Yazar arşivleri: ismail USTA

İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi Yemekhanesinde ‘Doktor’ , ‘Hemşire’ Ayrımı !

İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’nin açılmasına günler kala, hastanedeki yemekhanelerde ‘doktor’ , ‘hemşire’ ve ‘personel’ şeklinde bölümler oluşturulduğu öne sürüldü.

Hastaneyi gezen sağlık iş kolundaki sendikaların yetkilileri, Bilim ve Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) yaptığı açıklamada, “Yapımı süren yemekhaneler, ‘doktor’ , ‘hemşire’ ve ‘personel’ olarak üçe ayrıldığını gördük. Sağlık bir ekip işi. Böyle bir ayrım asla yapılamaz. İzmir İl Sağlık Müdürlüğü bir an önce düzenleme yapıp ortak bir yemekhane oluşturmalıdır” dedi.

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Tüm Personel Aynı Yemekhanede Yemek Yiyor, İş Barışı Bozulmuyor

İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden örnek veren sendika yetkilileri, “İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde herkes birarada yemek yiyor. Bu iş barışının devamlılığı açısından da çok önemli. Doktoru da, hemşiresi de, aneztezi teknisyeni de, ebesi de, personeli de, temizlik personeli de, memuru da, başhekimi de aynı yerde yemek yiyor” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

“730 Bin Sağlık Çalışanına Bayram İkramiyesi Verilmelidir”

Türk Sağlık-Sen Kocaeli Şubesi Başkanı Ömer Çeker, “Kamu İşvereni; Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarında, Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığında ve Yüksek Öğretim Kurumuna bağlı faaliyet gösteren hastanelerde  görev yapan yaklaşık 730 Bin sağlık çalışanına bayram ikramiyesi verilmelidir” dedi. 

Şube Başkanı Ömer Çeker kısa bir süre önce faaliyete başlayan Kocaeli Şehir Hastanesinde görev yapan sağlık çalışanlarını ziyareti. Şube Başkanı Çeker, Şube Başkan Yardımcısı Umut Birol ve Serap Koçhisar ile birlikte çalışanları ziyaret ederek sağlık çalışanlarının sorunlarını yerinde tespit etti. Başkan Çeker ziyaret sonrası açıklama yaptı.

Maaşlar Yüksek Enflasyon Karşısında Eridi!

Şube Başkanı Çeker yapmış olduğu açıklamada” Sağlık çalışanları zor koşullar altında fedakârca görev yapmaktadırlar. Yapmış oldukları işin karşılığını maddi olarak alamamaktadırlar. Sağlık çalışanları kamu işverenine karşı haklarının korunması ve geliştirmesi için yetkili ama toplu sözleşme masasında etkisi olmayan sarı sendikaya verdikleri yetkiyi sarı sendika, malum sen, çalışanın aleyhine kullandığı, toplu sözleşme masasında enflasyonun altında yüzdelik zamlara imza atmaları neticesinde çalışanların maaşlarının yüksek enflasyon karşısında güneşi görmüş kar tanesi gibi erimiştir” dedi. 

Bayramda Rahat nefes Almaları Sağlanmalı!

Şube Başkanı Ömer Çeker sözlerine şöyle devam etti: “Kurumlarda çalışanları ziyaretlerimizde sağlık çalışanları geçim sıkıntısı çektiklerini, Kamuda en düşük maaşı aldıklarını, okula giden çocuklarının masraflarını dahi karşılamakta, harçlık vermekte güçlük çektiklerini ve yaklaşan kurban bayramı nedeni ile sağlık çalışanları bayram ikramiyesi istediklerini ifade etmiştirler. Sağlık çalışanlarının gür sesi Türk Sağlık Sen olarak kamu işverenine sesleniyoruz. Sağlık çalışanlarının sesine kulak verin çalışanların talebinin yerine getirilmesi için gerekli düzenlemeyi kısa sürede hayata geçirin. Yaklaşan Kurban Bayramında sağlık çalışanlarının bir nebze olsun ekonomik olarak rahat nefes almasını sağlayın.”

İki Kez Bayram İkramiyesi Verilmelidir

Türk Sağlık-Sen Kocaeli Başkanı Çeker, “Türkiye Emekliler Derneğinin yapmış olduğu açıklamaya göre ülkemizde yaklaşık 13 milyon emekli bulunmaktadır. Ülke genelinde Sağlık Sosyal Hizmetleri İş Koluna giren iş yerleri olan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı kuruluşlarda, Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığın da ve Yüksek Öğretim Kurumuna bağlı faaliyet gösteren hastanelerde toplamda yaklaşık 730 bin sağlık çalışanı görev yapmaktadır. Kamu işvereni 13 Milyon emeklimize her yıl dini bayramlarda olmak üzere iki kez bayram ikramiyesi ödeyen kamu işvereni, Sağlık Sosyal Hizmetleri İş Koluna giren iş yerlerinde görev yapan 730 Bin sağlık çalışanına her yıl dini bayramlarda olmak iki kez bayram ikramiyesi ödemesi yapması kaçınılmaz olmuştur” diyerek sözlerine sonlandırdı. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Uzun Süre Islak Mayo ile Oturmak Bu Hastalığı Tetikler !

Islak Mayo ile duranlar dikkat ! Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolog Op. Dr. Mehmet Bekir Şen kadınlarda sıklıkla görülen mantar enfeksiyonları konusunda önemli bilgiler verdi.

Ağız, bağırsak vajen mukozalarında zararsız olarak bulunan bir organizma olan candida mantarının vücuttaki diğer bakteri hücreleri ile beraber dengeli bir şekilde bulunduğunu ifade eden Op. Dr. Mehmet Bekir Şen, ancak bazı nedenlerden dolayı bu dengenin bozulup mantar hücrelerinin aktif hale dönüştüğünü belirtti.

