Yazar arşivleri: ismail USTA

Virolog Tareen’den Türkiye’ye Önemli Kolera Uyarısı !

Amerika’da yaşayan Türk Bilim İnsanı Virolog Semih Tareen, deprem bölgelerinde bulaşıcı hastalık risklerine karşı twitter üzerinden bilgi paylaşımında bulundu.

Deprem sonrası bulaşıcı hastalık risklerinin arttığına dikkat çeken Tareen, sınır komşumuz Suriye’de var olan kolera salgınının Türkiye’yi de tehdit ettiğini vurguladı. Virolog Tareen,“Lağım sisteminin sulara karışması, hijyenik şartların bulunmaması etkendir. Deprem öncesi kolera salgını Suriye’de zaten vardı. Deprem sonrası bu daha ciddi bir hal alıp sınırı gözardı ederek Türkiye’ye yayılma riski yüksek. Kolera aşısı var, fakat kolera salgını olmayan yerlerde rutin olarak yapılan bir aşı değil. Bu yüzden bu aşıya erişim zordur” paylaşımında bulundu. 

“Bağışçılar Hijyen Seti Gönderimi Yapabilir” 

DSÖ’nün onayladığı kolera aşıları; Vaxchora, Dukoral, ShanChol, ve Euvichol-Plus’ın şu an temin edilmesinin zor olduğuna dikkat çeken Tareen, “Aşı bulunması zor olduğu için Kolera gibi salgınları önlemek için hijyen çok önemli. Bağışlarla temiz içme suyu, hijyen setleri, verilebilir. Ayrıca orada görev yapan arkadaşlar, yemek servisi sunan arkadaşlar özellikle hijyenlerine dikkat etmeliler ki bulaştırıcı olmasınlar” dedi. 

“Türkiye 1938’de Kolera Aşısı Üretip Çin’e Gönderiyordu”

Virolog Semih Tareen paylaşımında ayrıca Türkiye’nin 1938 senesinde kolera aşısı üreten ve Çin’e salgın için aşı gönderen bir devlet olduğuna dikkat çekerek şu cümlelere yer verdi: “Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Hulusi Alataş imzalı 27 Temmuz 1938 tarihli ve 191-14715 sayılı yazı ile Türkiye Çin’e 1 milyon santimetre mik’âbı kolera aşısı yardım etme kararı aldı.” Tareen paylaşımına Çin’e gönderilen aşı ile ilgili resmi yazının görselini de ekledi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

“Depremzedelere Kendilerini Yalnız Hissetmeyecekleri Profesyonel Destek Sağlanmalı”

Kahramanmaraş merkezli depremlerde can kaybı ve yıkımların yaşandığı illerde gönüllü ekipler ile incelemeler yapan Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Hatay Raporu’na dün yer verdiğimizin haberimizin ikinci kısmında Adana var.

Raporda Adana’nın sağlık hizmetlerinin, yıkım ve can kaybı konusunda Hatay’a ve ilçelerine göre daha iyi durumda olsa da deprem bölgelerinde yaşanan eksiklikler, bilgilendirme sorunları, sahip çıkılma beklentilerinin burada da tam olarak karşılanmadığı belirtiliyor. Raporda her iki ilde de depremzedelerde ruhsal kalıcı izler oluşmaması için önlem alınması gerektiği konusunda ‘kritik zaman geçiyor’ uyarısı yapıldı. Bunun yanında TPD, “depremzedelere acilen yalnız olmadıklarının hissetirilmesi gerektiği konusunda destekler sağlanmalıdır” vurgusu yaptı. 

TPD, Adana ve Hatay raporlarında bölgelerde çocuk ergen psikiyatristi ihtiyacının acil olduğuna dikkat çekerken, refakatsiz çocuklar konusunda özellikle depremin ilk anlarında sağlık kuruluşlarına başvurularda koordinasyonsuzluklar yaşandığı bilgisini edindiklerini, bunun da güvenlik zafiyeti doğurduğunun altını çiziyor. Psikiyatri profesörleri Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım ve Prof. Dr. Mehmet Hamid Boztaş ve Prof. Dr. Özgür Öner, tarafından hazırlanan raporda Adana ilinde deprem durum tespitlerine acil önerilere dikkat çekiliyor.  

Birincil ve İkincil Ruhsal Destek İhtiyacı Var

TPD tarafından yapılan alan çalışmasında ayrıca Türk Tabipler Birliği (TTB) başta olmak üzere Adana Tabip Odası ve diğer kuruluşlarla da görüşmeler sağlanarak bilgiler edinildi. TTB tarafından hazırlanan depremin ilk günlerine ilişkin değerlendirmede kentte, birincil ve ikincil travmatizasyon süreçleri belirtilerek ruhsal destek ihtiyacının olduğu, sağlık personeli gereksinimi olmadığı bilgisi yer aldı. TPD, Adana’da güneydeki iller olan Hatay, Osmaniye, Maraş’a göre daha bölgesel bir yıkım yaşandığını, sağlık alt yapısının tamamen tahrip olmaması nedeniyle Adana Tabip Odası’nın destek için oldukça kritik lojistik ve insan gücü merkezlerinden biri olarak işlevi gördüğünün altını çizdi.

