Yazar arşivleri: ismail USTA

Yaralı Depremzede Çocukların Elbiseye İhtiyacı Var Haberi Asparagas Çıktı 

Deprem bölgesindeki yaralıların sevki sürerken, İzmir’deki birçok kamu hastane de yaralı depremzedelere şifa yuvası oluyor. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yatan yaralı depremzede çocukların, giysi, pijama ve terlik gibi ihtiyaçları olduğuna dair yardım girişimleri ile ilgili haberlerin asparagas olduğu ortaya çıktı. 

Hastane Seferber Oldu İkinci Askeri Uçak da Yolda 

Deprem bölgesinden askeri uçakla aralarında çocukların da bulunduğu 100’e yakın yaralı depremzede İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildi. Yeni bir askeri uçağın da bir kaç saat içerisinde hastaneye yaralı depremzede taşıyacağı öğrenildi. Hastanede tedavi görev çocuklarının tedavilerinin planlandığı, tüm hastane yöneticileri ve sağlık profesyonellerinin yaralı depremzedeler için seferber oldu. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü konu hakkında yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi, “Kamuoyunun Dikkatine! Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin ardına izmir’e nakilleri gerçekleşen yaralı depremzedelerin bakımları ve tedavileri müdürlüğümüze bağlı sağlık kuruluşlarında titizlikle devam etmektedir. Bir takım sosyal medyada ve sohbet gruplarında yayınlanan depremzede hastalarımız için giysi,pijama,terlik,mama,bebek bezi vb. ihtiyaçlarının olduğuna dair paylaşımlar gerçeği yansıtmamakta ve asılsızdır. Sağlık kuruluşlarımıza bu konuyla ilgili aynı ve maddi yardım kabul edilmemektedir. yardımlarınızı resmi kurumlarımızın koordinasyonunda, ilgili kurum ve kuruluşlara yapabilirsiniz. Kamuoyuna Saygıyla Duyurulur” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Çocuk Psikiyatristi Dr. Çetinkaya: “Acele Karar Verilmemelidir”

Kamuoyunda depremde ailelerine ulaşamayan ya da ailelerini kaybeden çocuklar ile ilgili yoğun bir hassasiyet oluştu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koruyucu aile duyurusu karşısında e-devlet üzerinden evlat edinme, koruyucu aile başvurularında artış yaşanıyor. Konuyla ilgili Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA) depremde ailelerine ulaşılamayan, refakatsiz çocuklar ile ilgili süreç hakkında ve bu konuda neler yapılması gerektiği ile ilgili Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Dr. Miray Çetinkaya’dan bilgi aldı. 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, deprem felaketinden etkilenen çocukların Bakanlığın koruması altında güvende olduklarını, vatandaşların endişelenmemesini duyurdu.

Koruyucu Aile Olmak İsteyenler E-Devlet’e Başvuruyor

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7.6 büyüklüğünde olan ve 10 ilde yıkımlara ve can kayıplarına neden olan deprem felaketinde aile ve yakınlarına ulaşılamayan çocuklar Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından koruma altına alındı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, deprem bölgesinde korunma ve bakım ihtiyacı tespit edilen çocukların durumlarının meslek elemanları tarafından titizlikle değerlendirildiğini, sırada bulunan mevcut koruyucu ailelerin yanlarına yerleştirilme işlemlerinin sürdürüldüğünü açıkladı. Bakanlık ayrıca koruyucu aile olmak için yeni başvuruda bulunacak vatandaşların e-Devlet üzerinden veya deprem bölgelerinin dışında ikamet ettikleri illerin Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerine şahsen başvuruda bulunabileceğini açıkladı. Vatandaşların çocuklar için koruyucu aile olma talepleri konusunda gösterdikleri hassasiyet nedeniyle teşekkür mesajı yayımlandı. 

 “Refakatsiz Çocukların Bir Süre Aile Bakanlığı’nın Korumasında Kalması Gereklidir”

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzman Dr. Çetinkaya,  “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın refakatsiz çocuklar için yaptığı duyuruyu önemli buluyoruz. Toplumda bu yönde bir hassiyet oluşmasından kaynaklı olarak Bakanlığın duyuru yapma gereği duymuş olabileceği kanaatindeyiz. İnsanların evleri yıkıldı, belki başka şehirlere gitmek zorunda kaldılar. Hastanelerde yatan anne, babalar, akrabalar var. Depremde anne babalarını kaybetmiş ya da ulaşamamış olan refakatsiz çocukların mutlaka bir süre daha devlet koruması altında kalmaları gerekiyor. Çünkü belki aile birleşimleri sağlanacak, ebeveynlerini kaybetmiş olsalar da anneanne, babaanne teyze, amca, kuzen akrabalık üzerinden belki de bu çocuklarda tekrar bir aile sağlanması mümkün olacak. Toplumda şu anda bir duygusallık hakim, herkes depremzedeler için bir şeyler yapmak istiyor. Toplumdaki koruyucu olma talebi şu andaki duygusal durumdan ötürü anlaşılabilir bir şeydir. Aile Bakanlığı’nın çocuk koruma programı organizasyonu ile ilgili sahadaki gözlemlerimiz, afet dışı durumlarda, güvenilir olduğu yönündedir. Bunun yanında koruyucu aile müessesi normal durumlarda da başvuru süreci sonrasında da uzun süren bir süreçtir. Oldukça uzun değerlendirme süreci olan bir durumdur” dedi. 