Uzun Süre Islak Mayo ile Oturmak Bu Hastalığı Tetikler !

Mantar Enfeksiyonlarının Başlıca Sebepleri Nelerdir ?

Mantar enfeksiyonları sebepleri arasında şunlar yer alıyor;antibiyotik kullanımı, gebelik, şeker hastalığı, vajinanın temizlik nedeniyle içeriye doğru yıkanması, bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır. Vajinal mantarda ise kaşıntı, yanma hissi, kızarıklık, genital bölgede şişlik, kokusuz akıntı gibi durumlar varsa vajinal mantarın varlığından bahsedilebilir. Bunların dışında, günlük hayatın konforunu etkileyecek kadar çok kaşıntı ve kesik peynire benzeyen bir akıntı da olabilir. Tedavide ilaçlardan çok buna neden olan faktörü bulmak ve alışkanlıkları değiştirmek gerekir. Ayrıca vajinal mantarda genital bölgenin kuru olması oldukça önemlidir. 

Pamuklu İç Çamaşırı Kullanın 

Pamuklu iç çamaşırı kullanmak ve iç çamaşırlarını ütüleyerek kullanmak ta vajinal mantarın önlenmesinde ve tedavisinde önemli bir etkendir. Dar ve vücuda oturmayan kıyafetler kullanmamak gerekir. Sabun ve duş jeli gibi ürünler genital bölgenin temizliğinde kullanılmamalı. Tam iyileşme sağlanana kadar cinsel ilişkiden uzak durulmalı ve tekrarlayan durumlarda eşle beraber tedavi görülmeli. Vajinayı temizlerken içeriye doğru yıkama veya tampon kullanılmamalı. Yoğurt tüketmek probiyotik özelliğinden dolayı faydalıdır. Günde 2 kase tüketilmek ve ev yapımı yoğurt tüketilirse iyi bakterileri çoğaltır. Hazır paketli gıdalar ile şekerli gıdalardan uzak durulmalı. Ilık suya oturmak da vajinal mantar enfeksiyonlarında etkilidir. Ilık suya biraz sirke eklenerek oturma banyosu yapılabilir. Islak mayo ile uzun süre oturulmamalıdır. Havuz veya denizden sonra mutlaka iç çamaşırı değiştirilmeli. Genital bölge nemli kalmamalı. Antibiyotiklerde vajinal mantarlara neden olabilir. Sık sık iç çamaşırı değiştirmekte vajinal mantarı önleme de ve tedavi etmede önemli bir etkendir. 

Bunları Yaparsanız Vajinal Mantar Enfeksiyonlarından Korunursunuz

Bütün bu konulara dikkat edildiği takdirde tekrarlayan vajinal mantar enfeksiyonlarından kurtulmak mümkün. Kişisel temizliğin yanı sıra antibiyotik kullanımı da vajinal enfeksiyonlarda tekrarlamanın nedeni olabilir. Tedavi süresi boyunca cinsel ilişkiden uzak durmak ve mümkünse eşle beraber tedavi görmek önemli bir konudur. Siz de tekrarlayan mantar enfeksiyonundan mustaripseniz bu önerileri dikkate almanızı tavsiye ederiz. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Asgari Ücret Ara Zammı Kurban Bayramından Önce Açıklanacak

Asgari ücret tespit komisyonu ara zam için ikinci kez toplandı. Toplantı sonrasında Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar gazetecilerin sorularını yanıtlayarak açıklamada bulundu. Ağar, ikinci toplantıda herhangi bir rakamın Hükümet,  Türk-İş ve işveren tarafından telaffuz edilmediğini belirterek üçüncü bir toplantı daha yapılacağını Kurban Bayramı’ndan önce asgari ücret temmuz zammı konusunda bir açıklama yapılacağı kanaatinde olduklarını söyledi. 

Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ramazan Ağar, “Bu hafta üçüncü bir defa komisyon olarak bir araya gelip tekrar konuları görüşeceğiz. Bugün yapılacak başkanlar ve bakanlar düzeyindeki toplantıda yine asgari ücretle ilgili Türk-İş Genel Başkanı, Bakanımız ve işveren temsilcimizle bir araya gelerek ücret konuları görüşülecek. Komisyona bilgi verilecek. Komisyon bir karara varınca açıklamayı da Sayın Cumhurbaşkanımız açıklar kanaatindeyiz” dedi. 

Rakamlar Konuşulmadan Pazarlık Nasıl Yapılıyor?

Ramazan Ağar, gazetecilerin asgari ücret ara zammına ilişkin rakamların ikinci toplantıda konuşulmadan nasıl pazarlık yapıldığına ilişkin sorularına şöyle yanıt verdi: “Asgari ücret rakamının açıklanmasını bayramdan önce yapılır diye düşünüyoruz. Asgari ücret rakamı da 01.01 tarihi itibariyle olmak üzere yılda  1 defa görüşülürdü. Bu yapılacak zamma ara zam denilebilir. Bunun nedeni de elbette ki ekonominin ve asgari ücretle çalışan arkadaşlarımızın alım gücünün ve orta direk vatandaşlarımızın alım gücünün azalmasından dolayı ara zam denebilir.”

Eski Bakan Bilgin’in 500 Dolar Kriteri Rafa Kalktı!

