Yazar arşivleri: ismail USTA

Samsun’daki 6 Plastik Cerrah Artık Ameliyat Yapabiliyor

Samsun’da yaklaşık 3 aydır ameliyat yapamayan 6 plastik cerrah artık ameliyat yapabiliyor. Bilim Sağlık Haber Ajansı’nın da (BSHA) seslerini duyurduğu plastik cerrahlar için Sağlık Bakanlığı 26.05.2023 tarihli komisyonda bir karar verdi. Samsun’da ameliyat yapamayan 6 hekimin sorunun çözümüne yönelik Sağlık Bakanlığına ilettikleri dilekçede sorunun çözümü için bir formül sundu ve formül onaylandı. Samsun’daki sorun böylece çözüldü. Çarşamba günü komisyon kararının tebliğ edildiği 6 hekim ameliyatlara başladı. Sırada diğer illerde ameliyat yapamayan hekimlerin sorunlarının çözümü var.

6 hekimden 1’i olan Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Lütfi Eroğlu, 30 yıldır görevli olduğu il olan Samsun’da ameliyat yapamadığı için yurt dışında çalışma kararı almış, ‘Samsun’daki Serüvenim Bitiyor” diyerek üzüntüsünü BSHA’ya anlatmıştı. Eroğlu’nun hastaları da hekimlerinin yurt dışında çalışma kararı karşısında üzülmüşlerdi. Muayenehaneler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Halit Urgan, 3 aydır yaşanan krizin nasıl çözüldüğü ile ilgili BSHA’ya bilgi verdi. Samsunlu hekimlerin başlattığı mücadele başarıyla sonuçlandı, buldukları formulün diğer illerde ameliyat yapamayan hekimlere de uygulanması bekleniyor. 

Ameliyatlara Başladılar

Muayenehaneler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Halit Urgan, neredeyse 80 gündür ameliyat yapamamalarına ilişkin yaşanan sorunun çözümü hakkında konuştu. Urgan, “Samsun’da 6 serbest hekim, plastik cerrah olarak yaklaşık 3 aydır ameliyat yapamıyorduk. Sağlık Bakanlığı sesimizi duydu. Konuyla ilgili bir toplantı yapıldığı ve yaşadığımız sorunun konu edinildiği bilgisini aldık. Bizlere Samsun İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla haber gönderildi. Yönetmelik düzenlemelerine rağmen hala ameliyat yapamadığımıza ilişkin dilekleçe vermemiz talebinde bulunuldu. 6 plastik cerrah dilekçelerimizi yazdık, dilekçelerimiz komisyon tarafından değerlendirildi. Samsun’da plastik cerrahi kadrosu bulunan hastaneler olmasına rağmen kartelleşme olması nedeniyle ameliyat yapamıyorduk. Komisyona sunduğumuz dilekçelerimizde yerel özel hastaneler içerisinde ruhsatında kadro olmayıp faaliyet belgesinde kadro olan hastanelerde ameliyat yapma talebimizi belirttik. Komisyon buna onay verdi ve 6 plastik cerrah olarak şu anda 3 yerel özel hastaneden istediğimiz ikisinde ameliyat yapabiliyoruz” dedi. 

Sıra Diğer Şehirlerde 

Samsun’daki hekimler için sorun çözüldü anacak farklı illerde; Aydın, Uşak, Erzurum, Amasya, Rize, Alanya gibi şehirlerde de  de özellikle plastik cerrahlar başta olmak üzere farklı branşlarda da ameliyat yapılamaması sorunu yaşanıyor. Op. Dr. Halit Urgan, “Samsun’un sorunu çözüldü ama birçok şehirde benzeri bir sorun var. Ve bütün arkadaşlarımızın dilekçe vermesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu sorun olan şehirlerden gelen dilekçeleri değerlendirip, uygun görürse sorunu çözeceği kanaatindeyiz. Bizim sorunumuz çözüldü ama benzeri sorun yaşayan birçok il ve pek çok hekim var. Sağlık Bakanlığı’nın sorun olan şehirlerde kendisinin sorunu çözmesi bekleniyor. Serbest hekimlerin ameliyat yapabilecekleri özel hastane alternatiflerini artırarak yapılabilir. Tıpkı 7 Ocak’tan önce olduğu gibi faaliyet belgesi üzerinden geçici branş bulunduran hastanelerde ameliyat yapılmasının önünün açılması gerekmektedir” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

SAHİM-SEN:Unvan Değişikliği Sınavının Derhal İptali Gerekiyor!

Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) Genel Başkanı Özlem Akarken basın açıklamasında bulunarak unvan değişikliği için sınav yapılması gerekmediğini, her yönüyle sakat yapılmış bu sınavın iptalinin gerektiğini söyledi. Akarken, “Lisans ve önlisans mezunlarına sınavsız adil bir sistem oluşturulmalıdır. Yıllar yılı birikmeyi önleyip, herkese emeklerin karşılığı olan unvanlar verilmelidir”dedi.

Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı’nın Sağlık Bakanlığı tarafından 20 Mayıs’ta yapıldığını belirten SAHİM-SEN açıklamasında, sınavda birçok soruda sistematik, maddi, rastlantısal hatalar tespit edildiğini belirtti. Bu hataların hak kayıplarını da beraberinde getirdiğine işaret eden Genel Başkan Özlem Akarken, “Her üç yılda bir yapılan Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavı, Sağlık Bakanlığı tarafından  her dönem başka bir üniversitede ve belirsiz standart ölçüleriyle yapılmaktadır. Bu belirsizlik ve değişiklikleri özetleyecek olursak, 2017 yılında sınav MEB tarafından yapılmış, dört seçenekli cevap tercih edilmiştir. 15 ortak alan sorusu ve 35 branş sorusuyla adayların mesleki unvan bilgisinin yeterince ölçülemeyeceği bir yöntem tercih edilmiştir. Açılan kontenjan sayısı ise sadece çok düşük miktarlarda belirlenmiştir. 2020 yılında sınav yapma görevi Anadolu Üniversitesi’ne verilerek 50 branş sorusu ile karşımıza çıkmış bu sefer ne oldu ise kontenjan sayısı bir miktar artırılmıştır. Lakin yüksek puanlar alıp halihazırda birçok ilde boş kontenjan olduğu halde ek  yerleştirme işlemi de kısıtlı miktarda yapılmıştır 2023 yılında sınav yapma görevi bu kez Ankara Üniversitesi’ne verilerek 5 seçenekli 15 ortak alan sorusu 35 branş sorusuna dönülerek kontenjanlar ise düşürülmüştür” dedi.