“Çocukların Hazır Oluşları Beklenmeden Acele Karar Verilmemelidir”

Koruyucu aile olmak için başvuran bireylerin sağlık koşullarından, psikolojik durumlarına kadar bakılan değerlendirmeler yapıldığını belirten Çetinkaya şunları söyledi: “Koruyucu aile süreçleri uzun süren süreçlerdir. Önce kurumla bağ kurulur ondan sonra süreç tamamlanır. Koruyucu aile olmak isteyen vatandaşların kurumlarda çocuklarla vakit geçirmeleri şu an için daha uygundur. Aile birleşimleri ve çocukların hazır oluşları beklenmeden bu tarz acil kararlar verilmemelidir. İlk etapta aslında bütün bu afet durumu içerisinde öncelikle depremzedelerin yetişkinlerin ve çocukların barınma ısınma güvenlik karınlarının doyması gibi temel ihtiyaçlardan söz etmek gerekiyor. Yapılan açıklamalarda da sosyal medya baskısı olduğunu düşünüyoruz toplumdaki beklentileri karşılaşmak kurum bakımında kalmaları güvende olmaları öncelikle fiziksel bedensel sağlıkları daha sonra ruh sağlıkları ardından aile yanına yerleşim bu doğru sıralamadır.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

2023 LGS’de 8. Sınıfın, YKS’de 12. Sınıfın İkinci Dönem Konuları Sınav Kapsamına Dahil Olmayacak

Özer, Millî Eğitim Bakanlığı olarak bölgede günlük 945 bin 215 kişiye sıcak yemek ve 196 bin 100 kişilik çorba dağıtıldığını, toplamda 1 milyon 141 bin 315 kişiye sıcak yemek ulaştırıldığını ifade etti. Meslek liselerinde kurulan ekmek üretim atölyelerinde günlük olarak 1 milyon ekmek üretilerek depremzedelere ulaştırıldığını kaydeden Özer, şunları söyledi:

“Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olan okullar, pansiyonlar, yurtlar ve öğretmenevlerinde yaklaşık 450 bin vatandaşımıza barınma hizmeti veriyoruz. Yine Millî Eğitim Bakanlığına bağlı yaklaşık 5 bin kişilik arama kurtarma ekibi tüm illerimizde AFAD’a yardım ederek arama kurtarma çalışmalarına destek oluyorlar. 2 bin öğretmenimiz on ilimizdeki vatandaşlarımıza psikolojik destek vermek için sahada aktif olarak çalışıyor. Diğer illerden gelen on binlerce gönüllü öğretmenimiz de sahada hem organizasyonlarda hem çadırların, toplanma yerlerinin organizasyonunda hem gelen malzemelerin tasnif işlemlerinde aktif olarak çalışıyor. Yani sadece 10 ilde değil, 81 ildeki tüm milli eğitim camiası 10 ilin yaralarını sarmak için seferber oldu. Dolayısıyla 81 ilde eğitim öğretime ara vermeseydik diğer bu lojistik destekleriyle ilgili aksamalar yaşanacaktı. Onun için 71 ilde de bu süreci eş güdümlü bir şekilde yürütüyoruz. Yavaş yavaş diğer birimler devreye girdikçe biz çekileceğiz.” sözcüklerine ekledi.

10 ilde ikinci dönemde tüm sınıf ve kademelerde devam şartı aranmayacağını, deprem bölgesindeki ailelerin isterlerse farklı illere öğrencilerini nakledebileceklerini de anımsatan Özer, bu yıl yapılacak LGS ve YKS’ye ilişkin alınan yeni kararları da şöyle açıkladı:

“LGS’de sadece 8’inci sınıfın birinci dönemi konuları dâhil olacak. Yani 8’inci sınıfın ikinci dönemi dâhil olmayacak. Yine YKS’de 12’nci sınıfın ikinci dönem konuları sınavda dâhil olmayacak. Bunu da tüm kamuoyuyla paylaşmış olayım. Biz Bakanlık olarak hızlı bir şekilde tüm okullarımızı çocuklarımızla buluşturmak için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Her Ailenin Bir Afet Planı Olmalı!

Uzmanlar Uyarıyor: Her Ailenin Bir Afet Planı Olmalı! Kahramanmaraş’ta 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde meydana gelen iki deprem, Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’da büyük yıkıma yol açtı. Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği deprem felaketi, deprem öncesinde alınması gereken önlemleri de gündeme getirdi. İSG Uzmanı Dr. Rüştü Uçan deprem gibi büyük afetlere hazırlıkta aile fertlerinin iş birliğinde hazırlanacak “Aile Afet Müdahale Planı”na dikkat çekti. “Aile Afet Müdahale Planı, bilinçli yaşamın bir gereğidir” diyen Dr. Rüştü Uçan, evde yapısal ve yapısal olmayan tehlikelerin dikkate alınarak en güvenli ve riskli yerlerinin belirlenmesi gerektiğini söyledi. Yaşam alanlarının krokisinin çizilerek yaşam üçgeni olabilecek, afet ve acil durum çantası konulabilecek yerlerin belirlenmesi, tehlikeli olabilecek yerlerin ve alternatif çıkış ya da kaçış yollarının belirtilmesi gerektiğini söyledi.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Rüştü Uçan, deprem başta olmak üzere herhangi bir afet durumunda aile bireylerinin paniğe kapılmadan hareket etmelerinin önemini hatırlattı. Dr. Rüştü Uçan, Aile Afet Müdahale Planının tüm aile fertleriyle beraber mutlaka yapılması gerektiğini söyledi.