Önceki dönem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in yeni asgari ücretin 500 dolar seviyesini kriter olarak belirleme açıklaması rafa kalktı. Bakan Bilgin açıklamasında alt sınırın 500 dolar olması için çalışacaklarını söylemişti. Türk-İş Temsilcisi Ramazan Ağar, 500 dolar alt sınır konusunun gündemlerinde olmadığını, TL bazında konuşulduğunu ifade ederek şöyle konuştu: “Dolar üzerinden pazarlık yapmıyoruz. Günün şartlarına göre, insanların alım gücünün bir nebze artmasını istiyoruz. Asgari ücret geçim ücreti değildir. Asgari ücret sadece belirlenen ücretten aşağı bir işçinin çalıştırılamayacağı demektir. 500 dolar üzerinden değil günün şartlarına göre rakamlar konuşulacak ve kararlaştırılacaktır. Şu anda bundan önceki Sayın Bakanımız o rakamı telaffuz etti. O rakamdan aşağı olmamalı demişti. İnsanların alım gücünün daha iyi olması için temmuz ayından başlamak üzere ara zam yapılacak. Tekrar altı ay sonra tespit komisyonu yine bir araya gelinecek günün şartlarına göre bir zam daha alınacaktır. Hükümet tarafından ve işveren tarafından hiçbir rakam telaffuz edilmedi. Biz de söylemedik ama akıllarda bir rakam vardır. Netleşmediği için bir rakam telaffuz etmek doğru olmaz. Asgari ücret tespit komisyonu, Türk-İş, işveren ve hükümet kanadından bir rakam belirlenecektir. Bizim aklımızdaki rakam olmaz ise elbette biz geçmişte olduğu gibi muhalefet şerhimizi koyarız ancak son yıllarda genelde mutabakat sağlanarak karar alınıyor. 3’lü kararın alınması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz bu da inşallah bu hafta tamamlanır.”  (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

Aile Hekimi İhtar Puanı Cezası Yargı Tarafından İptal Edildi

Aile Hekimi İçin verilen ’12 İhtar Ceza Puanı’ mahkeme tarafından iptal edildi. Uşak’taki Aile Hekiminin haklılığı ortaya çıktı.

Türk Sağlık Sen tarafından resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, konu hakkında detaylı bilgi verildi. Sendikanın duyurusunda, “Uşak’ta görev yapan aile hekimimize iş bırakma eylemine katılarak göreve gelmediği için “12 İhtar Puanı” cezası verilmişti. Söz konusu cezanın iptali için sendikamız tarafından açılan davada mahkeme tarafından karar verildi. Uşak İdare Mahkemesi verdiği kararda; aile hekimi üyemizin sendikasının yetkili kurullarınca alınan karara uyarak, sağlık çalışanlarının mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi ve düzeltilmesi amacıyla düzenlenen iş bırakma eylemine katıldığını vurguladı” ifadelerine yer verildi.

Mahkeme : ‘Aile Hekimi Özürsüz Olarak Göreve Gelmemek Kapsamında’ Değerlendirilemez

Öte yandan açıklamada, “Mahkeme aile hekiminin üyesi olduğu sendikanın aldığı bir karar sonucunda gerçekleşen göreve gelmeme eyleminin “Özürsüz olarak göreve gelmemek” fiili kapsamında değerlendirilemeyeceğine dikkat çekerek sendikal faaliyet kapsamında bir fiil olarak kabul edilmesi gerektiğine hükmetti. Mahkeme “12 İhtar Puanı” cezasının verildiği işlemin hukuka aykırı olduğuna karar verip cezayı iptal etti” denildi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

DİSK’ten Asgari Ücret Açıklaması!

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) asgari ücret tespit komisyonu toplantısının yapıldığı bugün basın toplantısı düzenleyerek, “işçi sınıfını asgari ücrete teslim etmeyin, toplu iş sözleşmesi kapsamını genişletin” açıklaması yaptı. 

DİSK’in asgari ücrete dair görüş ve önerilerinin açıklandığı basın toplantısında DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, 2022 yılının sonunda hükümet ve işverenler tarafından tek taraflı olarak belirlenen 2023 asgari ücretin, işçileri aylardır açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm ettiğini söyledi. “Yüksek enflasyon koşullarında işçi sınıfının büyük bir geçim mücadelesi verdiğini vurgulayan Çerkezoğlu, “gelir adaletsizliğinin tarihte görülmemiş ölçüde arttığı bir süreçte siyasi iktidarın ve işverenlerin elbirliğiyle asgari ücret belirlemesinin ağır sonuçlarını bugün hep beraber yaşıyoruz. Artan pahalılık ve zamlar karşısında alım gücünün düşmesi sebebiyle asgari ücret yıl içinde ikinci defa güncellenecek. Hepinizin bildiği gibi Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugün toplanıyor. DİSK olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda olmamamıza rağmen, işyerlerinden meydanlara taşıdığımız mücadelemizle, hazırladığımız bilimsel raporlarla ve işçi sınıfında karşılık bulan taleplerimizle yıllardır asgari ücret mücadelesinin merkezi durumundayız. Bu nedenle Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci kez toplanırken bizler de DİSK’in görüşlerini, önerilerini ve taleplerini burada sizlerle ve tüm işçi sınıfıyla paylaşmak istedik. Her şeyden önce bir kez daha altını çizmek gerekiyor ki, asgari ücretin belirlenmesinde tek yetkili organ olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı demokratik değildir. İşverenlerin ve hükümetin tek taraflı olarak asgari ücret belirleyebildiği bir tespit süreci baştan antidemokratiktir. Asgari ücretin sembolik bir ücret olmaktan çıktığı, ortalama ücret haline geldiği bir ülkede işverenler ve hükümetin tek taraflı olarak ücret belirleyebildiği bir düzen, haktan, hukuktan, adaletten uzaktır.” 

DİSK’in Asgari Ücret Önerisi!