Emekler Heba Edilmiştir

Akarken sözlerine şöyle devam etti: “Her dönem başka bir üniversiteye belirsiz ve standardı olmayan sınavlar yaptırılarak başka başka mağduriyetlere sebep olunmuştur. Çoğu branşlarda yüksek lisans yapmış personellere baştan sona ölçüsüz olarak hazırlanan bu sınavda, Ankara Üniversitesi herhangi bir kaynak paylaşmamıştır. Bu alanda tek kaynak olan temel kitaplar  dışında üniversitenin kendi notlarından sorular hazırlayarak, Ankara Üniversitesi’nden mezun olmayanların ve henüz bu unvana haiz olmayanların, hatta sahada bu görevi icra edenlerin bile yapamayacağı tecrübe sorularını sorarak, bu alanda çalışmayan adayları dışlayıp, anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacak şekilde kendi üniversitelerinden mezun olanlara açık ara avantaj sağlayarak bu branşı yapmak için Sağlık Bakanlığı onaylı diploması olan çoğu unvanda emekler heba edilmiştir.” 

Unvan Değişikliği İçin Sınav Yapılması Gerekmiyor 

Sağlık Bakanlığı’nın bu sınav için belirleyeceği kriterlerin belli bir usul esaslar gerektiğini vurgulayan SAHİM-SEN Başkanı Akarken, “Bir dönem 35, bir dönem 50 branş sorusu sorulmamalıdır. Bir dönem 4 şıklı bir dönem 5 şıklı sınav yapmamalıdır.  Hatta Unvan Değişikliği için herhangi bir sınav da yapılması gerekmemektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı vb. bir çok kurum tarafından sınavsız unvan değişikliği yapılmakta iken, her türlü zor şartlarda gece gündüz, tatil, bayram, afet ayrımı yapmadan 24 saat usulüne göre çalışırken bin bir zahmetle okul okuyan sağlık kurum çalışanları mağdur edilmemelidir. İlla ki bir seçme yapılmak isteniyorsa, unvan değiştirmek isteyen adayların seçiminde belirlenecek bir kontenjan ölçüsünde mezuniyet yılı ya da hizmet puanı esas alınabilir. Her yıl ataması gerçekleştirilerek elemek için değil, seçmek için adil bir sistem oluşturulabilir. Görevde yükselme sınavına gelince de bu sınava girenlerin çoğu yardımcı hizmetler sınıfındadır. Seçim meydanlarında Cumhur ittifakın içinde yer alan MHP yıllarca yardımcı hizmetler sınıfı kalkacak demiştir. Ama bir seçim dönemi bittiğinde bile çözüm bulunmamıştır.” ifadesini kullandı.

 Sınavın İptali Gerekmektedir

Sınavla ilgili SAHİM-SEN’e gelen şikayetler konusunda Akarken şu bilgileri verdi: “Sınav başvuru ücretinin 500 TL gibi yüksek bir tutara denk gelmesi bize ulaşan şikayetler arasında yer alıyor.  Sınavı yapan Ankara Üniversitesi’nin her adayın kolayca ulaşabileceği bir kaynak vermemesi, tüm adayların mevcut kaynaklarından değil de, kendi kaynaklarından hazırladığı sorularla, kendi mezunlarına avantaj sağlaması (Anayasanın Eşitlik İlkesini İhlal) bir diğer şikayet konusunu oluşturuyor. Sorular hazırlanırken dikkatsiz ve özensiz davranılması, sınav sorularının herhangi bir ölçme değerlendirme kriterinden geçirmeden, alanda çalışanların bile yapamayacağı zorlukta saha tecrübesi ve teknik bilgi içeren sorular hazırlaması da bize gelen şikayetler arasındadır. Her bir soru hazırlanırken, Sistematik hata, doğruluğu tartışılır konular seçilmesi, seçenekleri itibari ile adayları kararsızlığa ve tutarsızlığa sürükleyerek, cevabın anlaşılırlığını azaltacak (ayırt edici değil) aldatıcı seçenek sunumu şikayetler arasındadır. Bu sınavda maalesef rastlantısal hatalar da çoktur. Yanlış örneklem seçilmesi de başka bir şikayet kaynağıdır. Doğru cevabı tek olmayan sorular da bulunmaktadır. Sonuç olarak her yönüyle sakat yapılmış bu sınavın iptali büyük önem arz etmektedir. SAHİM-SEN olarak talebimiz; bütün kamu kurumları içerisinde en zor şartlar içinde çalışan bir yandan da kendini geliştirmeye çalışan sağlık çalışanlarına, diğer kamu kurumlarına tanınan eşit hakların sağlanması gerektiğidir. Sağlık çalışanları dışlanmamalıdır. Özellikle yüksek lisansla bu unvanları alan kamu çalışanlarının direkt hak ettiği unvana ataması yapılmalıdır. Lisans ve önlisans mezunları sınavsız adil bir sistem oluşturularak yıllar yılı birikmeyi önleyip, herkese emeklerin karşılığı olan unvanlar verilmelidir. Herhangi bir seçme ayırt etme ve eğitim şartları olmadan atanan genel müdürler başta olmak üzere yardımcıları, daire başkanları, il müdürleri, başkanlar, uzmanlar, hastane müdürlerine seslenmek istiyoruz: Sizler herhangi bir seçme ya da mülakata girmeden karar verici konuma geldiniz. Hem sahada 7/24 çalışıp hem her türlü afet durumunda hem gece gündüz vardiyalı çalışanların, sizin kadar değeri yok mu Bakanlığımızda? Bu sınava girenler sözleşme imzalayıp   makam sahibi olmayacak, sözleşmeli idareciler gibi ücret de almayacak.  İstedikleri tek şey alınlarının teriyle aldıkları unvanların, bitirdikleri okulların karşılığını diğer kurumlarda olduğu gibi zorlaştırmadan hak sahiplerine teslim edilmesidir” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Şanlıurfa Tabip Odası: Eyyübiye’deki Aile Hekiminin Açığa Alınması Hukuksuzdur!

Şanlıurfa’da Eyyübiye İlçesi’nde Aile Sağlığı Merkezi’nde görev yapan hemşire T.B.’nin farklı bir partiye oy verdiği gerekçesiyle Aile Hekimi İ.Ö. ve eşi A.Ö. tarafından tehdit edildiğini iddia ederek Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü’ne şikayette bulunması ve sonrasında Aile Hekimi İ.Ö.’nün ve eşinin açığa alındıklarına ilişkin dün basın yayın organlarında yayımlanan habere ilişkin Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Bulut Ezer, Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) “aile hekiminin açığa alınma işlemi hukuksuzdur, yargısız infazdır”  değerlendirmesinde bulundu.

Oda Başkanı Dr. Bulut Ezer, BSHA’ya Konuştu

Aile hekimine açığa alındığına resmi bilgi verilmediği, çiftin Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü tarafından açığa alındıklarını basında çıkan haberlerden öğrendikleri belirtildi. Bir aile hekiminin hakkındaki şikayet doğrultusunda kendisinin ifadesine başvurulmadan açığa alınması karşısında Şanlıurfa Tabip Odası harekete geçerek, hukuksuz işlemle ilgili yetkili mercilere bildirimde bulundu. BSHA, yaşanan olayla ilgili Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Dr. Bulut Ezer’den ilgili bilgi aldı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu (AHEK) Başkanı Dr. Emrah Kırımlı da Şanlıurfa’da görevli aile hekiminin açığa alınması olayı ile ilgili BSHA’ya değerlendirmede bulunarak, hukuksuzca gerçekleştirilen açığa alınma işlemi ile ilgili tepkisini dile getirdi. 