Adana Ruh Sağlığı Hastanesi Durumu


TPD, Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki insan gücü, verilen hizmet ve alt yapı konularında değerlendirmede bulundu. TPD, Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’nin pratikte 450 yataklı, AMATEM 65 yataklı olup, 1. Basamak yoğun bakım biriminin mevcut olduğunu belirttiği raporda şu değerlendirmelere yer verdi: “Deprem çalışmaları amacıyla 6 yoğun bakım yatağı boşaltılmıştır. Adana’da ruh sağlığı yatak kapasitesi ise bölge hastanesi dışında şu şekilde sıralanabilir. Çukurova Üniversitesi 38 yatak kapasiteli, şehir hastanesi 100 yatak adli, 90 yatak yetişkin, 10 yatak çocuk, ilçelerde hastanelerin olduğu ancak mevcut yükü sahiplenmede anlamlı sayıda psikiyatri yatağının olmadığı belirtilmiştir. Bölge ruh sağlığı hastanesi tüm bölgeden hasta kabul ediyor, ancak genel hastane içinde olmadıkları için diğer branşlara danışamadıkları, afetten yeni çıkarılmış, tıbbi sorunların eşlik ettiği hastaların genel psikiyatri hastanesi içinde takip edilmesi sorunu var.”
Ruh Sağlığı Hastanesi’ne ilk günden itibaren başvuruların olduğunu belirten TPD, bu sayıların her geçen gün artış gösterdiğini vurguluyor. Hastaneye ilk gün 18 başvuru, sonrasında başvuruların önce 100, sonra 200 ve daha sonra 400’lü rakamlara ulaştığı bilgisini alan TPD, hem göç nedeniyle hem de vatandaşların depremin ilk etkileriyle meşgul olmaları nedeniyle başvuruların hala eski sayıların altında olduğunu gözlemlediklerinin altını çizdi. 

Afet Ruhsal Destek Polikliniği Açılacak

TPD Adana Raporu’nda bölgede Afet Ruhsal Destek Polikliniği’nin, deprem koordinatörü olarak belirlenen bir psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı ve klinik psikolog ile hizmete açılmak üzere olduğuna dikkat çekti. TPD, “Afet polikliniğinde, depremzede kodlu hasta girişlerinin yapılması ve kayıtlarda ortak travma anamnez ve müdahale bilgilerinin oluşması konularında çaba sarf edileceği belirtildi. Deprem sonrası Toplum Ruh Sağlığı Merkezi hemşiresi vefat etmiş, başka vefat olmamıştır. Yakınları kayıp çocuklar için bir sosyal hizmet uzmanı hemşire ve psikologlardan oluşan bir ekip oluşturulmuş görev yerlerine nakledilmiştir” bilgilerini paylaştı. Raporda ayrıca Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’nin depreme dayanıklılık açısından da bilgiler edinildiği, hastane binasının iki defa sağlamlık açısından uzmanlarca değerlendirilği, problem olmadığı bilgisinin alındığı ifade edildi. 

Adana Şehir Hastanesi’nde 11 Erişkin 6 Çocuk Psikiyatristi Görev Yapıyor

TPD Adana Raporu’nda, Adana Şehir Hastanesi Adli Psikiyatri Servisi hakkında şu bilgilere yer verdi: “Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Servisi 90 erişkin, 10 çocuk ergen yatağı bulunmakta, tamamı adli psikiyatri yatağı vardır. Önemli bir kısmı boşaltılmış ve hazırlanmış ancak bu bölüm hastane ve gönüllü görevlilerin lojistik ihtiyaçları için de uygun, hastanede 11 erişkin psikiyatri, 6 çocuk ergen psikiyatrisi uzmanı çalışmakta ve halen görev yapabilir durumdadır. Hastanenin hem erişkin hem de çocuk ergen psikiyatri klinik ekibi ile yapılabilecekler görüşüldü. Hastanede yaptıkları organizasyon ve afetin erken dönemi işleyiş hakkında bilgi alındı.”

Refakatsiz Çocuklar Konusunda Güvenlik Zafiyeti Vurgusu 

TPD Raporu’nda deprem sonrası ilk dönemde acil biriminde kimsesiz başvuruların alındığı, bu başvuranlar arasında refakatsiz çocukların yoğun olduğu bilgisine yer verildi. Raporda, “İlk dönemde acile başvuran çocukların önemli bir kısmının yakınlarıyla birlikte olmadığı, tıbbi müdahaleler sırasında normalde izlenen onam süreçlerinin uygulanmadığı öğrenilmiştir. İlk günlerdeki karmaşa sırasında gönüllü birçok kişinin çocukların yanında destek amaçlı olduğu ancak bunun aynı zamanda güvenlik zafiyeti oluşturduğu bilgisi alınmıştır. Çocukların karşılanması, aile ve yakınlarıyla bir araya getirilmesi süreçlerinde psikologlar görev yapmıştır ancak desteklenmeleri ve koordinasyonları sırasında eksiklikler yaşanmıştır. Bu dönemde çocuk ve ergen ruh sağlığı hekimlerinden direk bir talep olmadığı ancak bazı hekimlerin pediatri vizitlerine katılarak ruh sağlığı hizmeti verebildiği öğrenilmiştir” bilgileri paylaşıldı. TPD Raporu’nda hastane binalarının deprem açısından güvenli olduğuna ve  Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Servisi’nin halen güvenli yer olduğu için kısmen barınma amaçlı da kullanıldığını belirtti. 