Rakam olarak asgari ücretin tek bir işçi üzerinden hesaplandığına işaret eden Çerkezoğlu, asgari ücretin işçinin ailesiyle birlikte geçinebileceği yoksulluk sınırı  rakamlarının dikkate alınması gerektiğini belirtti. Çerkezoğlu rakam telaffuz etmezken şunları söyledi: “Bir işçinin ailesi ile birlikte geçinebileceği, gerçek enflasyon karşısındaki kaybın ve büyümenin yansıtılacağı, bir evde 2 işçi çalıştığı varsayılarak yoksulluk sınırı kadar gelir girebilmelidir dediğimizde bir rakam aralığını zaten telaffuz etmiş oluyoruz. Asgari ücret tespit komisyonundan da beklentimiz bütün bu kriterler üzerinden milyonlarca işçiyi yoksulluğa mahkum etmeyecek aynı zamanda da alım gücünü koruyacak bir asgari ücretin belirlenmesidir. DİSK’in bu konudaki önerisi enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar da asgari ücretin yılda dört kez güncellenmesidir. Bu bu süreçte gereklidir. Yapılan artışlar uçup gidiyor. Emekli aylıkları çok daha düşüktür en düşük emekli aylığı da asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. İnsanca yaşanacak bir asgari ücret için hep birlikte yan yana mücadele edeceğiz. Kamu işçileri ve özel sektör işçileri arasındaki farklar kaldırılmalıdır.”

Asgari Ücret Sürecine İlişkin Tespitler

  • Asgari ücret belirlenirken, bu ülkedeki en düşük ücret değil ortalama ücret belirlenmektedir. Ülkemizde milyonlar asgari ücret civarında ve hatta asgari ücretin bile altında ücretlerle çalıştırılmaktadır. AB ülkelerinde asgari ücret civarında bir ücretle çalışanların oranı ortalama yüzde 4 iken, bu oran ülkemizde yüzde 50 civarındadır. Türkiye işçi sınıfı asgari ücret ve civarındaki ücretlere mahkûm edilmiştir.
  • Yoksul milyonların harcamaları beslenme, barınma ve ulaştırmaya sıkışmış durumdadır ve alım gücü erimeye devam etmektedir. Kaşıkla verilen ücret artışları, adaletsiz vergi sistemi ve yüksek enflasyon yoluyla kepçe ile alınmaktadır. TÜİK’in Hanehalkı Tüketim Harcaması (2022) Araştırması’na göre en yoksul yüzde 20’nin (17 milyon kişi) gelirlerinin üçte ikisi kiraya ve gıda harcamalarına gidiyor. Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM), Mayıs 2023 dönemine ait verilerine göre açlık sınırı 10.072 lira, yoksulluk sınırı ise 34.838 TL liradır. Türkiye’de ortalama ücretleri bu rakamlarla karşılaştırdığımızda bir kez daha vurgulamak isteriz ki asgari ücret milyonların meselesidir.
  • TÜİK’in baskılanmış enflasyon rakamlarına referans vererek sık sık dile getirilen “asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik” söylemleri hakikatten uzaktır. TÜİK hem enflasyona esas madde fiyat listesini mahkeme kararlarına rağmen gizlemeye devam ederek hem de doğalgazdaki devlet desteğini dahi enflasyonu düşük göstermek için kullanarak, inandırıcılığını ve güvenilirliğini tamamen yitirmiştir.
  • Ücretlerin baskılanmasını tercih eden, emeği ucuzlatmaya dayalı politikaların sonucunda kamu ve özel sektör arasındaki ücret uçurumları artıyor! Kamu işçilerinin brüt ücreti 21.750 TL iken, özel sektörde brüt asgari ücret 10.008 TL’dir. Devlette ve özel sektörde farklı asgari ücret eşitlik ilkesine aykırıdır. Türkiye’de sendikalaşmanın baskı altına alınması, toplu pazarlık kapsamının daraltılması ve grevlerin yasaklanması sonucunda, özel sektörde asgari ücretle çalışanların oranı hızla yükselmektedir.

 Alınması Gereken Acil Önlemler 

  • Türkiye’yi asgari ücretliler ülkesi haline getirenler, derhal bu politikalarından vazgeçmelidir. İşçi sınıfının asgari ücret cenderesinden kurtulması için sendikalaşma ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Acilen atılması gereken adım ise teşmil yoluyla toplu iş sözleşmelerinin kapsamının genişletilmesidir. Teşmil, yasalarımızda olan bir düzenlemedir ve işçilerin işkollarındaki toplu iş sözleşmelerinden faydalanmalarını sağlamak oldukça kolaydır. İşçilerin asgari ücret mahkûmiyetine son vermek istiyorsak, teşmil derhal gündeme alınmalıdır.
  • Asgari ücret tespit süreci demokratikleştirilmeli, diğer işçi konfederasyonlarının katılımı da sağlanmalı, işveren ve hükümetin ortak kararıyla asgari ücret ilan edilmesinin önüne geçilmeli, uyuşmazlık halinde grev hakkını da içeren bir toplu pazarlık süreci olarak işletilmelidir.
  • Asgari ücretin tespitinde TÜİK’in inandırıcılıktan uzak enflasyon verileri değil, gerçek enflasyon ve ekonomik büyüme ile geçim şartları, işçinin sadece kendisinin değil ailesiyle beraber geçiminin sağlanması gerektiğini söyleyen uluslararası standartlar göz önüne alınmalıdır.
  • Her zaman söylediğimiz gibi, asgari ücret belirlenirken bir evde iki kişinin çalışması halinde o eve yoksulluk sınırının üstünde gelir girmesi güvence altına alınmalıdır.
  • Kamu işçileri ve özel sektör işçileri arasındaki ücret farkları ortadan kaldırılmalıdır.
  • En düşük emekli aylığı da asgari ücret düzeyinde belirlenmelidir. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

ILO Türkiye İle HEP-SEN Heyeti Buluştu

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Direktörü Giovanni di Cola, HEP-SEN Genel Başkanı Yunus Şimşek ve beraberindeki heyet Cumartesi günü ILO Ankara Merkezi’nde bir araya geldi. Görüşmeye ilişkin Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası (HEP-SEN) ve Genel Sağlık-İş Sendikası ortak açıklamada bulundu. 