Aile Hekimi, Açığa Alındığını Basından Öğrendi!

Şanlıurfa Tabip Odası Başkanı Dr. Ezer, açığa alınma işleminin hukuka aykırı olduğunu, Aile Hekimi İ.Ö.’nün olayla ilgili ifadesine başvurulmadan açığa alınması işleminin yargısız infaz olduğunu söyledi. Şanlıurfa Halk Sağlığı Başkanlığı’na, Aile Hekimi İ.Ö. hakkında ifadesine başvurulmadan verilen hukuksuz açığa alınma kararı karşısındaki hassasiyetleri konusunda bildirimde bulunduklarını belirten Tabip Odası Başkanı Ezer, “Hemşire, Aile hekimi ve Eşi arasında meydana gelen tartışmanın, hekimle görüşmeleri doğrultusunda edindindikleri bilgiye dayanarak, siyasi değil, farklı bir konuda meydana geldiği bilgisini edindik. Aile hekimi İ.Ö. üçlü arasındaki tartışmanın büyüdüğünü ve tarafların karakola giderek birbirlerinden şikayetçi olduklarını ifade ediyor. Aile hekimi İ.Ö. ile Şanlıurfa Tabip Odası olarak görüşme yaptık. Yaşanan olayın ardından hemşire T.B. ayrıca il sağlık müdürlüğüne de şikayet dilekçesi vermiştir. Ancak bize aile hekimi tarafından aktarılan konuda değil, haberlerde geçen ‘farklı bir partiye oy veriği için tehdit edildiği’ konusunda şikayette bulunulmuştur. Bu dilekçe sonrasında da hekim açığa alınmış, kendisine herhangi bir bildirimde bulunulmamıştır. Aile hekimimize bugün öğlene kadar açığa alındığı bildirilmemiştir. Aile hekimimiz açığa alındığını ilk olarak basında çıkan haberlerden öğrenmiştir. Suçlanan taraf dinlenmeden bir açığa alınma kararı alınıyor, böyle bir işlem yapılması hukuksuzdur ve yargısız infazdır. Burada aile hekimi hakkında uygulanan işlem basına sızdırılarak kişinin linç edilmesinin de önü açılmıştır. Hal böyle olunca da  biz bu uygulamada art niyet değerlendirmesinde bulunuyoruz” dedi.

Yapılan İşlemi Bu Haliyle Hukuksuz Buluyoruz

“Kurumlar bu tür  şikayetlerde hassas davranmadan, bireylerin ifadelerini almadan, tanıkları dinlemeden böyle işlemlerde  bulunurlarsa daha sonraki dönemlerde bu tür olayların önü açılacaktır” diyen Bulut Ezer şöyle devam etti: “Aynı iş yerinde birbirlerine husumet besleyen insanlar, bu tür konuları kullanarak birbirlerine art niyetli ifadeler kullanabilirler, çeşitli mercilere tutanaklar gönderebilirler. Bu tür konular çok hassas konulardır. Doğru değerlendirme ve tarafsız gözlemler konusunda net bir sonuca varıldığında işlem yapılması gerekmektedir. Biz bu yapılan işlemi bu haliyle hukuksuz buluyoruz. Hekim arkadaşımıza da gerekli destekte bulunacağımızı hem kendisine hem de gerekli mercileri arayarak gerçekleştirdik. Halk Sağlığı Başkanlığına da konuyla ilgili hassasiyetimizi bildirdik, gerekli araştırma ve soruşturmanın yapılarak hareket edilmesi konusunda da bildirimde bulunduk. Aile hekimimizin yanındayız, kendisine her türlü hukuki desteği sağlayacağız. Yargısız infazla bir hekim arkadaşımız maalesef toplum önünde linç edilmiştir.” 

İlk Defa Böyle Bir Açığa Alınma İşlemi Yaşandı!

Ezer sözlerini şöyle sürdürdü: “Şanlıurfa özelinde ilk defa böyle bir açığa alınma işlemi yaşanmıştır. Konunun içeriği yeteri kadar araştırılmadan, muhataplarla görüşülmeden, sadece tek taraflı bir şikayet evrağı üzerinden böyle bir işlem yapılması hukuksuzdur. Bu tür konular maalesef aleyhte kullanılabilecek, istismara neden olabilecek konulardır. Yeteri kadar delil  toplanmadan, aile hekiminin açığa alınmış olması ciddi mağduriyetlere neden olacaktır. Bir diğer taraftan da bu tip durumların da önünü açacaktır. Bireyler arasında her zaman fikir ayrılıkları, tartışmalar yaşanabilir. Ancak bu yaşanan olaylarda bireyler, birbirlerini bu şekilde şikayet etme yoluna giderse ve kurumlar da yeteri kadar araştırma yapmadan açığa alma gibi, daha ortada bir suçun kanıtlandığına dair bir veri olmadan böyle bir işlemde bulunursa bu yargısız infaz yoluna gitmektir ve hukuksuzdur.” 

 

TTB AHEK Başkanlığından Açığa Alınma İşlemine Tepki!

TTB AHEK Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, Şanlıurfa’da yaşanan olayla ilgili BSHA’ya bilgi verdi. TTB AHEK Başkanı Dr. Kırımlı, “Şanlıurfa’daki olaya ilişkin takip sürecimizi başlattık. Olayın basına yansıdığı şekilde olmadığına yönelik bilgi edindik. Yaşanan olayın düzgün bir şekilde soruşturulması ve soruşturulmanın sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Ancak henüz daha soruşturma yapılmadan, gerçeğin ne olduğu ortaya çıkmadan hemen bir aile hekimini işten atma gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Daha önce de idarecilerin kendi inisiyatifleri doğrultusunda bu tür kararlar aldıklarına şahit olmuştuk ancak hukuksuz uygulamalar mahkemelerden dönmüştür. Kurumlar, genel ülkenin siyasi atmosferiyle değil hukuki süreçler sonucunda kararlar almalıdır. Bu şekilde bir usul yerleşirse, ne olduğu araştırılmadan bu tür kararlar alınmaya devam edilirse, bugün A kişisi açığa alınır, yarın B kişisi açığa alınır. Kişilere kendilerini savunma hakkı tanınmadan yapılan bu açığa alınma işlemini kabul etmiyoruz. Konunun taraflarının dinlenmesi, adil bir soruşturma sürecinin yürütülmesi zorunluluğunu yineliyoruz” dedi. 