Yalnız Olmadıklarının Hissetirileceği Önlemler Alınmalı!

TPD Raporu’nda öneriler bölümünde, depremzedelere acilen yalnız olmadıklarının hissettirileceği profesyonel desteklerin sağlanması gerektiği, psikososyal müdahalenin ilk ve en önemli önleyici basamağı olan belirsizliğin giderilmesi, güvenli alan oluşturma ve kişilerin yalnız olmadıklarını hissettirecek önlemlerin henüz hayata geçirilemediği belirtiliyor. 

Kritik Zaman Geçiyor Uyarısı

TPD raporda öneriler kısmında önemli uyarılarda bulundu: “Kritik zaman geçmektedir. Bu durum unutulması güç ve ruhsal açıdan iz bırakacak etkilenmelere yol açacaktır. Başta Mersin ve Adana olmak üzere çevre büyükşehirler göç merkezi olmaktadır, bu bölgeye ilişkin acil değerlendirme yapılmalıdır. Tüm ülke artık afet bölgesi olmuştur. Göç yanında yerleştirme, tedavi amaçlı gidiş ya da bölge dışında yaşayıp bölgede yakınını yitiren, yakını afetten etkilenmiş nüfusun değerlendirilmesi gerekmektedir.”

Hatay ve Samandağ’da Psikiyatrist Gönüllüler Yoğunlukta

Raporda, Hatay ve Samandağ’da ruh sağlığı hizmetleri açısından halen görev yapması istenen kadrosu bölgede olanlarla gönüllü, görevli gelen doktorların barınacağı yer sağlanamadığı belirtilirken, özellikle Hatay-Samandağ bölgesinde psikiyatri yatağının bulunmadığı, araç yoğunluğuna bağlı trafik nedeniyle Adana bölgesine sevkin ciddi sorun olduğu belirtilmiştir. TPD, “Bu bölgede çalışanların önemli bir kısmı gönüllü gelenler ya da kendi insiyatifi ile çalışan hastane personelinden oluşmaktadır Hatay-Samandağ çevresinde erken dönem organizasyonların neredeyse tamamı bu gönüllü hekimlerce yapılmış ya da yapılmaktadır. Hastanelerin ve sağlık işleyişinin koordinasyonunun oluşturulması gecikmiştir. Gönüllü gelenler hekim ya da hemşire ancak gönüllü gelen yardımcı sağlık personeli yok ya da çok az bulunmaktadır. Bu meslek grubunda gönüllü hizmeti ve organizasyonu eksik kalmakta, diğer gönüllülerden sağlanmaya çalışılıyor. Özellikle kimsesi olmayan yaralı ve post-op hastaların başta tuvalet ve diğer bakımlarının yapılmasında ciddi sorun var. Hastalar hastanede yalnız kalmaktadır” vurgusunda bulundu. 

Çocuk Psikiyatristi Sayısı Arttırılmalı

TPD raporun öneriler kısmında kurulacak çadır ya da konteyner kentler ile ilgili halkın bilgilendirilmemesi, sosyal yaşamın belirsizliği, destek sistemleri konusunda bilgi verilmemesinin insanlarda ek örselenmelere yol açtığı tespitine dikkat çekerek şunları belirtti: “Bölgede gönüllü gelen psikiyatristler olmakla birlikte doğrudan gönüllü gelen çocuk psikiyatristi oldukça azdır. Sağlık bakanlığı üzerinden gelen iki çocuk psikiyatrisi asistanı ise Dörtyol ilçesine yönlendirilmiştir. Bu alan organizasyonunun saha ihtiyacına göre ivedilikle yapılması gerekmektedir.”

TPD Raporunda, Adana İle İlgili Acil Öneriler Şöyle: 