Plan, Paniğe Kapılmadan Doğru Hareket Etmeyi Sağlar

Aile Afet Planının, “herhangi bir afet durumunda aile bireylerinin paniğe kapılmadan doğru bir şekilde hareket edebilmesi için yapılması gereken plan” olduğunu belirten  Dr. Rüştü Uçan, “Herhangi bir afet durumunda aile bireylerinin hepsi bir arada olabileceği gibi, yaşam koşulları gereği hepsi ya da bir kısmı bir arada olamayabilir. Bu nedenle herhangi bir afet durumunda aile bireylerinin paniğe kapılmadan doğru bir şekilde hareket edebilmesi için yapılması gereken plandır. Bu plan, bilinçli yaşamın çok önemli bir gereğidir ve aslında hayatın tüm konuları ile ilgili planlı yaşamak mutluluğun en temel şartlarından da birisidir.” diye konuştu.

Nerede Bir Araya Gelineceği Planlanmalı

Aile Afet Müdahale Planında bulunması gereken noktalara değinen Dr. Rüştü Uçan, “Bu planda aile bireylerine direkt veya dolaylı olarak ulaşılabilecek il içi/il dışı iletişim bilgileri, ayrı yerlerde bulunuluyorsa en uygun nerede ve nasıl bir araya gelinebileceği, bir araya gelme durumu söz konusu olamayacaksa neler yapılması gerektiği, aile bireylerine ait kişisel bilgiler (kronik hastalık, engellilik, hamilelik, vb) ve kullanılan iletişim cihazlarının iletişimin daha etkin yapılabilmesi için teknik özelliklerinin yer alması önemlidir.” dedi.

Evcil Hayvan Bilgileri De Bulunmalı

Aile Afet Müdahale Planında iki sorumlunun belirlenmesi gerektiğini de vurgulayan Dr. Rüştü Uçan, “Planda aynı aile bireylerinde olduğu gibi varsa temizlik görevlisi, bebek bakıcısı, misafir gibi kişilere ait bilgilerin belirtilmesi, sahiplenilmiş evcil hayvanlarla ilgili bilgilerin belirtilmesi,

planda birinci sorumlunun zor şartlarda kalması göz önüne alınarak ikinci sorumlunun belirlenerek gerektiğinde aynen birinci sorumlu gibi davranabilmesi için gerekenlerin belirtilmesi sağlanmalıdır.” diye konuştu.

Plan ilk 72 saate göre belirlenmeli

Planın ağırlıklı olarak “altın saatler” şeklinde ifade edilen afet sonrası 72 saate göre belirlenmesi gerektiğini ifade eden Dr. Rüştü Uçan;

“- Ev ve iş yeri gibi yaşam alanlarının yapısal ve yapısal olmayan tehlikeler dikkate alınarak en güvenli ve riskli yerlerinin belirlenmesi öncelikli olmalıdır.

– Yaşam alanlarının krokisinin çizilerek özellikle yaşam üçgeni olabilecek,

– Afet ve acil durum çantası konulabilecek yerlerin,

– Tehlikeli olabilecek yerlerin ve alternatif çıkış ya da kaçış yollarının belirtilmesi gerekir.

– Yaşam alanlarında elektrik, doğalgaz ve su ana vanalarının/şalterlerinin, ilkyardım dolabının, yangın söndürme tüpünün, varsa kimyasal ya da tehlikeli maddelerin, ışıldak gibi malzemelerinin bulunduğu yerlerin krokide belirtilmesi gerekir.” diye konuştu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

“Canlı Faylar Harekete Geçerse İzmir’i Duman Eder”

Kahramanmaraş Pazarcık merkezüssü olan depremlerde Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Hatay, Malatya, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa gibi çok sayıda ilde yıkımlar meydana geldi. Türkiye, 1999 Gölcük Depremi’nden de daha büyük bir yıkımla karşı karşıya olduğu bu günlerde başka illerde de meydana gelebilecek olası depremlerin tedirginliğini yaşıyor.

Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA), 6 Şubat’ta meydana gelen depremleri öngören, uyarılarda bulunan Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür ile görüştü. Ülke genelinde özellikle Marmara Bölgesi’nde İstanbul’da büyük bir deprem tedirginliği hakimken, Ege Bölgesi’nde de aynı tedirgin hava esiyor. “İstanbul’da uzatmaları oynuyoruz. Deprem İstanbul surlarına dayandı” açıklamasında bulunan Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Görür, BSHA’nın İzmir’e yönelik sorularını yanıtladı. Görür, ülke genelindeki deprem tedirginliğini yaşayan kentlerden biri olan İzmir ile ilgili olarak Büyükşehir Belediyesi’nin Mikro Bölgeleme Çalışması’nın öneminden bahsetti. Görür, İzmir’in deprem bilimciler olarak kendilerini korkuttuğunu ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Mikro Bölgeleme Çalışması’nın İzmir’de periyodik olarak ne zaman bir deprem olacağı hakkında bilim insanlarına rehber olacağını söyledi. 