“Hukuksuz İşlemler Mağduriyetler Silsilesi Yaratır!”

Covid-19 Pandemi sürecinde de tıbbi eksiklikler konusunda görüş bildiren aile hekimleri hakkında açığa alınma işlemlerine tanık olduklarını belirten TTB AHEK Başkanı Kırımlı, yaşanan olaydaki gibi bir konuda ilk kez bir hekimin açığa alındığını ifade etti. Kırımlı, ülke genelinde aile hekimi sayısının yeterince düşük olduğunu, ihtiyacın fazla olduğunu ifade ederek, bu tür hukuksuz işlemlerin halkta ve aile hekimliği sisteminde yaratacağı mağduriyetlerin dikkate alınması yönünde çağrıda bulundu.

Aile Hekimliği Sözleşmeli ve Ödeme Yönetmeliği Adeta Bir Ceza Yönetmeliği Gibi

Başkan Emrah Kırımlı sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye genelinde aile hekimliği ihtiyacı oldukça yüksektir ve bu alanda sağlık çalışanı sayısı azdır. Bu tip adil olmayan uygulamalarla zaten ihtiyacı karşılamayan bir sayıda aile hekimine sahipken, var olan sayıda azaltarak vatandaşların da mağdur edildiğini unutmamamız gerekmektedir. Bu vesileyle vatandaşlara verilen hizmette aksamalar olacak, haksız yere açığa alınan aile hekiminin iş yükü başka bir aile hekimine kalacak sonuçta büyük bir mağduriyetler silsilesi doğacaktır.  Tavrımız baştan beri Aile Hekimliği Sözleşmeli ve Ödeme Yönetmeliğinin adeta bir ceza yönetmeliği gibi olduğunu dile getiriyoruz. Bu yönetmeliğin bir ceza aracı olarak kullanılmasını doğru bulmuyoruz.”

“İstismarı ve Hukuksuzluğu Artırır”

Kırımlı yaşanan olayda bir problem varsa adil bir soruşturma süreci ile karar verilmesini belirterek şöyle devam etti: “Şanlıurfa’da gerçekleştirilen açığa alınma işleminin gerçekleşmesine neden olan ‘siyasi görüş’ tartışması şikayeti ve iddiasıyla ilgili bir konuda bir hekimin hiç haberi dahi olmadan bu şekilde açığa alınması gibi bir durumla ilk kez karşılaşılıyor. Aynı iş yerinde çalışan ve geçinemeyen insanlar tabi ki olacaktır ve bu vakalar artarsa bunun bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığını gören kişiler bu yolla şikayetçi olarak istismar yoluna yönelebilirler.”

Sözleşmeleri İki Ay Süreyle Askıya Alındı

Şanlıurfa’da görevli aile hekimi ve sağlık çalışanı eşinin açığa alınması ile ilgili basın yayın organlarında yer alan haberde, “Şanlıurfa’nın Eyyübiye ilçesinde bir aile sağlığı merkezinde görev yapan hemşire T.B. ile aynı merkezde görevli aile hekimi İ.Ö. ve sağlık çalışanı eşi A.Ö. arasında siyasi görüş nedeniyle tartışma yaşandı. Tartışma sırasında, hemşire T.B’ye, “Bu sağlık ocağında seni çalıştırmayız, git bu sağlık ocağından” dediği ve hakaret içeren ifadeler kullandığı iddia edilen doktor İ.Ö., çevredekilerin araya girmesiyle olay yerinden uzaklaştırıldı. Hemşire T.B.’nin şikayeti üzerine İl Sağlık Müdürlüğü’nce konuyla ilgili başlatılan soruşturma sonucu aile hekimi İ.Ö. ile eşi A.Ö. açığa alındı. Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği’ndeki “İdeolojik veya siyasi amaçlarla kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, iş yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak” hükmü uyarınca, doktor ve eşinin sözleşmelerinin iki ay süreyle askıya alındığı, ayrıca haklarında adli soruşturma başlatıldığı öğrenildi” cümleleri ve bilgileri yer aldı. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

 

Deprem Bölgelerinde Görevli Memurlara Afet Tazminatı

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgelerde görev yapan memurlara afet tazminatı ödenmesine dair genelge yayımlandı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yayımlanan genelgede deprem bölgelerinde görevli kamu personeline 6 Şubat 2023 tarihinden geçerli olmak üzere 6 ay süreyle 2059,99 TL tazminat ödenmesi ile ilgili çıkarılan genelge Resmi Gazetede yayımlandı. Cumhurbaşkanlığı kararına atıfta bulunulan genelgede, ödenecek tazminatın depremle ilgili bir görevin ifası sebebiyle bu karar kapsamındaki yerlerde geçici olarak görevlendirilenlere ödeneceği ifade edildi. 81 ilden yapılan görevlendirmelerin il valilikleri tarafından tespit edileceği, görevlendirilen personel ve gün sayısı itibariyle il bazında ödenecek tazminatın yine valilikler tarafından oluşturulacak olan Afet ve Acil Durum Komisyonuna getirilerek görevlendirmeyi yapan ilgili valiliğin özel hesabı üzerinden tazminat ödemelerinin yapılması istendi.  

(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Seçim Bitti, Sıra Memur ve Emeklinin Refahının Sağlanmasında!

Anadolu Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Anadolu Sağlık-Sen) Genel Başkanı Necip Taşkın, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yaptığı değerlendirmede; Cumhurbaşkanlığı seçimine yüksek oranda katılımın sağlanması ve seçimin olgunluk içinde geçerek sonuçlanmasının milletin demokrasi kültürünün bir göstergesi olduğunu belirterek, seçim sonucunun ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni etti.

“Vatandaşların İnsanca Yaşayabilecekleri Şartlar Oluşturulmalı”

Seçimlerin geride kaldığını, bundan sonra yapılması gerekenin önümüze bakmak olduğunu belirten Taşkın, “ülkemizin kalkınması, dar ve sabit gelirli vatandaşların insanca yaşayabilecekleri şartların oluşturulması, özellikle memur ve memur emeklilerinin refah seviyesinin yükseltilerek mutlu ve huzurlu bir yaşam temin edilmesinin önemli olduğuna vurgu yaparak, milli birlik ve beraberliği sağlayan ortak kültüre karşı aidiyet duygusunun sağlam bir şekilde vücut bulmasını sağlamanın önemini herkes anlamalı ve önümüzdeki günlerde kalkınmayı sağlayacak süreci başlatmanın yolunu açmalıyız” ifadelerini kullandı.