  1. Adana insan gücü ve halen hizmet verebilir kapasitede olduğu, başta tam kapasite çalışabilecek Şehir Hastanesi, diğer hastaneleri ve sağlık merkezleri ile ve ilde örgütlü Tabip Odası ve diğer meslek örgütleri açısından bu bölge için stratejik bir üs olarak düşünülmesi gerekmektedir.
  2. Yaralı, bedensel zorluğu ya da ağır bedensel hastalığı olan hastaların üniversite ya da şehir hastanesi kapalı psikiyatri servisine, diğer hastaların ise Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’ne sevk edilmesi gerekmektedir. Adana Ruh Sağlığı Hastanesi’nde fraktür, post-op ya da yetmezliği olan hastaların mümkün mertebe gönderilmemesi önerilir.
  3. Travma afet kayıt sistemi hızla devreye sokulmalıdır.
  4. Acilen bölgedeki hekimler ve görev yapacaklar için güvenli yer temini yapılmalıdır.
  5. Bölgede görev yapacak başta Sağlık Bakanlığı yöneticileri olmak üzere idari işlerde görev alanların tüm ekiplerine ziyaret yapmaları, ekiplerle yakınlık kurmaları, isim isim tanımaları ve iletişimde bulunmaları ve desteklemeleri sürdürülebilir ve sağlık ekiplerinin dayanıklılığı açısından son derece önemlidir. İdari konumdakilerin eğitim ve haftalık duygusal ve bilişsel iletişim zorluklarını gözetecek merkezi destek birimleri oluşturulmalıdır.
  6. Görev yapan personel deprem yaşamıştır. Bu personelin dinlendirilmesi, yaşamlarının tekrardan kurulmasının sağlanması için mümkün olan tüm kaynaklar seferber edilmelidir. Göreve çağrılmalarda tutanak tutulacağı gibi örseleyici ifadelerden kaçınılmalı, bu şekilde davranan sağlık yöneticileri ivedilikle bölgeden uzaklaştırılmalıdır.
  7. Bölge halen şiddetli deprem riski altındadır ve artçılar olmaktadır. Binaların girilebilir olması değil yeni bir şiddetli depreme dayanıklı olması gerekmektedir. İş yeri ve can güvenliği açısından üniversite ve TMMOB gibi uzman ve bağımsız kuruluşlarca yüksek teknoloji kullanılarak hastanelerin yapı güvenliği kontrol edilmeli ve bu durum ivedilikle ve şeffaf olarak personel ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
  8. Kısa bir süre sonra ruh sağlığı hizmet talebinde artış olacaktır. Bölge hastanelerinde ve sahada görev alınmasını cazip hale getirmek amacı ile mevcut uzman hekim atama kadrolarında zorunlu görev gün sayısı azaltılarak gönüllü talep oluşturulması ve yeni atamaların yapılması elzemdir. Bu bölge için zorunlu gün sayısının azaltılması mutlaka yapılmalıdır. Benzer öneri Van Depremi sonrasında da önerilmiş ancak gerçekleşmemiş, zorunlu hizmetle gelen hekimlerin işlevselliğini belirgin etkilemiştir. İlk kura döneminden itibaren Sağlık Bakanlığı’nca mecburi hizmet gün sayısı azaltılarak afet bölgesinin tercih haline getirilmesi yeni uzmanların hem sayıca hem de motivasyon açısından daha etkili görev yapmalarını sağlayacaktır.
  9. Bu sistemde en fazla zarar göreceklerden biri halen tedavisi süren kronik psikiyatrik hastalardır. TRSM kayıt sistemlerinden hastalara ya da yakınlarına ulaşılarak tedaviye erişimlerinin sağlanması acil bir gerekliliktir.
  10. Tüm TRSM hastalarının göç durumu, yakın kaybı, yaralanma, tedaviye ulaşım bilgilerinin edinilmesi afetin etkisini anlamak açısından da önemlidir. Bu konuda İskenderun TRSM önerimiz üzerine çalışma yapacaktır.
  11. Saha ihtiyaçlarına göre bölgede görevli meslektaşlarımızla özellikle hizmeti yönetecek devlet kurumlarının sık sık deneyim ve bu afetin büyüklüğüne özgü yapılacakların belirlenmesi için bilgi paylaşım ağları kurulması, yapılanmanın merkezden ziyade saha yönelimli düşünülmesi gerekmektedir. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Yeşilay Depremzedeler İçin Psikososyal Destek Hattı Açtı

Yeşilay, depremzedelere psikososyal destek sağlamak amacıyla 258 klinik psikolog ve 125 sosyal hizmet uzmanının görev yaptığı, Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) Psikososyal Destek Hattını hayata geçirdi.

12 Şubat itibariyle 444 98 01 numaralı hat üzerinden hizmet vermeye başlayan Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) Psikososyal Destek Hattı, ihtiyaç duyan kişilere psikolojik ilk yardım sağlıyor.

Bireyle ilk görüşme sonrası psikososyal ihtiyaçları belirleniyor ve bu doğrultuda görüşmeler sağlanıyor. İlerleyen süreçte; bireyin ihtiyacı ve uzman psikoloğun yönlendirmesiyle çevrim içi (online) veya yüz yüze görüşme gerçekleştirilebiliyor. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Deprem Travması Yaşayanlara Nasıl Davranılmalı?

Yaşanan depremin etkisi ruhsal duygu durumumuzu derinden etkiledi. Depremi yaşayanlar kadar,  yaşananlara izleyici olanlar da korku ve kaygı içindeyken nelere dikkat edilmelidir?

Kendimiz ve sevdiklerimizin yaşamını tehdit eden her türlü travmatik durum ruhsal sağlığımızda derin etkiler oluşturur. Deprem gibi büyük felaketlerde bu etkiler daha da derin olabilmektedir.