“İzmir Bizleri De Tedirgin Ediyor”

İzmir’in birçok yerinin zemin olarak çürük olduğunu belirten Prof. Dr. Naci Görür, “Bayraklı’da yıkımlara neden olan depreme İzmir depremi diyoruz ama o İzmir depremi değildi. Yunanistan’da Sisam Adası’nda olan bir depremdi ama İzmir’de yıkımlara ve can kaybına neden oldu. Dolayısıyla İzmir’de, yarımada oldukça fazla sayıda aktif faylar ile kesilmiştir. Bu Kuzey Doğu, Güney Batı, Kuzey Güney, Doğu Batı fayları ile örgülü bir şekilde kesilmiştir. Çok aktif fayın olduğu bir yarımada olan İzmir dolayısıyla bizi tedirgin ediyor. Bu canlı faylar günün birinde harekete geçse İzmir’i duman eder çünkü Sisam’da olan bir deprem bile 80 km ötedeki İzmir’e bunu yaptıysa kendi içinde bir deprem ne olur diye düşünüyoruz” dedi. 

İzmir Büyükşehir’in Mikro Bölgeleme Etüt Projesi’ne Övgü

İzmir Büyükşehir Belediyesi  tarafından İzmir İleri teknoloji Enstitüsü, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirilen, kentin depreme neden olabilecek fayların adeta röntgeninin çekileceği Mikro Bölgeleme Etüt Projesi’ne değinen Naci Görür, “İzmir BüyükŞehir Belediyesi faydalı ve doğru bir iş yapıyor. Benim de ‘Mikro Bölgeleme Çalışması yapmadan İzmir’i depreme hazırlayamazsınız’ şeklinde önerim olmuştu. ODTÜ Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Erdin Bozkurt ve ekibinin de dahil olduğu proje çok faydalı bir projedir. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Hasan Sözbilir ve arkadaşları da yine çok faydalı çalışmalar yapıyorlar. Peki mikrobölgeleme çalışmasında ne yapılacak? İzmir’deki fayların özellikleri ayrıntılı bir şekilde ortaya konulacak. Fayların deprem üretme potansiyeli, kapasitesi nedir? Deprem üretme tekerrür periyodu nedir? Sorularının cevapları bulunacak. Bütün bu bilgiler ortaya çıktıktan sonra İzmir’in depremselliği hakkında dişe dokunur bir şey söylemek mümkün olacaktır. Tabi bu ayrıntıyı bilmeden genel anlamda  kesin olarak şunu söyleyebiliriz. İzmir tehlikeli bir deprem kentidir. İzmir’de en az 15-16 tane aktif fay var. Batı Anadolu’nun ciddi deprem fayları da İzmir’den geçiyor. İzmir fayı Kuzey’deki Manisa grabeninin Güney kesimindeki faylardır. Bu yönüyle İzmir’e bir deprem kenti diyebiliriz” açıklamalarında bulundu. 

“Mikro Bölgeleme Projesi Gün Vermeyecek Ama Zamanını İşaret Edecek”

Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Mikro Bölgeleme Projesi’nin tabi ki İzmir’de ne zaman deprem olacağına ilişkin gün veya saat vermeyeceğini ancak kentte ne zaman deprem olabileceğine ilişkin periyodun ön görülebilmesine yardımcı olacağını söyledi. Görür sözlerine şöyle devam etti: “Mikro Bölgeleme Çalışması bittikten sonra İzmir’de ne zaman deprem olabileceğini periyot olarak ön görebiliriz. Kesin tarih gibi değil ama periyot olarak bunu görebiliriz. Ayrıca İzmir’de bu çalışmalar bitince bir de zayıf çürük zeminler ortaya çıkacak. Bu çürük zeminler deprem dalgalarını büyüten zeminlerdir. Çok fazla sallanmaya ve sarsılmaya neden olurlar. Çok fazla yük bindirirleri binalara ve yıkıma neden olurlar. Biz kabaca bunları biliyoruz. Batı Anadolu sürekli sağdan soldan stres birikimleri altında bu nedenle yer bilimciler olarak İzmir’den korkuyoruz.”

Türkiye’de Deprem Açısından Hassas Yerler

Prof. Dr. Naci Görür son olarak Türkiye’de deprem hassasiyeti olan yerler arasında Marmara Bölgesi’ni her fırsatta belirttiklerini ancak İzmir’e de dikkat etmek gerektiğini de söylediklerini ifade etti. Görür,  “İzmir ile ilgili dediğim gibi Mikro Bölgeleme Çalışması bize doğru tahminleri sunacaktır. Erzincan ve Karlıova, Hakkari Bölgesi’nde de deprem hassasiyeti mevcuttur. Kahramanmaraş depremlerinin ardından da şu anda ülkemizde Hatay Ve Adana bölgesine de dikkat etmek gerektiğini söylüyoruz” vurgusunda bulundu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Kanserin görülme oranı tüm dünyada giderek artıyor. Dünyada her yıl 20 milyon, ülkemizde de yaklaşık 230 bin kişiye kanser tanısı konuyor. Üstelik kanser en sık görülen ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor. Dünyada her yıl 10 milyon kişi kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Yaklaşık her üç kanserden 1’inden de beş önemli risk faktörü sorumlu oluyor: Fazla kilolu ya da şişman olmak, meyve ve sebzeyi az tüketmek, hareketsiz yaşam sürmek, sigara ile alkol tüketmek. Dolayısıyla yaşam alışkanlıklarında yapılacak olan değişimlerle kanser riskini azaltmak mümkün olabiliyor. Öyle ki yapılan araştırmalara göre; risk faktörlerine karşı önlem alındığında kanser gelişimi yüzde 30-40 gibi önemli bir oranda önlenebiliyor.