“Temmuz Zammı Yoksulluk Sınırının Üstünde Tutulmalıdır”

Necip Taşkın; seçimin bittiğini, sıranın memur ve memur emeklisinin refahını sağlayacak düzenlemelerde olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Ülkemiz, dünya siyaseti açısından önemli bir seçimi geride bıraktı. Başarılı ve demokrasiyle özdeşleşmiş bir seçim atmosferinin ardından ekonomiye gözlerimizi çevirmemiz gerekiyor. Zira memur ve memur emeklileri güç yaşam şartlarıyla yarına kavuşmaya çalışıyor. Satın alma gücü azaldı. Temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda değiller. Önümüzdeki Temmuz ayında memur ve memur emeklilerine yapılacak maaş zammının yoksulluk sınırının üstünde olması gerekmektedir. Memur emeklisine Aile Yardımı verilmeli; memura iki bayram ikramiyesinin yanı sıra vergi dilimi yükseltilmeli, vergi oranı %15’te sabitlenerek biraz olsun nefes alması sağlanmalı; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınarak vergide adalet sağlanmalıdır”

Büyükşehir Tazminatı

Özellikle sağlık teşkilatlarında çalışanların hafta içi, hafta sonu, bayram ve resmi tatillerde gece ve gündüz mesaileri için katsayı belirlenerek; gece nöbetleri için iki katı artırımlı, bayram ve resmi tatillerde tutulacak nöbetlerin dört katı artırımlı ücret ödenmesi sağlanmalıdır. Giyim kuşam yardımı artırılmalıdır. Seçim öncesinde verilen söz kapsamında; 3600 ek gösterge düzenlemesinde kapsam dışı kalan tüm çalışanların yararlanması sağlanmalıdır. Büyük kentlerde sağlık çalışanlarının ulaşımı %50 indirimli yapılmalı, ayrıca 5.000 TL. “büyükşehir tazminatı” ve 5.000 TL. kira yardımı yapılması sağlanmalıdır. Emekliliğe yansıyan tek kalem maaş üzerinde bir düzenleme yapılmalıdır. Söz de değil, yeni düzenlemelerle sağlık çalışanlarının refahı, huzuru ve kurumuna karşı aidiyet duygusu en üst seviyeye çıkarılarak moral ve motivasyonu sağlanmalıdır. Kısaca, ülkemizin yeni siyasi hükümeti dar ve sabit gelirli vatandaşların ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için düzenleme yapmalıdır.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Köy Okulları Yerine Açılan Köy Yaşam Merkezi Sayısı 3 Bin 500’e Ulaştı

Aktif olarak kullanılmayan, kapatılan köy okullarının köy yaşam merkezine dönüştürülmesi projesi kapsamında, 1.500 yeni köy yaşam merkezinin toplu açılışı, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer‘in katılımıyla İzmir’in Urla İlçesi’nde düzenlenen törenle gerçekleşti. Aktif olarak kullanılmayan köy okulları; Köy Yaşam Merkezi Projesi’yle ihtiyaçlar doğrultusunda anaokulu, ilkokul, kurs merkezi, kütüphane, matematik, doğa, bilim ve tasarım gibi farklı alanlarda hizmet veren atölyelerle gençlik kampları gibi eğitsel ve sosyal etkinliklerin yapılacağı alanlara dönüştürülüyor. 

1.500 Köy Yaşam Merkezinin Toplu Açılışı Yapıldı 

Proje kapsamında daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Külliye’de toplu açılışı gerçekleştirilen 2 bin köy yaşam merkezinin yanı sıra bugün toplu açılışı yapılan 1.500 köy yaşam merkeziyle birlikte köy yaşam merkezlerinin toplam sayısı, 3 bin 500’e ulaştı. Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Urla Barbaros Köy Yaşam Merkezinde toplu açılış töreni gerçekleştirdi. 

“Taşımalı Eğitime Geçilmesi Köy Okullarının Kapatılmasıyla İlişkilendiriliyor”

Bakan Özer, taşımalı eğitimin köy okullarının kapatılmasıyla ilişkilendirildiği ve sanki bunun da son yirmi yıl içinde yapılmış gibi bir algı oluşturulduğunu kaydederek “Köylerimizin eğitimle buluşturulmasıyla ilgili bir özlemi son iki yılda bizim Bakanlık olarak öncelik verdiğimiz projelerden biri olarak sisteme dâhil ettik. Bizim Bakanlıktaki önceliğimiz, üç temel noktaydı. Birincisi, okul öncesi eğitimdi. Eğitim sistemlerindeki en kritik olan eğitim kademesi okul öncesi eğitimdir. Türkiye maalesef bunu çok yeterince algılayamadı.  Türkiye son yirmi yılda diğer kademelerdeki okullaşma oranlarını artırmakla uğraştığı için okul öncesi eğitimi yeterince eğitim sisteminde neye karşılık geldiğini fark edemedi. Okul öncesi eğitim, eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin başladığı yerdir. Eğer ülkenin çocuklarının bir kısmı okul öncesi eğitime gidiyor bir kısmı gitmiyorsa eşitsizlik orada başlar. Sonra eğitimin ilerleyen kademesinde okullar arası başarı farkı olarak önümüze çıkar. Özellikle Amerika’daki boylamsal çalışmalara baktığımız zaman şunu görürsünüz; okul öncesi eğitime gitmiş olan bir bireyin yaşamı boyunca eğitimde ve istihdamda kaldığı süre okul öncesi eğitime gitmemiş bireye göre çok daha uzundur. Yani nitelikli insan yetiştirmeyle ilgili çok önemli bir fırsattır” dedi. 

“Okul Değil, Köy Yaşam Merkezi”

Bakan Özer, Balıklıova Köy Yaşam Merkezi ziyaretinde, geçmişteki köy enstitüleri gibi köy okullarının tekrar hayata geçirilmesinin bakanlığın son bir buçuk yıl içindeki öncelik verdiği konulardan biri olduğunu kaydetti. Köy enstitülerine atıfta bulunan Bakan Özer, “Köy enstitüleri, bu ülkenin sadece eğitim öğretiminin yaygınlaştırılmasına değil; yetişkin, her şeyi yapabilir insanların yetiştirilmesine katkı verdiyse yeni dönemde köy yaşam merkezleriyle bu okullarımızda sadece okul öncesi, ilkokul eğitimini vermek değil, aynı zamanda tüm bu binalarda halk eğitim merkeziyle yetişkinlerimize de istedikleri kursları düzenleme, istedikleri eğitimi almayla ilgili bir imkan geliştirdik. Bunun için bu okullarımıza artık ‘köy okulu’ demiyoruz, ‘köy yaşam merkezi’ diyoruz” diye konuştu. 