“Sendikal Baraj Uygulaması Anayasaya Aykırıdır”

Görüşmede, ILO Türkiye Direktörü Giovanni di Cola ve ekibine, sendikal baraj uygulaması ile değerlendirme yapıldı. Sunumda şu değerlendirmeler yer aldı: “Emek mücadelesi sürdüren her sendikanın, konfederasyonun, bu işi bilen her milletvekilinin, her emekçinin ve dahası Danıştay’ın net olarak ortaya koyduğu şekilde, mesnetsizdir. Anayasaya aykırıdır. Burada oynanan oyun, kamu sendikal örgütlenmesi önüne gerilmeye çalışılan bir settir ve yoksullukla karşı karşıya bırakılan kamu emekçilerine bir zulümdür. Örgütlenmeme özgürlüğünü kullanan, istese de mevzuat gereği sendika üyesi olamayan kamu görevlilerine yapılan bir aymazlıktır. Bu sistem. kontrollü sendikacılığın hüküm sürdüğü, onlardan olmayanın cezalandırıldığı bir aymazlıktır. Devletimizin teminatı anayasamıza, yine devletimizin söz vererek altına imza attığı uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı olan bu uygulamanın yürürlüğe girmemesi için birçok sendika meclis kapılarını aşındırmış gece saatlerinde grup görüşmelerinde saatlerce direnmiş, eylemler yapmış, kısacası elinden ne geliyorsa uygulamıştır.”

ILO’nun Sessizliği Soruldu!

Görüşmenin ardından yapılan açıklamada kamuoyunu bilgilendirmek adına şu cümlelere yer verildi: “2021 yılında Danıştay tarafından Anayasamıza aykırılık teşkil ettiği için yürütmesi durdurulan bu uygulama, yeniden torba yasa ile gündeme taşınınca ILO ile tekrar görüşmeler başlatılmıştır. Bugüne kadar ILO ile 2 görüşme gerçekleştirilmiştir. Ancak iletilen rapor ve dilekçelere yapılan görüşmelere karşın, ILO tarafından konu hakkında geri bildirim alınamadığından yapılan diğer girişimlerimiz de sonuçsuz kaldığından ve şu anda Anayasa Mahkemesi’nin bu konuyu gündemine almamada diretmesinden dolayı. ILO’nun sessizligi, emek mücadelesi sürdüren sendikaların hassasiyetini yıpratmıştır. Ulusal ve uluslararası platformlarda konuya dikkat çekmemiz üzerine, ILO Türkiye Ofisi, konu üzerine görüşmek üzere diyalog çağrısında bulunmuştur. Ofisin, bir resmi tatil gününde kapan bizlere açması ve ‘Burası sizin eviniz’ söylemi diyalog çağrılarında samimi olduklarını ortaya koymuştur. Yapılan diplomatik görüşmede, ILO’nun sessizliği sorulmuş: Bu uygulama nedeniyle sadece sağlık ve sosyal hizmetler iş kolunda bile 100 bin sağlık emekçisinin maddi zarara uğrayacağı, 200’den fazla kamu çalışanı sendikasının kapanma riski ile karşı karşıya kalacağı ve Anayasa Mahkemesinin, daha önce anayasaya aykırı bulunan bu düzenlemeyi hala gündemine almamasından doğan endişemiz dile getirilmiş; var olan “Karşıt ses bırakmama” yaklaşımının kamu sendikacılığını bitireceğine yönelik düşüncemiz sesli şekilde dile getirilmiştir.”

ILO Türkiye’den Tarafların Görüşmelerine Ev Sahipliği Sözü

Açıklamada, ILO Genel Merkezi’nde ilgili direktörlerle görüşme talebi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, konfederasyonlar ve sendikaların yer alacağı, antidemokratik bulunan tüm uygulamaların ILO Türkiye ev sahipliğinde konunun tüm taraflarınca görüşüleceğine ilişkin toplantı talebinin iletildiği, resmi başvuru yapılması halinde olumlu karşılanacağı belirtildi. ILO Türkiye Ofisi’nin talebi üzerine daha önce genel merkezlerine gönderilen dilekçe ve dokümanların yeniden bir rapor edilerek sunulacağı belirtilirken, başvuruların sonuçlarının takip edileceği ve kamuoyuyla paylaşılacağı vurgulandı. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

“Kızamık Vakalarında Artış Var, Ölüm İddiaları Asılsız!”

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, kızamık vakalarında artış olduğunu kabullenirken, kızamıktan ölüm olduğu iddialarının doğru olmadığını savundu.

İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği‘nin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği basın toplantılarında İstanbul’da kızamık vakalarında artış olduğuna ve kızamığa bağlı olarak çocuk ölümlerinin gerçekleştiğine yönelik açıklamalarına cevap geldi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ‘kızamık salgını’ iddiaları konusunda açıklamada bulunarak, kızamığa bağlı ölümlerin olduğuna ilişkin haberlerin gerçeği yansıtmadığını ancak kızamık vakalarında bir artış olduğunun doğru olduğunu açıkladı. 

Ölüm Nedeni Kızamık Değil, Multiorgan Yetmezliğidir!

Bakan Koca twitter üzerinden yaptığı açıklamada şu cümlelere yer verdi: “Ülkemizde kızamık vakalarına bağlı ölümler olduğu yönünde medyada yer alan haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Konuyla ilgili kaygı uyandıran iddialar asılsızdır. Bu açıklama, kamuoyunu doğru bilgilendirme ihtiyacından doğmuştur. Öncelikle şu önemli bilgiye dikkat çekmek istiyoruz: Kızamığa bağlı bir ölüm söz konusu değildir. Kızamığa bağlı olduğu veya olabileceği iddia edilen ölümün nedeni HIV/AIDS hastalığı kaynaklı multiorgan yetmezliğidir. Hasta 2015 doğumlu, yabancı uyrukludur. Bilindiği gibi, sağlık çalışanlarımızın ilgili programa bağlı olarak sürdürdüğü çalışmalar sonucunda ülkemizde kızamık hastalığı tamamen kontrol altına alınmıştı. Ancak, son yıllarda birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yurtdışından gelen vakalara bağlı olarak kızamık vakalarında bir artış olduğu gerçektir.”