Prof. Dr. Hüseyin Engin, sigara kullanımının kanser için en önemli risk faktörü olduğuna dikkat çekerek, “Sigara içmeyen bir toplum oluşturabilirsek akciğer kanserlerinin neredeyse yüzde 90’ından daha fazlasını önleyebiliriz. Sigara içmeyen bir toplumda akciğer kanserinin yanı sıra baş boyun kanserleri, yutak borusu, mide, pankreas, böbrek, mesane, lösemi ve hatta meme kanseri gibi birçok kanser türünde azalma görülecektir” diyor. Prof. Engin, kanserden korunmamız için almamız gereken önlemleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Haftanın 5 Günü Tempolu Yürüyün!

Kansere karşı korunmada düzenli egzersiz yapmak büyük önem taşıyor. Zira, düzenli ve doğru uygulanan egzersizler; metabolizmayı olumlu etkiliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, fazla kilolardan kurtulmamıza destek oluyor ve stresi azaltıyor. Yapılan çalışmalarda, haftada 5 gün 30’ar dakika tempolu yürüyenlerde; meme, kalın bağırsak, rahim ve prostat kanseri daha az görülmüş. Bu nedenle haftanın iki- üç günü günde bir saat ya da haftanın beş günü 30’ar dakika yürümeyi alışkanlık edinin. Yürüyüşün yanı sıra yüzmek, bisiklet sürmek ve tenis gibi aktiviteler de sağlığımızı olumlu etkileyen egzersizler arasında yer alıyor.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Fazla Kilolarınızdan Kurtulun

Yapılan çok sayıda araştırma, fazla kilo ve obezitenin pek çok kanser türünü tetiklediğini gösteriyor. Östrojen ve insülin de dahil olmak üzere, bazı hormonların kanda yüksek düzeyde olması belirli kanserlere yakalanma riskini arttırabiliyor. Araştırmalar, obezite ve fiziksel aktivite yetersizliğinin özellikle meme, kolon, yemek borusu, karaciğer ile rahim kanserlerine yakalanma riskini yüzde 20-25 oranında artırdığını gösteriyor. Bu nedenle sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktiviteyle ideal kilonuza kavuşmanız büyük önem taşıyor.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Sigarayı Hemen Çöpe Atın

Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere pek çok kanser türünün gelişmesine yol açan en önemli etken. Yapılan bilimsel çalışmalar, akciğer kanserinin yüzde 90’ının sigara ve tütün ürünlerinin kullanımına bağlı olarak geliştiğini ortaya koyuyor. Ayrıca sigara ve tütün kullanımı en az 10 farklı kanserin oluşmasında doğrudan ya da dolaylı olarak etkili oluyor. Zira sigara dumanında dört binden fazla kimyasal madde yer alıyor ve bunlardan en az 250’sinin zararlı olduğu ve 50’den fazlasının da kansere yol açtığı biliniyor.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Sağlıklı Ve Dengeli Beslenin

Günde en az 5 porsiyon sebze ile meyve tüketin ve kanser riskini artıran gıdalardan uzak durun. Örneğin kırmızı eti haftada en fazla yarım kilo ile sınırlandırın. Bunun yerine; balık, tavuk ve hindi gibi beyaz etleri tercih edin. Bakla, kuru fasulye, nohut, börülce ile mercimek gibi bitkisel proteinleri sofranızdan eksik etmeyin. İşlenmiş tahıl ürünleri yerine tam buğday, tam çavdar, tam yulafı tercih edin. Tuz alımınızı günde 2-3 gram ile sınırlayın. Mevsiminde olmayan sebze ve meyvelerde kanser gelişme riskini artıran hormon takviyesi ve kimyasallar daha fazla kullanılıyor. Bu nedenle sebze ile meyveleri mevsiminde tüketin.

Etleri Mangalda Pişirmeyin

Etleri kısa zamanda yüksek ateşte pişirmek gibi yöntemlerden kaçınmanız da önem taşıyor. Örneğin mangal yöntemini tercih etmeyin. Zira pişirme sırasında ortaya çıkan polisiklik aromatik hidrokarbonlar kanser riskini artırıyor. Yine de mangal kullanacaksanız etleri yakmamaya dikkat edin. Kanserden korunmak için en ideali yemekleri buğulama ve buharda gibi geleneksel yöntemler ile pişirmek.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

İşlenmiş Ürünlerden Kaçının

Kanserden korunmak için işlenmiş ürünlerini mümkün olduğunca tüketmeyin. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Engin, gıdaların dayanıklılığını artırmak için besinlerin bir takım işlemlere tabi tutulabildiklerine dikkat çekerek, ”Örneğin işlenmiş balık ürünlerindeki polikloronil bifenil ve diğer besinlerde kullanılan sodyum benzoatin kanser riskini artırabildiği yapılan çalışmalarda ortaya konmuş. Ayrıca sosis, salam, sucuk ve jambon gibi işlenmiş et ürünlerini mümkün olduğunca az tüketin.” diyor.