“2023 Yılı Sonuna kadar Açılmadık Tek Bir Köy Okulu Bırakmayacağız”

Özer sözlerine şöyle devam etti: Aynı zamanda kadın kooperatiflerimizin de kendi varlıklarını üretim süreçlerine kattıkları bir yer hâline dönüşüyor. Bugün itibarıyla 3 bin 500 köy okulunu köy yaşam merkezine, buradaki köy yaşam merkezi gibi köy yaşam merkezine dönüştürmüş bulunuyoruz. Bu yılın, 2023 yılının sonuna kadar da Türkiye’de açılmadık tek bir köy okulu bırakmayacağız. Dolayısıyla o geçmişte nasıl köylerden kalkınma hamlesi başlamışsa, yine aynı şekilde gıdayla ilgili, tarımla ilgili, kalkınmayla ilgili, eğitimle ilgili hamleyi de köylerimizden ve mahallelerimizden başlatacağız. Bu mekânları tamamen vatandaşlarımızın ücretsiz bir şekilde kullanabildiği mekânlara dönüştürmüş oluyoruz. Buradaki köy yaşam merkezimiz hayırlı uğurlu olsun.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

“Sigara Bağımlılığı Tedavi Edilebilir Mi ?”

31 Mayıs Dünya Tütünsüz Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Dr. Aslı Başabak Bhais, sigara bağımlılığının tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyledi. Azaltarak ya da yerine elektronik sigara kullanarak bırakmaya çalışmanın etkin yöntemler olmadığına vurgu yapan Bhais, “Daha az zararlı olduğu düşünülerek bu ürünleri kullanmak, ileride görülebilecek zarara dair kaygıyı azaltarak, bırakma motivasyonunu düşürüyor. Sigara içilmesi yasak alanlarda da kullanılabilmesi davranışı sıklaştırmaya sebep oluyor.” uyarısında bulundu. Nargile, aromalı sigaralar ve elektronik sigaralardaki tehlikeye dikkat çeken Bhais, “1 nargile 4-5 paket sigaraya eş değer. Elektronik sigaraların özellikle akciğer, kalp, ağız ve diş sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu görülüyor. Aromalı sigaralarsa kanser riskini yükseltiyor.” dedi.

Uzman Klinik Psikolog Dr. Aslı Başabak Bhais, 31 Mayıs ‘Dünya Tütünsüz Günü’ kapsamında sigara bağımlılığı hakkında açıklamalarda bulundu.

Bu kriterlerden ikisi sizde varsa bağımlısınız

Ruhsal hastalıkların tanısal el kitabına göre sigara bağımlılığını tanımlayan Uzman Klinik Psikolog Dr. Aslı Başabak Bhais, bir kişinin bağımlı sayılabilmesi için oluşması gereken kriterleri sıraladı ve bu kriterlerden en az ikisinin varlığı durumunda sigara bağımlılığından söz edilebileceğini söyledi:

– Son on iki aylık süre içinde planlanandan daha fazla ya da uzun süreli olarak sigara kullanmak

– Sigarayı bırakmak ya da kontrol altında tutmak için sürekli bir istek duymak ve başarısızlıkla sonuçlanan girişimlerde bulunmak

– Sigara kullanımı ile ilgili etkinliklere çok zaman ayırmak

– Sigara kullanmak için yoğun bir istek duymak

– Sigara kullanımı nedeni ile işte, okulda ya da evdeki konumun gereği olan başlıca sorumlulukları yerine getirememek

– Sigara kullanımı nedeniyle bedensel, ruhsal veya toplumsal sorunlar yaşanmasına rağmen kullanmaya devam etmek

– Sigara kullanımı nedeniyle bir takım toplumsal, eğlence ya da iş ile ilgili etkinliklerin azaltılması ya da bırakılması

– Sigara kullanımına karşı tolerans gelişimi nedeni ile artan ölçülerde tütün kullanmak ya da aynı ölçüde kullanmaya rağmen belirgin olarak daha az etki yaşanması

– Sigara içilmediği zamanlarda huzursuzluk, sinirlilik, dikkat ve odaklanmakta sorun gibi yoksunluk belirtilerinin yaşanması

Yaşam boyu 100 sigara içmiş kişi bağımlı kabul ediliyor

Tütün ürünlerinin kullanım şeklinin değişiklik gösterebileceğini kaydeden Bhais, “Bazı kişiler her gün düzenli olarak sigara kullanırken bazıları arada sırada sigara içer, bazıları da bırakmış kişilerdir”. Bu kişilerin hepsi bağımlı mıdır sorusu gelebilir. Dünya Sağlık Örgütü sigara içimine dair bazı tanımlamalar yapar. Her gün en az 1 sigara içen grup, 30 günde günlük 1 taneden daha az sigara içen grup ve ara sıra içen (sosyal ortamlarda) grup şeklinde tanımlamıştır. Özetle yaşamı boyunca toplam 100 adet sigara içmiş olan kişi ‘sigara içen’ olarak kabul edilmektedir.” diye konuştu.

Aromalı sigaralar kanser riskini yükseltiyor

Özellikle gençler arasında kullanımı yaygın olan aromalı, mentollü sigaraların daha fazla bağımlılık yapma ihtimalinden öte bu ürünlerin kanser riskini arttırması ile ilgili çalışmalar olduğuna dikkat çeken Bhais, “Bu konuda yapılan çalışmalarda mentol aromalarının kanser yapıcı bileşik bulundurdukları ve uzun süre kullanımları ile pulegon isimli bir yağa dönüştükleri bildirilmiştir. Öyle ki bu sebeple Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) 2019 yılında ABD’de mentollü sigara kullanımını yasaklamıştır. Bu risk aynı şekilde elektronik sigara kullananlarda da vardır.” uyarısında bulundu.

Elektronik sigaraların kalp, ağız ve diş sağlığı üzerinde olumsuz etkileri var

Sigarayı bırakmak ya da azaltmak isteyenlerin basamak olarak elektronik sigaraya yönelmesini de değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Dr. Aslı Başabak Bhais, “Çok bilinen bir yanılgı olmasına rağmen elektronik sigaraların sigarayı bırakmada yardımcı olduğuna dair bilimsel bir kanıt yok. Aksine kişilerin, yardımcı olduğunu ya da daha az zararlı olduğunu düşünerek, bu ürünleri kullanması ileride görebilecekleri zarara dair kaygılarını azaltarak, bırakma motivasyonlarını da düşürüyor. Sigara içilmesi yasak alanlarda kullanımın olması ya da 18 yaş altı kişilerin de bu ürünlere ulaşabiliyor olması da bırakmaya yardımcı olmadığı gibi davranışı sıklaştırmaya sebep oluyor.” ifadelerini kullandı.

Elektronik sigaraların zararlarına da dikkat çeken Bhais, “Elektronik sigaralar yakın dönemde piyasaya çıktığı için kullanımın uzun vadede sonuçlarını gösteren araştırmalar yeni yeni ortaya çıkmaktadır. Çıkan sonuçlar özellikle akciğer, kalp, ağız ve diş sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor.” dedi.