Vatandaşlara Çağrı!

COVID-19 Pandemisi döneminde maalesef artış gösteren aşı reddi kampanyalarına rağmen, sağlık çalışanlarımızın çabaları sonucunda çocuklarımızın KKK-I aşı kapsayıcılığının ülke genelinde %95’in üzerinde tutulmasının sağlandığına dikkat çeken Bakan Koca, “Aşılarının, aşı reddi nedeniyle yapılamadığı İzlem/Aşı Durumu Bilgilendirme Onam Formu ile bildirilen çocuk sayısının gittikçe azalması sevindiricidir. Türkiye’de bulunan yabancılar içinse ayrı aşı kapsayıcılığı hesaplanmaktadır. Bu oran KKK aşısı için %87 ile 92 arasında seyretmektedir. Bağışıklama Danışma Kurulumuzun önerisiyle 2019 yılından itibaren çocuklarımıza bir yaşından önce başlayarak üç doz kızamık aşısı uygulamaktayız. Bilimsel veriler, kızamık vakalarının görüldüğü dönemlerde aşı takvimine titizlikle uyulmasının yararına işaret etmektedir. Bu vesileyle vatandaşlarımızı çocuklarının sağlığı için aşı konusunda titiz davranmaya davet ediyoruz.” dedi. 

Kızamık Vakalarında Artış Var

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kızamık vakalarında artış olduğunu açıklayan Bakan Koca şu bilgileri verdi: “Ülkemizin çeşitli üniversitelerinde görevli bilim adamlarımızdan oluşan Bağışıklama Danışma Kurulu ve Kızamık Doğrulama Komitesinin aldığı kararlar doğrultusunda, İstanbul’dan başlayarak tüm illerimizde 2023 yılının Ocak ayından itibaren yoğun kontrol stratejileri uygulamaya konmuştur. Bu kontrol stratejileri çerçevesinde: Tüm vakaların temaslıları (ev, okul, işyeri ve hastane) tespit edilmekte, temas sonrası profilaksi çalışmaları yürütülmekte ve temaslılar en uzun kuluçka süresi boyunca izlenmektedir. Vaka görülen yerlerde saha çalışmaları ile aktif vaka aranmakta, tespit edilen eksik aşılı ve aşısız çocuklar saha ekiplerince aşılanmaktadır. · Özellikle toplu halde yaşanan yerlerde (geçici barınma merkezleri, geri gönderme merkezleri, yurtlar vb) güçlendirilmiş sürveyans çalışmaları ile gerekli taramalarla aktif vaka araştırması yapılmakta, aşısız ya da yaşına göre eksik aşılı kişilerin aşılanması sağlanmaktadır. Sağlık kurumlarına şüpheli bir vaka başvurusu olması halinde triyaj ve izolasyon önlemlerinin güçlendirilmesi azami düzeye çıkartılmıştır. Sağlık çalışanlarının kızamığa karşı bağışık oldukları kanıtlanamıyorsa aşılanmaları sağlanmaktadır. İl Sağlık Müdürlükleri tarafından belirlenen riskli bölgelerde evlere giderek aşılama çalışmaları yürütülmektedir.”

Aile Hekimliklerimiz Uyarılmıştır

Bakan Koca, asker aşılaması, turizm sektörü çalışanlarının ve havalimanlarında görev yapan personelin aşılaması çalışmalarının yürütülmekte olduğunu, aile hekimlerinin, kendilerine kayıtlı olan çocukların aşılanma durumlarının gözden geçirilerek yaşına göre eksik aşılı olan tüm çocukların ivedilikle aşılanması konusunda uyarıldığını belirtti. ·Göçmen sağlığı merkezleri ve yabancı uyruklular polikliniğinden hizmet alan kişilerin acilen değerlendirilip, yaşına göre eksik aşılı olan tüm çocukların ivedilikle aşılamasının yapıldığını söyleyen Koca, “Bağışıklama Danışma Kurulu’nun bu ay içinde yaptığı son toplantıda mevcut durum değerlendirilmiş, durumun stabil olduğu tespit edilmiş, buna rağmen çalışmaların aynı ciddiyet ile devam etmesi yönünde karar alınmıştır. Sağlık teşkilatımız bu konuda uluslararası normlar çerçevesinde gerekli tüm çalışmaları yapmaktadır. Kamuoyu yapılan açıklamanın vereceği emniyet duygusu içinde olmalı ve aşılanma için gerekli hassasiyet gösterilmelidir” dedi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Kamuda “Memur Zammı Ekim’e Kaldı?” İddiası Tedirginliği!

Türkiye’de her geçen gün artan ekonomik bunalım karşısında memura Temmuz ayında söz verilen maaş artışı konusunda beklentiyi artırdı. Memur zam için Temmuz ayına kitlendi, en düşük memur maaşının 22 bin TL olacağı sözü bir yanda dururken, memur zammının Ekim ayına bırakılacağı söylentileri yayılmaya başlandı. Artan ev kiraları, gıda, giyim, akaryakıt ve daha birçok kalemdeki artışlar memuru geçinemez hale getirdi. Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) ulaşan sağlık alanında görevli memurlar ‘Zam Ekim’e kaldı’ söylentileri duyduklarını ifade ediyor. 

Doğruyol: Memur Zammının Ekim’de Yapılacağı Duyumlarını Alıyoruz!

Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, memur zammının Ekim ayına kalacağı iddiaları ile ilgili BSHA’ya konuştu. Doğruyol, “Memur zammının Ekim ayına kalacağı ile ilgili söylentiler bizlerin de kulağına geliyor ancak bunlar sadece birer duyumdan ibarettir. En düşük memur maaşının 22 bin TL olacağına ilişkin artışın kanunla düzenleneceğine dair bir takım söylentiler var. Bunun kanunla düzenlenmesine gerek yok çünkü Sayın Cumhurbaşkanı zaten halihazırda kanun hükmünde kararname ile her türlü iş ve işlemi yapabiliyor. Ondan dolayı memur maaşları zaten şu an itibariyle eridi. Bunun ekim ayına kalması demek insanların cebinden daha çok para çıkması demek, alım gücünün daha da düşmesi demektir. Temmuzda verilecek zammın Ekim ayına sarkıtılması gibi bir şey mümkün olmamalıdır. Çünkü sonuçta memur maaşı artışları ocak ve temmuz olarak kanunla belirlenmektedir. Bunun düzenlenmesini ekime sarkması demek insanların büyük bir kayba uğraması demektir. Bu duyumları bizler de memur camiasından işitiyoruz. Olasılık vermiyoruz” dedi. 

Kamuda Çalışan İşçi Ve Memur Maaşları Arasında Çarpıklık Var!

Genel Başkan Ahmet Doğruyol, kamuda görevli işçi ve memur maaşları arasındaki uçuruma ilişkin açıklamada bulunarak şunları söyledi: Toplum karşısında memurun itibarı zedelenmesin ki, devleti daha iyi temsil edebilsin. Devlet memurları aldıkları ücret açısından bugün öyle bir noktaya geldi ki, pek çok memur kamuda çalışan işçinin neredeyse yarısı kadar maaş alır hale geldi. Elbette en düşük ev kirasının 8-10 bin TL olduğu bu ekonomik ortamda, kamuda çalışan işçilerimiz neden memurdan fazla maaş alıyor demiyoruz. Olayın çarpıklığını dile getirmek adına vurgulamak istedik. Önümüzdeki temmuz ayında memur maaşları yeniden güncellenecek. Ortada pek çok rakam konuşuluyor. Tabi bu arada memurları temsil eden memurların yetkili sendikasının esamesi bile ortada yok. 2023 haziran ayında, yani mevcut durumda 30 yıllık memur 13.562 TL, hemşire 16.798 TL, eczacı 18.857 TL, mühendis 20.267 TL, tabip 21.898 TL, uzman tabip 23.393 TL maaş alırken, İşkur üzerinden ataması yapılan lise mezunu 19 yaşındaki bir işçi kardeşimizin maaşının ortalamasının 32.300 TL’ye gelmesini kim nasıl açıklayabilir. İşKur üzerinden yeni ataması yapılan lise mezunu 19 yaşındaki kardeşimizin 15 Haziran’da alacağı maaş 25.812 TL, yıl içerisindeki yol, yemek, giyim, ikramiye, tediye vb. 18 farklı kalemden alacağı toplam ücret yaklaşık 78.725 TL aylık ortalama 6.500 TL. 25.812 maaşla birlikte ortalama maaş 32.300 TL.
Aynı kurumda yönetici olarak çalışmakta olan arkadaşımız 2 lisans, 2 yüksek lisans bitirmiş, mali ve idari pek çok sorumluluk sırtına yüklenmiş, aldığı maaş 22.600 TL. Sürekli adaletten bahsedenler bunu nasıl izah edebilirler ki?”

Memur Hiçbir Dönemde Bu Kadar Değersizleştirilmedi

Devlet memurları hiçbir dönemde bu kadar değersizleştirilmediğini ve itibarsızlaştırılmadığını söyleyen Doğruyol, “Hiçbir dönemde adaletten, eğitimden, liyakatten bu kadar uzaklaşılmadı. Emin olun ki, memurlarımızın bugün geldiği, ya da getirildiği nokta temizlik işçilerimizin aldığı maaş memurlarımıza verilse sevinecek duruma gelmiş olmalarıdır. Görülmektedir ki ekonomik krizin faturası memurlarımıza kesilmiştir. Bir örnekte fazla mesai saatlik ücretinden verelim. Sürekli işçinin (4-D) saatlik ücreti 120 TL iken; hemşire 39 TL, eczacı, diş hekimi 51 TL, tabip 58 TL. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kamuda ücret adaletsizlikleri, dengeleri o kadar bozuldu ki, ne çalışma huzuru kaldı? Ne saygı? Ne sevgi? 22 Mayıs tarihinde, en düşük memur maaşının 22 bin TL olacağı müjdesi verildiğinde dolar 19.600 TL idi. O tarihte, 22 bin TL’nin karşılığı 1.122 dolar iken, bugün doları 23.500 TL olarak hesaplarsak karşılığı 936 dolar. Yani 22 mayıstan bu güne kayıp 186 dolar, karşılığı 4.371 TL kayıp var. Yaklaşık yirmi yıl önce emekli olan bir memur emekli ikramiyesiyle oturabileceği bir ev alabilirken, ya da küçük oranlarda borçlanırken, bugün bırakın ev almayı evin hayalini bile kuramaz herhalde. Bugün memurun ev araba alabilmesi artık hayal oldu. Memur maaşlarının her ay enflasyona göre yeniden düzenlenmesine, alım gücünün korunmasına ihtiyaç vardır” diye konuştu. 

 

ÇİDEM Tahliyesine Tepki: 3 Bin İşitme Engelli Çocuk Mağdur Ediliyor!

Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol ayrıca, İzmir’de işitme engelli 3 bin çocuğun sağlık hizmeti aldığı TCDD’ye ait Alsancak’taki tarihi binasında bulunan Çocuk İşitme Değerlendirme Merkezi’nin (ÇİDEM) tahliyesiyle ilgili BSHA’ya açıklamada bulundu. Genel Başkan Doğruyol, ÇİDEM’de tedavileri devam eden 3 bin işitme engelli çocuğun, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yönlendirilmesine tepki gösterdi. Doğruyol, “Devlet demiryollarının ‘biz burada idari bina olarak bürokratları ağırlayacağız’ diyerek binayı geri alması uygun değildir. Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi kısa bir zaman sonra Bayraklı’da yapılan ve açılacak olan İzmir Şehir Hastanesi’ne taşınırsa, bu çocuklarımız bu kez Bayraklı’ya gitmek zorunda kalacak. Şehir hastanesine ulaşımın nasıl sağlanacağı belli değildir. 3 bin tane işitme engelli çocuk bu kez sağlık hizmeti almak için büyük bir mağduriyet yaşayacak ve ulaşım zorluğuyla karşı karşıya kalacaklardır. Oysaki şu anda ÇİDEM’in hizmet verdiği bina ulaşım açısından merkezi bir konumdadır. Bu şekilde tahliye edilmesi kabul edilemez. ÇİDEM’in aynı yerde hizmete devam etmesi gereklidir. Önemli olan kamu yararıdır. Vatandaşın sağlık hizmetine en kolay ve zahmetsiz şekilde ulaşması gözetilmelidir” şeklinde açıklama yaptı. 

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nü Göreve çağırdı!

ÇİDEM tahliyesi konusunda İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nün göreve davet eden Doğruyol, “TCDD ve SGK Genel Müdürlüğü arasındaki protokole aykırı bir durum yaşanılıyor. Devlet demiryollarının poliklinik olarak kullandığı bir binanın bürokratların ağırlanması gerekçesiyle tahliye edilmesi, vatandaşların mağduriyet yaşamasına neden olacaktır. Vatandaşların hizmetten fayda sağlaması en önemli unsurdur. Bu konuda İzmir İl Sağlık Müdürlüğü bu tahlilyeyi engellemelidir” dedi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

TTB’den YÖK’e Ek Sınav Hakkı Uyarısı!

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) tıp ve diş hekimliği fakültelerinde uygulanan azami eğitim-öğretim süresi ve ek sınav hakkı konulu görüşüyle ilgili olarak yazı gönderdi. TTB’nin 15 Haziran 2023 tarihli yazısında YÖK’ün görüşünün tıp fakültesi öğrencilerin eğitim haklarının ihlaline neden olacağı belirtildi.

TTB, 2014 yılında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda değişiklik yapılarak öğrenim süresi altı yıl olan lisans programlarının azami dokuz yıl içinde tamamlanması zorunluluğu getirildiğini, tıp fakültesi öğrencileri için azami süre sonu hükümlerin bu yıl ilk defa uygulanacağı için 17 Mayıs 2023 tarihinde tüm üniversitelere yazı gönderen YÖK’ün, tıp programının altıncı sınıfında hastanelerde uygulama eğitimi verildiği gerekçesiyle ilgili öğrencilere ek süre verilmesinin veya sınav yapılmasının uygun olmadığını duyurduğu bilgisini verdi. YÖK’ün yazısında ayrıca ara sınıfta olup azami süresi dolduğu için ilişiği kesilecek öğrencilere ek süre verilemeyeceği ve azami eğitim süresini doldurduğu için ilişiği kesilen ve kesilecek öğrencilere COVID-19 pandemisi nedeniyle 2021-2022 akademik yılı güz yarıyılında bir defaya mahsus tanınan ek sınav hakkı düzenlemesinin yürürlükten kaldırılmasına karar verildiğinin ifade edildiği belirtildi. 

Karar Öğrencilerin Eğitim Haklarının İhlaline Neden Olacak!

TTB’nin YÖK’e gönderdiği yazıda ilgili düzenlemenin uygulanmasına dair YÖK’ün görüşünde COVID-19 pandemisinin tıp eğitimi üzerindeki etkisinin ve tıp fakültelerinin alt yapılarının farklı olması ile öğrencilerin dersleri takip edebilecek eşit olanaklara sahip olup olmamasının göz ardı edildiği vurgulandı. TTB’nin yazısında YÖK’ün görüşünün tıp fakültelerindeki uygulamalı eğitim aşamasında sınav olmadığı kabulü ile hazırlanmış olmasına rağmen tıp fakültesi 4’üncü ve 5’inci sınıf öğrencilerinin, uygulama da içeren eğitim dönemlerinin sonunda sınava girdiği anımsatıldı. Bu nedenle YÖK’ün görüşünün tıp eğitiminin mevcut durumuna uygun olmadığı belirtilen yazıda kararın öğrencilerin eğitim haklarının ihlaline neden olacağı belirtildi.

Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere Aykırılık Vurgusu!

2547 sayılı kanunun 44. maddesinde öğrencilerin sınav hakkının kısıtlanmasına dayanak olacak bir düzenlemenin de yer almadığı ifade edilen yazıda tüm öğrenciler için tanıtan hakkın sadece tıp fakültesi öğrencileri aleyhinde bu şekilde dar yorumlanmasına yol açacak ya da yorumu idarenin takdirine bırakacak bir hükmün de olmadığı vurgulandı. Azami eğitim süresine dair düzenlemede uygulamalı tıp eğitiminin sonunda yapılan sınavlara dair öğrencilerin ek sınav hakkından yararlandırılamayacağına dair açık bir kural bulunmadığı belirtilen yazıda son olarak, eğitim hakkının kanuni dayanağı olmaksızın engellenmesinin Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna dikkat çekildi ve YÖK’e kanunda açık dayanağı olmayan görüşün yeniden değerlendirilmesi için çağrıda bulunuldu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)