Alkollü İçecekleri Bırakın

Alkol tüketimi baş-boyun bölgesi, yemek borusu, karaciğer, kalın bağırsak, pankreas ve meme kanserinin bilinen sebeplerinden. Özellikle sigara ile beraber alkol almak kanser riskini oldukça yükseltiyor. Prof. Dr. Hüseyin Engin, “Alkolün alım süresi ve günlük tüketilen miktarı arttıkça kanser riski de artıyor. Ancak alkol kullanımı ile ilgili güvenli bir eşik yok. Dolayısıyla alkollü içecekleri hiç tüketmemeniz en doğrusudur.” diyor.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Enfeksiyonlara Karşı ‘önlem’ Alın

Dünyada her beş kanserden biri kronik enfeksiyonlara bağlı gelişiyor. Örneğin helicobacter pylori bakterisi mide kanserine, hepatit B virüsü karaciğer kanserine, herpes grubu bazı virüsler de cilt ile rahim ağzı kanserine yol açabiliyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Engin, “Aslında enfeksiyonların çoğu önlenebiliyor veya tedavi edilebiliyorlar. Dolayısıyla enfeksiyonlardan korunmak için önlem alınmalı, hastalık geliştiyse kronikleşmemesi için zaman kaybetmeden bir hekime başvurulmalı.” diye konuşuyor.

Aşıları İhmal Etmeyin

Kanserden korunmak için dikkat etmeniz gereken bir başka önemli nokta da ‘aşılarınızı düzenli yaptırmak’ olmalı. Risk altında iseniz veya Hepatit B’nin sık görüldüğü yerlerde yaşıyorsanız, Hepatit B aşısı olmanız karaciğer kanserinden korunmanız için çok önemli. Human Papilloma Virüsünün (HPV) belirli tipleri de kadınlarda rahim ağzı (serviks) kanseri gibi bazı kanser türlerinin gelişme riskini artıyor. Dünya Sağlık Örgütü; rahim ağzı kanserine karşı 9-13 yaşlarındaki kız çocuklarına aşı yapılmasını öneriyor.

Kansere Karşı 12 Etkili Önlem!

Düzenli Ve Kaliteli Uyku Şart

Uykusuzluk da kanser riskini artıran önemli etkenler arasında yer alıyor. Uyku sırasında bağışıklık sisteminin güçlü olmasında rol oynayan birçok hormon salgılanıyor. Ayrıca vücutta gelişen kanser hücrelerinin önemli bir bölümü bağışıklık hücreleri tarafından uyku sırasında yok ediliyor.  Dolayısıyla düzensiz ve kalitesiz uyuduğumuzda hormonlar ile metabolizmamız işlevlerini yerine getiremeyince, kanserin gelişme riski artıyor.

Tarama Programlarını Aksatmayın

Herhangi bir yakınma olmasa bile tarama testlerinin düzenli olarak yaptırılması yaşamsal önem taşıyor. Bu amaçla 50 yaşından sonra, kansere dönüşebilen poliplerin saptanması ve tedavisi için 5-10 yılda bir kolonoskopi yapılması, 30 yaşından sonra 5 yılda bir PAP Smear ve HPV DNA testi ile rahim ağzı kanseri oluşumu için risk oluşturan CIN lezyonlarının saptanması ve tedavisi son derece önemli. Yine 40 yaşından sonra 2 yılda bir yapılacak olan mamografi tarama ile meme kanseri için öncül lezyonların saptanması mümkün oluyor.

Kış Güneşine Dikkat!

Son yıllarda, yetersiz D vitamini alımı ile bazı kanser türleri dahil pek çok hastalığın gelişme riski arasında ilişki olduğu biliniyor. Prof. Dr. Hüseyin Engin, “D vitamininin en iyi kaynağı ise güneşten sağlanan ultraviyole ışınlarıdır. Gereksinimin yüzde 90’ı bu şekilde karşılanabiliyor. Deride D vitamini oluşabilmesi için vücudun eller, kollar, bacaklar ve yüz gibi en az yüzde 25’lik kısmının 15-20 dakika süre ile güneş ışınlarının dik olarak gelmediği sabah saat 10:00’dan önce, öğleden sonra 16:00’dan sonra güneş ışınlarıyla temas edilmesi gerekiyor” diyor.

Ancak vitamin D’nin temel kaynağı olan güneşin kış ayları da dahil olmak üzere fazlası ve özellikle UV ışınlarının güçlü geldiği 10:00 – 16:00 saatleri arasında maruz kalınması zararlı oluyor. “Çünkü UV ışınlarının deri kanseri ve malign (kötü huylu) melanom gibi insan sağlığı üzerine ciddi zararları vardır” uyarısında bulunan Prof. Dr.Hüseyin Engin, “Bu saatler arasında güneşin altında kalınmamalı, kalınması gerekiyorsa da gerekli önlemler alınmalı. Güneşten korunma en iyi şekilde gölgelik yerler, güneş gözlüğü, uygun giysi ve şapka ile sağlanıyor. Güneş kremi de yüz ve eller gibi vücudun güneşe maruz kalan kısımları için gerekli oluyor.” diye konuşuyor. Ayrıca kozmetik amaçlı ultraviyole (örneğin solaryum) ışınlarına uzun süre maruz kalmak da tehlikeli oluyor.  (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Tüm Ülkede Eğitime 20 Şubat’a Kadar Ara