1 nargile 4-5 paket sigaraya eş değer

Bazı kişilerin düzenli sigara kullanmasalar da nargile kullandıklarına değinen Bhais, “Bunun bağımlılık olmadığını, sosyal bir kullanım olduğunu ya da zarar vermeyeceğini düşünürler. Ancak gerçek şu ki içinde bulunan nikel, kurşun, kobalt oranlarının sigaradan daha yüksek olması sebebiyle 1 nargile 4-5 paket sigaraya eş değerdir. Ayrıca birçok kişinin kullandığı ve yeterince dezenfekte edilmeyen nargileler verem başta olmak üzere birçok bulaşıcı hastalığa yakalanmak için de risk oluşturmaktadır.” şeklinde konuştu.

Sigara bağımlılığı tedavi edilebilir ama tamamen yok olmaz

Diğer bağımlılıklar gibi sigara bağımlılığının da tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Bhais, “Kişi sigarayı bırakabilir. Bırakma durumunda sigara bağımlılığı hastalığı pasif durumda olur. Beyindeki sigarayı tanıyan hücreler uyku haline geçer. Kişinin kullanımı olmaz ancak içme isteği olabilir. Ancak kişi içmeden bu istek anlarını geçirebilir. Tekrar kullanımın olması durumunda hastalık tekrar alevlenir. Kullanım bir süre sonra kontrolden çıkar ve kişi bir süre sonra eski kullanım düzenine döner. Yani sigara bağımlılığında tedaviden kastedilen; ‘düzelir ama asla tamamen yok olmaz’. Kişi bıraktıktan 5 yıl sonra bile içmeyi denese tekrar eski içme düzenine dönebilir.” ifadelerini kullandı.

Azaltarak bırakma etkin bir yöntem değil

Sigarayı bırakma tedavisinde temel belirleyicinin kişinin motivasyonu olduğunu belirten Bhais, “Araştırmalar azaltarak bırakma ya da düşük nikotin içeren ‘light’ sigaralar içmenin bırakmada etkin yöntemler olmadığını gösteriyor. Bu sebeple tamamen bırakmak üzerine bir tedavinin başarı şansı daha yüksek. Bırakma girişiminde profesyonel bir destek almak da başarı şansını arttırır. Sigara bırakma polikliniklerinde bırakmaya yardımcı olması için ilaç desteği, nikotin yerine koyma tedavisi ve bırakma stratejilerini planlamak adına psikoterapi desteği alınabilir.” diye konuştu.

Uygulanan sisteme örnek veren Bhais, sözlerini şöyle tamamladı:

“Danışanın ilk olarak bir hekim tarafından genel muayenesi yapılır ve sigara bağımlılığı açısından değerlendirilir. Kişinin ihtiyacına göre ilaç veya psikoterapi desteği tedaviye eklenir. Tedavide iki aşama vardır: Bırakmak ve sürdürmek. Her iki tedavi aşaması için de farklı hedefler vardır. Özellikle bırakma sonrası ilk 1 hafta, 1 ay ve 3 aylık süreçler tekrar başlama riskleri açısından önemli olduğu için bu dönemler birlikte aşılır. Terapilerde kişi riskli durumları, kendisini tekrar kullanıma döndüren sebepleri ve kullanmamak konusunda işe yarayan yöntemleri daha iyi fark ettiği için daha uygun stratejiler bulabilir.” (BSHA)

Egeliler Tiyatroya Doyacak – BSHA

Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu tarafından
“Tiyatro Günleri” kapsamında bu yıl 25’incisi düzenlenecek olan Tiyatro Festivali, 1 Haziran Perşembe günü kapılarını izleyicilere açacak.

Ege Üniversitesi Sanat Tiyatrosu adıyla 1965 yılında faaliyetlerine başlayan ve bugün Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu (EÜTT) adıyla aktif olarak çalışmalarına devam eden topluluk, festival boyunca 5 farklı ilden 10’dan fazla tiyatro ekibini seyirciyle buluşturacak.

“Düdüklüde Kıymalı Bamya” isimli oyunla, 1 Haziran, saat 20.00’de perdelerini açacak olan festival, 11 Haziran’a dek sürecek ve bu süre zarfında 20 oyun sahnelenecek. Festival süresince sergilenecek tüm
oyunlar ise ücretsiz olacak. (İZMİRHABERLERİ)

Egemot H2K Racing Team, sezonu Körfez’de açıyor

Egemot H2K Racing Team, 2023 AVIS Türkiye Pist Şampiyonası’nda sezonu Kocaeli Körfez Yarış Pisti’nde açacak. Süper Grup’ta mücadele edecek olan ekip, bu yıl şampiyonluğu kaçırmak istemiyor.

İzmirli eğitmen pilotlar Kamil Çat ve Hazal Edremitlioğlu tarafından geçen yıl kurulan ve ilk sezonunda pilotlar klasmanında Türkiye Pist Şampiyonası’nda şampiyonluğu kıl payı kaçırarak 2’nci sırada bitiren Egemot H2K Racing Team, bu yıl 2023 AVIS Türkiye Pist Şampiyonası’na iddialı giriyor.

2022 yılında kurulan ve kurulduğu ilk yıl kaçırılan şampiyonlukla tecrübe ve deneyim kazandıklarını belirten Egemot H2K Racing Team Takım Kaptanları Kamil Çat ve Hazal Edremitlioğlu, bu yıl takıma eklenen iddialı pilotlarıyla 2023 Türkiye Pist Şampiyonası’na damga vuracaklarını belirtti. Kocaeli Körfez Yarış Pisti’nde yapılacak 1. Ayak yarışları öncesi değerlendirmede bulunan Takım Kaptanları Çat ve Edremitlioğlu, “Yeni sezonda takımımıza iki yeni pilotumuzu ekledik. Pilotlarımızla yaptığımız test antrenmanlarında gördük ki, onları H2K Racing Team ailesine kısa sürede adapte ettik. Bu yıl Türkiye Pist Şampiyonası’nı zirvede tamamlamak için çok çalıştık, bu çalışmalarımızın karşılığını almak istiyoruz. Tüm takımlara yeni sezonda başarılar dileriz” ifadesini kullandı.

H2K iki yeni pilot ile güçlendi

Egemot H2K Racing Team’in 17 yaşındaki genç pilotu Ömer Şamlı takımda kalırken, pistlerin tecrübeli ismi Azizhan Kaya bu yıl H2K adına pistlerde yarışacak. Takımın bir diğer pilotu ise TOSFED Yıldızını Arıyor Projesi’nin 2022 finalistlerinden Berkay Akça. Egemot H2K Racing Team, bu yıl da pistlere genç pilotlar kazandırmak için çalışırken, diğer yandan Türkiye Pist Şampiyonası’nda zirveyi kovalayacak.