  • Doğrudan travmaya maruz kalan ve sağ kalmayı başarabilen kişilerde,
  • Başkalarının başına gelen olayı doğrudan görenlerde,
  • Bir aile yakının ya da arkadaşının başına örseleyici olaylar geldiğini duyanlarda,
  • Acil yardım ekipleri gibi örseleyici olaylarla yineleyici biçimde karşı karşıya kalanlarda ruhsal problemler gelişebilir.

Doç.Dr.Oya Bozkurt deprem felaketi sonrası maruz kalınan duygu durumlarını değerlendirdi. Deprem travması yaşayan kişilere nasıl davranılması konusunda önerilerde bulundu.

Depremi 1. Dereceden Yaşayan Kişilere Gereksiz Olumlu Telkinlerin Ve Yası Yaşamaya Zorlayıcı İfadelerin Kullanılmaması Gerektiğine Dikkat Çekti.

Deprem ve sonrasında verilen tepkiler, olayın şiddeti, mağdurların kişilik yapıları, toplumsal değerler ve geçmiş deneyimler nedeniyle farklılıklar gösterir. Benliğimiz travma ile nasıl baş edebileceği konusunda uyumlanmaya yönelik stratejiler geliştirerek sağlığını koruyabilir. Ancak benlik gücünün yetersiz kaldığı durumlarda ruhsal işlev bozuklukları gelişmesi söz konusu olur.

Travma sonrasında;

  • stres bozukluğu,
  • kaygı bozuklukları,
  • depresyon, uyum bozuklukları,
  • alkol ve madde kullanım bozuklukları,
  • yas reaksiyonu
  • birçok psikiyatrik bozukluk ortaya çıkabilir. Ayrıca var olan psikiyatrik hastalıkların kötüleşmesi de söz konusu olabilir.

Travma sonrası stres bozukluğu tablosunda, travma yaratan asıl olayın sürekli olarak zihinde ve rüyalarda canlanması, travmayı anımsatan uyaranlardan kaçınma, duygusal küntleşme, yaşama yönelik umutsuzluk, uyuyamama, öfke ve huzursuzluk bulgularına rastlanır. Tanı için bu bulguların bir aydan daha uzun süre devam ediyor olması, sosyal yaşam, iş yaşamı ve diğer uğraşılarda ciddi bozulmalara yol açması kriterleri aranır.

Deprem travmasını yaşayan kişinin yaşı, bu deneyime verilen yanıtı etkileyen faktörlerden birisidir. Çocuklarda travmaya verilen tepkiler yetişkinlerden farklıdır. Bunlar arasında, uyku problemleri, kabuslar, ağlayarak uyanma,  huzursuzluk, öfke nöbetleri, oyun isteğinin azalması, bebeksi davranışlar, dikkat bozukluğu,  yatak ıslatma gibi psikolojik belirtiler gözlemlenebilir.

Deprem Travmasına Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?

  1. Kişinin duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi sağlanmalıdır.
  2. Yakınlarından destek alınmalıdır.
  3. Kişi travma ile ilgili konuşmak istemiyorsa zorlanmamalıdır.
  4. Travma sonrası dikkat ve odaklanma sorunları olduğundan araba kullanmak gibi dikkat gerektiren işlerden erken dönemde kaçınmalıdır.
  5. Çay, kahve gibi stresi tetikleyici gıdaları fazla tüketmemelidir.
  6.  Psikolojik problemler kişinin kendisinde, kişilerarası ve aile  ilişkilerinde, iş ve sosyal yaşantısında bozulmalar yaratıyorsa profesyonel psikiyatrik destek alınması düşünülmelidir.

Deprem felaketini yaşamış ve yakınlarını kaybetmiş kişilere karşı kesinlikle kullanılmaması gereken cümleler :

  1. Güçlü ol
  2. Şanslısın bak kurtuldun
  3. Haline şükret
  4. Sakin ol
  5. Keşke şöyle yapmış olsaydın
  6. Bu senin kaderin
  7. En azından hayattasın öyle düşün

(BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

“Anksiyete, Umutsuzluk ve Öfke Hakim”

Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde büyük can kaybı ve yıkımlar yaşanan kentlerde gönüllülük esası ile hizmet vermeye başladı. Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA), depremin ilk günlerinde TPD’nin depremin meydana gelmesi ile birlikte gönüllü ekipler oluşturmaya başladığı haberini yapmıştı. Gönüllü ekipler gecikmeden oluşturuldu, TPD gönüllüler ile Hatay ve Adana’da incelemelerde bulunarak, depremzedelerle ile bir araya geldi. Deprem bölgesi incelemelerinin ardından, TPD Hatay ve Adana İlk Hafta Alan Değerlendirmesi Raporu hazırlandı. BSHA, Psikiyatri profesörleri; Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım ve Prof. Dr. Mehmet Hamid Boztaş ve Prof. Dr. Özgür Öner tarafından hazırlanan rapor ile ilgili bilgileri aldı.