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ülke genelinde eğitim öğretime 20 Şubat Pazartesi gününe kadar ara verildiğini açıkladı. Deprem bölgelerinde incelemelerde bulunan Bakan Mahmut Özer, Malatya’dan açıklamalarda bulundu. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı uygulama otellerinde, öğretmenevlerinde, okullarda ve diğer tüm konaklama imkanı bulunan her yerde yaklaşık 450 bin vatandaşa ev sahipliği yaptıklarını söyledi. Bakan Özer, “10 ilimizdeki sıcak yemekle ilgili de her türlü destekleri veriyoruz. Yaklaşık 800 bin kişilik sıcak yemek hizmetini, inşallah, 1 milyona çıkaracağız. 400 bin kumanya dağıtıyoruz, yine günlük meslek liselerinde yaklaşık 700 bin ekmek üretiyoruz. Bunu da inşallah, hafta sonuna kadar bir milyona çıkaracağız. Tüm Türkiye’deki gönüllü öğretmenlerimiz, burada, on binlerce öğretmenimiz sahada. Bu süreci aksatmamak için 71 ilde 13 Şubat’a kadar olan tatili bir hafta daha uzatıyoruz. Yani 20 Şubat itibarıyla 71 ilde eğitim öğretime başlanacak” açıklamasında bulundu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Erkeklerde Akciğer, Kadınlarda Meme Kanseri İlk Sırada

Kansere dikkat çekmek amacıyla her yıl 4 Şubat Dünya Kanser Günü faaliyetleri düzenleniyor. Kanser türlerinin genetik altyapısını inceleyen nanoteknoloji yardımıyla kişiselleştirilmiş tedavi stratejileri geliştirme çalışmaları yürüten İstinye Üniversitesi (İSÜ) Biyomedikal Mühendisliği Dr. Öğr. Üyesi Polen Koçak, kanser tedavilerinde gelinen son noktayı değerlendirdi.

Türkiye kanser insidansının, dünya geneline oranla daha yüksek değerde olduğunu vurgulayan Koçak, “Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nden alınan son verilere göre, erkeklerde akciğer, kadınlarda meme kanseri ilk sırada” dedi.

Kanser hem dünyada, hem de Türkiye’de ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. 4 Şubat, tüm dünyada kanser hastalığına dikkat çekmek ve erken teşhisin önemini vurgulamak için
Dünya Kanser Günü olarak çeşitli etkinlikler ile anılıyor. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Dr. Öğr. Üyesi Polen Koçak, 4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle kanser tedavilerinde gelinen son noktayı değerlendirdi.

Erkeklerde Akciğer, Kadınlarda Meme Kanseri İlk Sırada

Hedefe Yönelik Tedaviler Geliştirmek İçin Yeni Yöntemler Geliştiriliyor

İSÜ laboratuvarlarında sağlık endüstrisinin herkese özel çözümleri yerine, bilimsel altyapıyla desteklenen ve kişiye özel tedavi stratejileri üzerine çalışmalar yapan, bu amaçla kanser türlerinin genetik altyapısını inceleyen nanoteknoloji yardımıyla kişiselleştirilmiş tedavi stratejileri geliştirme çalışmaları yürüten İSÜ Biyomedikal Mühendisliği Dr. Öğr. Üyesi Polen Koçak, kanser tedavileri konusunda açıklamalarda bulundu:

“Kanser tedavilerinde gelinen en önemli nokta, kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarının kanser hastalarına uygulanması. Araştırmacılar, kişiselleştirilmiş kanser tedavi stratejileri geliştirebilmek için çok çeşitli taktikler üzerinde çalışıyorlar. Bunlar, farklı kanserlerde mümkün olduğunca çok sayıda genetik mutasyonun tanımlanmasını, tümörleri sıralamak için daha hızlı ve daha etkili teknikleri ve tedavileri, hastalarla daha doğru bir şekilde eşleştirmek ve daha hedef odaklı tedaviler geliştirmek için yeni yöntemleri içermektedir. Bu araştırmalar ve ileri teknolojiler bir araya getirilerek, tedavi edilmesi zor hastalar için potansiyel umutlar sunuyor.”

Erkeklerde Akciğer, Kadınlarda Meme Kanseri İlk Sırada

Türkiye Kanser İnsidansı, Dünya İnsidansından Yüksek

Türkiye kanser insidansının, dünya insidansının üzerinde seyrettiğini belirten Koçak, kanser verileriyle ilgili şu bilgileri verdi:

“Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nden alınan son istatistik verilerine göre, Türkiye kanser insidansı, dünya insidansının bir miktar üzerinde seyrediyor. Ülkemizin de içinde yer aldığı Batı Asya bölgesi ortalaması kanser insidansları Türkiye ortalamasından düşük. Orta ve Doğu Avrupa ve Amerika gibi gelişmişlik düzeyi yüksek olan ülkelerin kanser insidansları, ülkemize göre daha yüksek. Türkiye’de 2017 yılında yaşa standardize edilmiş kanser hızı erkeklerde 259,2 iken kadınlarda 187,0’dir (100.000 kişide). 2017 yılı kanser istatistiklerine göre, ülkemizde toplam 180.288 kişinin kansere yakalandığı tahmin ediliyor. Erkeklerde en sık görülen kanser akciğer kanseri. Erkeklerde tütün ve tütün ürünlerine bağlı kanserler arasında tütün kullanımına atfedilen vaka sayısı 16.781 olarak tahmin ediliyor ve tütüne bağlı kanserler erkeklerde önemini korumaya devam ediyor. Kadınlarda en sık görülen tür meme kanseri. Her dört kadın kanserinden birisi bu türde olmayı sürdürüyor ve bir yıl içinde toplam 19.211 kadına meme kanseri teşhisi konuldu.”