Körfez yeni sezona hazır

AVIS Türkiye Pist Şampiyonası 1. Ayak yarışları, 3-4 Haziran tarihlerinde TOSFED Körfez Yarış Pisti’nde koşulacak. ICRYPEX ana sponsorluğundaki 2023 sezonunun ilk pist yarışında, maxi grupta 5, süper grupta 8 olmak üzere 13 sporcu mücadele edecek. TOSFED tarafından açıklanan taslak takvime göre 2’nci ayak yarışları, İzmir Pınarbaşı’nda gerçekleştirilecek.(BSHA)

Çeşme’de ‘Kriz’ Patladı: Sağlıkçılar Barınamıyor, Mecburi İstikamet Köyler!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Eş Başkanı Nursel Yücesoy, Çeşme Devlet Hastanesi’nde sağlık emekçilerinin barınma krizi yaşadığını, bu krizin nedeninin bu kez çalışma koşullarından çok sahil beldesinde gittikçe artan ev kiralarından kaynaklı olduğunu belirtti. “Çeşme, Urla ve benzeri sahil şeridinde görevli olan sağlık memurları bu beldelerde çalışmak istemiyor. Buralara tayin tercihi yapmazken aynı zamanda bu beldelerden gitmek için emekli oluyorlar. Kalmak zorunda olanlar da köylerde ikamet etmek mecburiyetinde kalıyor. Nedeni sahil beldelerinde her geçen gün daha da yükselen ev kiraları” diyen Nursel Yücesoy’u emlak piyasasından edindiğimiz veriler de doğruluyor.

Bilim Sağlık Haber Ajansı’nın (BSHA) emlak piyasası duayenlerinden edindiği bilgiye göre bugünün güncel fiyat bilgisiyle; Çeşme merkezde 1+1 evlerin kiraları ise 8-10 bin aralığında seyrediyor. Çeşme Reisdere TOKİ’de şu anda 1+1 evlerin kiraları ise 7-8 bin aralığında. Urla’da da kiralık ev fiyatlarının Çeşme piyasasına benzer olduğunu belirtiliyor. “Çeşme Devlet Hastanesi’nde görevli olan sağlık emekçileri büyük bir krizin içindedir” diyen Nursel Yücesoy çözüm önerisi olarak “Sağlık hizmetlerinin sorunsuz yürümesi için bu krizin çözümü kamu eliyle memura lojman sağlanmasıdır” dedi. 

“Mecburen Köylerde Yaşıyorlar, Çeşme’de Barınamıyorlar!”

Gündem artık ‘geçim’ diyerek BSHA’ya açıklamada bulunan SES İzmir Şube Eş Başkanı Nursel Yücesoy, İzmir’de Çeşme Devlet Hastanesi’nde son zamanlarda büyük bir kriz yaşandığını açıkladı. Çeşme Devlet Hastanesi’nde görevli olan sağlık çalışanlarının barınma sorunuyla mücadele ettiklerini söyleyen Yücesoy, “Çeşme’deki sağlık emekçisi arkadaşlarımız yaşadıkları barınma ve geçim sıkıntısı nedeniyle emeklilik yolunu tercih etmeye başladılar” dedi ve şöyle devam etti: “Çeşme Devlet Hastanesi’ne atanan sağlık çalışanları da orada kalmak istemiyor çünkü inanılmaz bir barınma sorunu var. Kiralar çok yüksek. Çeşme haricinde İzmir’deki diğer  tatil beldelerindeki hastanelerde de bu anlamda büyük sorunlar var. Çözüm için yıllardır bir adım atılmıyor. Çözümü de hiç zor değil.”

Barınma Sorununa Lojman Önerisi!

Yaşanan sorunlara ilişkin çözümün çok basit, istenirse yapılabileceğine dikkat çeken Yücesoy, “Bizlerin önerisi bu sorunun lojman marifetiyle çözülmesidir. Kamuda çalışan insanların barınma sorununu çözebilirseniz insanların çalışma motivasyonu olacaktır, bu beldelerde isteyerek çalışacaklardır. Çok az personelle farklı farklı işlerde görevlendirilerek çalışma koşulları zorlayıcı bir hal almıştır. İnsanlar tükenmişlik sendromu yaşıyor. Kimse Çeşme ve benzeri beldelere atanmak istemiyor. Var olanlar da buralardan kaçmanın yolunu arıyor. Hiç kimse bu hastanelere tayin istemiyor. Bunun yanında yaz dönemlerinde bu beldelerdeki hasta potansiyeli yazlıkçıların da gelmesiyle oldukça artıyor. Randevu sorunundan kaynaklı artık İzmir içerisinden de ilçelere bir hasta sirkülasyonu oluşuyor. Bir tane işe bakması gereken bir arkadaşımız 3-5 birimde birden çalıştırıyorlar ki bu kesinlikle yapılmaması gereken bir uygulamadır. Öncelikle barınma sorunun acil çözümü için devlet eliyle barınabilecekleri bir lojman yapılmasıdır. TOKİ marifetiyle sağlık çalışanlarının barınma sorununu çözebilecek konutlar üretilmelidir. Alan var, alan çok istenirse çok kolay ve kısa zamanda yapılabilecek bir şeydir. Çeşme’den her gün İzmir’e gidip gelinemiyor. Önceden beri Çeşme’de olanlar ev bularak yerleşmişlerdir. Sonradan gelenler ise ev bulamıyorlar, uzak köylerinde ikamet ederek her gün hastaneye gidip gelmek durumunda kalıyorlar” şeklinde konuştu. 

 

Çeşme’de En Düşük Kira 7-8 Bin Aralığında 

Çeşme, Urla ve civarında ev kira fiyatlarına ilişkin BSHA’nın emlak piyasası duayenlerinden edindiği edindiği bilgilere göre; bugün (31 Mayıs) itibariyle Çeşme İlçesi’nde merkezde 1+1 ev fiyatlarının 8-10 bin arasında değiştiği, Çeşme Reisdere TOKİ’de 1+1 kiralık ev fiyatlarının 7-8 bin aralığında olduğu öğrenildi. Çeşme merkezde ev sahiplerinin evlerini sezonluk olarak 3 ay şeklinde kiraya verme eğiliminde oldukları, bu doğrultuda da 3 aylık kiraların 60-70 bin aralığında olduğu belirtiliyor. 

“Kira Fiyatlarında Düşme Olmaz, Sabit Kalma Eğilimi Belki Olabilir”

Ev sahiplerine yönelik Hükümet, Borçlar Kanunu’na eklenen geçici madde ile 1 Temmuz 2023 tarihine kadar yenilenen kira sözleşmelerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin bir kısıtlama getirdi. Buna göre; kira anlaşmaları bir önceki dönemin kira bedelinin yüzde 25’ini aşamayacak. Sadece konutlarda geçerli olan kira artış sınırlamasının 1 Temmuz tarihinden sonra da devam ettirilip ettirilmeyeceği merak ediliyor. Emlak uzmanları bir tek ev kira fiyatlarının değil; gıdadan, giyime, akaryakıttan, araç fiyatlarına kadar pek çok kalemde yüksek artışlar yaşandığına dikkat çekti. Ev kira fiyatlarının düşme eğilimine girmesinden çok belki stabil kalması yönünde bir gelişme olabileceğine işaret ediyor. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)