TPD, Hatay ve Adana İlk Hafta Alan Değerlendirme Raporu’nda; depremin meydana geldiği Adana ve Hatay illerine ait detaylı değerlendirmelere yer veriliyor.  Deprem bölgesi incelemelerinde, Hatay ve Adana’da 10-13 Şubat tarihleri arasında depremin etkileri, sağlık sisteminin durumu, ruh sağlığı organizasyonu ve psikososyal hizmet ihtiyacının belirlenmesi amaçlandı. Afetlere Hazırlık Müdahale Birimi’nce oluşturulan ekip tarafından hazırlanan raporda; illere göre durum tespiti, saha ve kaynak analizi yapılarak, ruh sağlığı hizmetlerinin durumu değerlendirildi. Kısa vadede alınacak acil önlemlerin tespit edildiği TPD Raporu’nun afet durumu, demografik etkiler ve hizmet planındaki değişikliklere göre güncelleneceği belirtildi. 

“Enkaz Arama Gecikmesi Öfkesi Hakim”

TDP Raporu’nda, Hatay ilinde Psikiyatri Uzmanı Dr. Hande Gazey tarafından gerçekleştirilen görüşmelerde; yeniden yaşantılama, derealizasyon, anksiyete, umutsuzluk, uyku sorunları, izolasyonun belirgin olduğu ifade edildi. Halkta, şiddetli öfke tepkilerinin olduğunun anlaşıldığı, görüşmelerde enkaz arama çalışmalarının gecikmesi ve yetersizliği öfkenin en fazla yöneldiği tema olarak not edildi. Zaman geçip umutlar azaldıkça öfke duygusunun arttığı, kentte yaşayanlarda çocukları, kendileri ve aile bireyleri ile ilgili kaygının yüksek olduğu bilgisi paylaşıldı. TDP Raporu’nda şu cümlelere yer verildi: “Ailelerde bölünme ve bölünerek göç etme durumu söz konusudur. Bölgede yaşayan insanların düzenli kullanılan ilaçlarının çoğu enkazda kaldığı için eczanelerden toplayabildikleri ilaçları ne olduğunu bilmeden aldıkları ve bir sağlıkçı gördüklerinde ellerindeki ilacın ne olduğunu sorma şeklinde davranışları gözlenmiştir. Sorulan sorular en çok antihipertansif, antidiyabetik ve antidepresan ilaçlar ile ilgilidir.”

 

Güvenlik Riski Vurgusu

TPD Raporu’nda; deprem bölgelerinde yaşanan acıya bir de depremzedelerin kendilerini güvende hissetmemeleri ekleniyor. Raporda, “Tuvalet ve elektrik imkanlarının kısıtlılığı oldukça ciddi bir sorun olup enfeksiyon ve salgın hastalıklar açısından risk teşkil etmektedir. Ayrıca şehrin tamamının yıkılmış ya da yıkılmaya yakın olması da ciddi bir güvenlik riski yaratmaktadır. Bölgede hizmet sunmaya ve yakınlarına destek olmak için gelen Dr. Ersin Uygun ve bir çok depremzede, yardımların ve ev enkazları içerisindeki malzemelerin yağmalandığına dair çok sayıda söylenti nedeniyle güvenlik endişesini belirtmiştir” bilgisine yer verildi. 

Samandağ’a Gezici Ekip Desteği

Nüfusu 123 bin 447 olan Hatay’ın Samandağ ilçesi merkezinde ağır bir yıkımın söz konusu olduğuna işaret eden TPD Raporu’nda Psikososyal Hizmetler anlamında ilçede bir psikososyal hizmet birimi olmadığı belirtildi. İlçede deprem sonrasında çevreden gelen ruh sağlığı profesyonellerinin olmadığı, gezici ekiplerde de yapılandırılmış bir hizmet sunumu gözlenmediği bilgisini paylaşan TPD, Samandağ’da sistem kurulana kadar Hatay merkezde bulunan TPD üyesi psikiyatri uzmanınca gezici ekiplerle temas kurulacak. 

İskenderun’da Evleri Yıkılan Hekimler Görev Yapıyor

Adana ve Hatay merkez arasında kalan liman kenti İskenderun’da, diğer bölgelere göre daha organize bir hizmetin gözlendiğinin belirtildiği TPD Raporu’nda, İlçede konuşlu bir askeri birliğin bulunduğu, bunda deprem bölgesi için lojistik üs olmasının etkisi olabileceği bilgisi paylaşıldı. İlçede başta diğer bölge belediyeleri olmak üzere STK’ların da merkezleri ile yardımlarda bulundukları belirtildi.
TPD’nin halen bu bölgede bulunan psikiyatri hekimlerden üçüne ulaşıldığı, ilçede ayrıca bir gönüllü psikiyatri uzmanı ile de görüşüldüğü bilgisi paylaşıldı. Uzman doktorlar ile temas kurulduğunun belirtildiği TPD Raporu’nda, “Hekimlerin tamamı depremden etkilenmiştir. Bir meslektaşımızın evi tamamen yıkılmış, diğerleri yakınlarını başka yerlere naklederek halen yakınları, çocuklarından ayrı olarak merkezde bulunmaktadırlar. Hastane ve TRSM’de görevli psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve yardımcı sağlık personelinden de yakınlarını kaybeden ve kalacak yer sorunu olanlar bulunmaktadır” bilgisi verildi. 

