksimum ve verimli bir şekilde kullanacağız. Bir de şu anda 10 ilimizde biliyorsunuz toplanma yerleri var, çadır merkezleri var. Tüm toplanma yerleri ve çadır merkezlerine ilave çadırlar kurarak çocuklarımızın öğrenmelerini desteklemek, psikososyal desteklerini sağlamak, etkinlikler yapmasını, hayatı normalleştirmesi ve oyun etkinliklerinde özellikle desteklemek için çadırlar kuruyoruz. Şu ana kadar bu amaçla 141 çadır kurduk. Her çadırda okul öncesi öğretmenden rehber ve psikolojik danışman öğretmenlerimize tüm öğretmenlerimiz görev yapıyorlar. Dolayısıyla 10 ilde, inşallah, önümüzdeki hafta sonu itibarıyla belki de hafta içinde bitireceğiz inşallah. Tüm toplanma yerinde on ilde çocuklarımızı da destekleyecek ilave mekanizmalar devreye girmiş olacak.”

MEB AKUB Ekipleri Aktif Olarak Sahada

Bakanlığın bu süreçte Millî Eğitim Bakanlığının tüm imkanlarıyla seferber olduğunu belirten Bakan Özer, bir taraftan eğitim öğretim planlaması yaparken diğer taraftan bölgedeki vatandaşların yeme içmesinden ihtiyaç duyduğu malzemelerin tasnifine, arama kurtarma çalışmalarından diğer ihtiyaçlara Bakanlığın tüm ekibi, tüm öğretmenleri, gönüllü öğretmenleri ve MEB AKUB ekiplerinin sahada aktif olarak çalıştığını söyledi. Bakan Özer,  şunları kaydetti: “Millî Eğitim Bakanı olarak canla başla, gece gündüz demeden her türlü konforunu terk ederek sahada vatandaşlarımızla hemhâl olan, derdine derman olmak için çabalayan tüm öğretmenlerimize canı gönülden şükranlarımı arz ediyorum. Bu kapsamda her gün hizmet verdiğimiz kapasitelerimizi artırıyoruz. Yaklaşık günlük 2 milyon kişilik sıcak yemek üretiyoruz. 465 bin vatandaşımız bizim okullarımızda, YBO’larda, uygulama otellerinde, yurtlarda konaklıyorlar. Bu 465 bin vatandaşımızın 25 bini on ilin dışında çünkü on ilden dışarı giden vatandaşlarımızın da konaklamasıyla ilgili her türlü desteği sağlıyoruz. Yine yaklaşık 5 bin Millî Eğitim Bakanlığının arama kurtarma ekibi sahada AFAD’a destek oluyor. Diğer yardım kurtarma çalışmalarına destek oluyor. Yine 2 bin rehber ve psikolojik danışmanımız da sahada aktif olarak vatandaşlarımızın, çocuklarımızın, öğretmenlerimizin herkesin psikolojik sağlamlığıyla ilgili destek hizmetleri vermeye çalışıyor. İnşallah, pazartesi gününden itibaren 2 bini 4 bine çıkaracağız ve hızlı bir şekilde tüm noktalara eriştireceğiz.” Eğitim öğretim süreçlerini tüm paydaşlarla birlikte sürekli istişare hâlinde birlik beraberlikle yönetmek için çalıştıklarını dile getiren Bakan Özer, Bakanlığın tüm çalışanlarına en içten şükranlarını sunduğunu ifade etti. Eğitim sendikası yetkilileri ile de ilk günden bu yana sürekli iletişim hâlinde olduklarını belirten Özer, onların sahadan aktardıkları veriler doğrultusunda hızlı bir şekilde önlem aldıklarını, bu süreci devlet, millet, birlik ve beraberlik içinde yönettiklerini söyledi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)