Erkeklerde Akciğer, Kadınlarda Meme Kanseri İlk Sırada

Akciğer Kanserinde Hastaların Yarısından Fazlası İleri Evrede Teşhis Ediliyor

Akciğer kanserinde hastaların yarısından fazlasının ileri evrede teşhis edildiğine dikkat çeken Koçak, “Obeziteye atfedilen vaka sayısının toplamda 6.707 civarında olduğu tahmin ediliyor. Obezitenin etken olduğu kanserler daha çok kadınları etkiliyor. Hem erkeklerde ve hem de kadınlarda kolorektal kanserler üçüncü sırada yer alıyor. Çocukluk çağı kanserlerinde lösemi en sık görülen kanser türü. 15-24 yaş grubu gençlerde, erkeklerde testis kanseri, kadınlarda tiroit kanseri ilk sırada yer alıyor. Akciğer kanserinde ise hastaların yarısından fazlası ileri evrede teşhis ediliyor. Meme kanserinin sadece yüzde 11’i uzak evre kanser vakalarından oluşuyor. Kadın kanserleri olan uterus korpusu ve serviks kanserlerinin çoğunluğu, erken evrede yakalanıyor,” dedi.  (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Depremin 88’inci Saatinde Mucize Kurtuluş

Deprem felaketinde enkazlardan hala müjdeli haberler geliyor. Depremin 89’uncu saatinde Malatya ve Gaziantep’te arama kurtarma ekipleri enkaz altından ses gelmesi üzerine iki kişiyi kurtardı. Gaziantep’te 23 yaşındaki Yiğit Akar ve Malatya’da da 29 yaşındaki bir kadın enkazdan çıkarılarak sağlık ekiplerin teslim edildi. Umutların tükenmediği deprem bölgelerinde nefesler tutuldu. Başka illerdeki enkazlardan gelecek müjdeli haberlere kilitlendi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

TMMOB: “Yine Yıkıldık, Yine Acımız Büyük”

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Kahramanmaraş pazarcık İlçesi’nde dün sabaha karşı gerçekleşen 7.4 büyüklüğünde meydana gelen deprem ile ilgili basın açıklaması yaptı.  TMMOB, Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde can ve mal kaybına neden olan depremin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde etkili olduğunu İran, Suriye, Irak gibi komşu ülkelerde de hissedildiğini yapılan tespitlere göre büyük oranda can kaybının ve yıkımların olduğunun anlaşıldığını söyledi. 

TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu açıklamasında şu cümlelere yer verdi: “Deprem nedeniyle kaybettiğimiz yurttaşlarımızı saygı ile anıyor, ailelerine ve toplumumuza başsağlığı diliyoruz. Yaralı olarak kurtarılanların bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını, can kaybının artmamasını diliyoruz. Bölgede halen devam eden depremlerin, kentsel ve kırsal yapı stokunun aldığı orta ve ağır dereceli hasar ve kış şartları nedeniyle yaşamsal ihtiyaçların giderilebilmesi ve bölge halkının yaşamlarını güvence altına alınabilmesi için afet sonrası acil arama ve kurtarma çalışmalarının ve yardımların yanı sıra hasarlı yapılaşmalarından kaynaklı risklerin tespit değerlendirmesinin acilen yapılması gerekmektedir. Bölgede halen devam eden depremler, kentsel ve kırsal yapı stokunun aldığı orta ve ağır dereceli hasar ve kış şartları nedeniyle yaşamsal ihtiyaçların giderilebilmesi ve bölge halkının yaşamlarının güvence altına alınabilmesi için afet sonrası acil arama ve kurtarma çalışmalarının ve yardımların yanı sıra, hasarlı yapılaşmalarından kaynaklı risklerinin tespit ve değerlendirmesinin acilen yapılması gerekmektedir. Kentsel ve kırsal alanlardaki mevcut yapılaşmaların güvenli hale getirilmesi ve öncelikle de tehlike arz eden yapılarının tespit edilerek yıkımı, mevcut yapı stokunun incelenmesi, hasar durumunun uzman meslek mensuplarınca raporlanması acil bir zorunluluktur. Yapılacak bu yapısal tespit ve değerlendirmeler, hasarlı yapıların yaratabileceği risklerin önüne geçilmesi ve azaltılması için mutlak bir gerekliliktir. Mimarlar Odası olarak, kaybettiğimiz yurttaşlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor; sahip olduğumuz mesleki uzmanlık ve toplumsal sorumluluklarımız kapsamında, tüm Birimlerimizle birlikte afet sonrası müdahale ve tespit çalışmalarına katkı ve yardımlarımızı sunmak amacıyla ivedi olarak çalışmalara başladığımızı değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz” (BSHA – Bilgi ve Sağlık Haber Ajansı)