Acil Çocuk Ergen Psikiyatristi İhtiyacı Var!

Yeni İskenderun Devlet Hastanesi binasında bulunan Psikiyatri Servis ve Poliklinikleri hakkında da bilgilerin yer aldığı TPD Raporu’nda şu cümlelere yer verildi: “Yer yer kolonların olduğu kısımlarda sıva ve beton yapılarında çatlak ve dökülmelerin olduğu, adli muayene odasının olduğu yerde zemin çökmesinin olduğu gözlenmiştir. Bu binanın hafif hasarlı olduğu ancak kullanım açısından güvenli bulunduğu belirtilse de buna ilişkin psikiyatri personeline herhangi bir belge gösterilmemiş ya da nasıl bir heyetçe ve ne şekilde değerlendirme yapıldığı ayrıntılı açıklanmamıştır. Psikiyatri hizmeti hastane kampüsü içinde ayrı bir yerleşke halinde Psikiyatri Servis ve Polikliniklerinin bulunduğu zemin ve zemin üstü iki kat olan bir bina ve hemen yanında aynı kampüs içinde tek katlı TRSM binasında verilmektedir. Psikiyatri Binası alt katı poliklinik, adli görüşme odası, denetimli serbestlik poliklinik odalarından oluşmakta, üst katlarda ise kapalı kadın ve erkek yataklı servisleri bulunmaktadır. 22 yataklı olan Psikiyatri servisleri üçüncü gün boşaltılmış olup halen yataklı hizmet verebilecek durumda değildir. İvedi şekilde yapı güvenliğine yönelik standartlara uygun bir değerlendirme yapılırsa hizmete açılabilir. Deprem öncesi 8 psikiyatrist, 11 psikoloğun görev yaptığı hastanede halen üç psikiyatrist bulunmaktadır. Poliklinik katında başvuran hastalar olmakta ve psikiyatri uzmanı ve servis psikoloğu tarafından değerlendirmeler yapılmakta, eksik ilacı olan hastaların ilaçları temin edilmeye çalışılmaktadır. Yapılan ilk 10 muayenenin hepsi psikotik hastalar nedeniyle olmuş, ciddi anlamda depo antipsikotik ve antiepileptik gerektiği belirtilmiştir. Hastanenin otomasyon sistemi çöktüğünden ilaç, hasta kayıtları ve diğer hizmetler tamamen manuel olarak sağlanmaktadır. Ciddi bir ilaç eksikliği bulunmaktadır. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi (TRSM) hastalarından ise ulaşan hastalara ilaç temini yapılmaya çalışılmış, yaklaşık yüz hasta hakkında bilgi edinildiği, bunların bir kısmının ilaç ya da sosyal destek sorunu yaşadığı bilgisi verilmiştir. Halen aktif bir çocuk ergen psikiyatristinin olmadığı, bir hekimin geldiği ama daha sonra bölgeden ayrıldığı bildirilmiştir. TRSM binası tamamen farklı bir alanda hizmet vermektedir. TRSM personeli ile temas kurulmuş, aşağıda öneriler kısmında ayrıntılı açıklanacağı şekilde hastaların kayıtlarından ihtiyaç ve hizmet planlaması yapılması önerilmiştir.”

Orhan Gazi Feribotu Revirine Eğitim Desteği 

Raporda ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İskenderun’a getirilen Orhan Gazi Feribotu Reviri hakkında da bilgi verildi. Feribot’un 11 yataklı revir olarak hizmet verdiği, gezici ekipler ve oluşturulacak ring seferleri üzerinden hasta taşıması yapacağı bilgisi verildi. Feribotun aynı zamanda yemek ve kalacak yer sağlaması ile yaşam yeri vazifesi göreceğinin altı çizildi. Feribotta iki klinik psikolog ve bir psikiyatri uzmanı bulunmaktadır. Bu bölgedeki ekiplerin süpervizyon ve eğitim ihtiyacının TPD tarafından karşılanacağı ifade edildi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

YARIN: TPD RAPORU’NUN ADANA DEĞERLENDİRMELERİ BSHA’DA…

Demokratik Sağlık-Sen İzmir Şube Başkanı Yeşilyurt’tan, Urla Devlet Hastanesi’ne Teşekkür Açıklaması

Türkiye’de 6 Şubat sabah saat 04.17’de Kahramanmaraş merkezli olup 10 ilde, illerin ilçelerinde ve köylerinde etkili olan büyük yıkım ve can kayıplarına neden olan depremden yaralı olarak kurtulan vatandaşlar başka illere tahliye edildi. Yaralılar ve depremde hayatta kalan vatandaşlar ülke genelinde Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde tedavi görüyor. 

Demokratik Sağlık-Sen Ege Bölge Temsilcisi ve İzmir İl Başkanı Sertan Yeşilyurt, kente gelen depremzedelerin yanında olduklarını, hastanelerde aldıkları hizmetlere yönelik gözlemlerde bulunduklarını belirtti. İzmir’de hastanelerde tedavi ve muayene olan depremzedelere sağlık çalışanlarının özveriyle hizmet verdiklerinin altını çizen Başkan Yeşilyurt, Urla Devlet Hastanesi’nde ayaktan muayene konusunda hastaneye başvuran depremzedelere yönelik örnek bir uygulama yapıldığını söyledi. Yeşilyurt, devlet hastanesine ayaktan muayene için giden depremzedelere yönelik, hastanenin acil bölümünde ayrı bir alan oluşturulduğunu söyledi. Urla Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ömer Çolak’a ve hastanenin sağlık çalışanlarına depremzedelere verdikleri özverili hizmetlerden ötürü teşekkürlerini sunan Başkan Yeşilyurt, muayene olmak için hastaneye gelen depremzedelerin, sağlık çalışanları tarafından ivedilikle polikliniklere yönlendirildiklerini, hekimlerin de depremzede hastalara öncelikli muayenede bulunduklarını belirtti. 

“Urla’daki Sağlık Çalışanlarımıza Hassasiyetlerinden Ötürü Teşekkürler”

Günlük ortalama hastaneye ayaktan olmak üzere 10-15  depremzede hasta geldiğini belirten Sertan Yeşilyurt, “Tüm Türkiye’ye geçmiş olsun. Depremde çok sayıda doktor ve sağlık çalışanımızı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisinde olduğumuz bu süreçte, hem deprem bölgesinde hem de diğer illerde görevinin başında olan kahraman sağlık çalışanlarımıza teşekkürü bir borç biliriz. Urla’da tedaviye gelen, görüştüğümüz depremzedeler muayene olup çıktıktan sonra ceplerine sağlık çalışanları tarafından destek olmak amacıyla haberleri olmadan nakdi yardım konulduğunu fark ettiklerini belirttiler. Ülke olarak çok zor bir süreçten geçiyoruz. Bu derin yarayı hep birlikte saracağız. Buradan Urla Devlet Hastanesi Başhekimimiz Dr. Ömer Koçak’a ve özveriyle görevlerinin başında bulunan Urla Devlet Hastanesi’nde görevli sağlık çalışanlarımıza teşekkür ediyoruz ” dedi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Afet Çadırları Yangına Dayanıklı Malzemeden Üretilmeli!

Kahramanmaraş’ta üst üste meydana gelen ve 10 ili etkileyen deprem felaketinde arama kurtarma çalışmaları devam ederken, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı Dr. Rüştü Uçan, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

29 bini aşkın vatandaşın yaşamını yitirdiği deprem bölgesinde depremzedeler için çadır kentler kurulmaya başlandı. Çadırlarda yangın riskine karşı uyarıda bulunan uzmanlar, olası bir yangını söndürmek için çadır dışında mutlaka bir kova su bulundurulması gerektiğini söyledi. Çadırlarda çocukların başıboş bırakılmaması gerektiğini ifade eden İSG Uzmanı Dr. Rüştü Uçan, “Çadır dışına kaçış yolu her zaman açık tutulmalı ve engel bulunmamalıdır. Afet çadırları yangına dayanıklı malzemelerden imal edilmelidir.” diye konuştu.

 Dr. Rüştü Uçan ve Öğretim Görevlisi Abdurrahman İnce, deprem çadırlarda alınması gereken önlemlere dikkat çekerken; depremler sırasında yangın olasılığına karşı alınacak önlemlere ilişkin değerlendirmede bulundu.

Dr. Uçan, kış mevsimi olması nedeniyle yangın riskinin olduğuna dikkat çekerek deprem çadırlarında yangına karşı alınması gereken önlemlerin önemini vurguladı.

Çadır İçinde ve Yakınında Kesinlikle Sigara İçilmemeli

Her deprem çadırı dışına olası bir yangın başlangıcını söndürmek için mutlaka bir kova su bulundurulması gerektiğini ifade eden Dr. Rüştü Uçan, “Pişirici ve ısıtıcılar yanıcılardan mümkün mertebe izole edilerek kullanılmalıdır. Çadır içinde ve dibinde kesinlikle sigara kullanılmamalıdır.” uyarısında bulundu.

Kaçış Yolu Her Zaman Açık Tutulmalı!

Çadırlarda çocukların başıboş bırakılmaması gerektiğini ifade eden Dr. Rüştü Uçan, “Çadır dışına kaçış yolu her zaman açık tutulmalı ve engel bulunmamalıdır. Afet çadırları yangına dayanıklı malzemelerden imal edilmelidir. Çadır içlerinde mümkün mertebe kolay yanıcı, alevlenici malzeme bulundurulmamalıdır.” dedi.

Soba ve Ateşli Aletler Nitelikli Sabitlenmeli!

Öğretim Görevlisi Abdurrahman İnce de özellikle deprem sırasında olası yangın risklerine dikkat çekti. Depremde yangın tehlikesinin göz önünde bulundurulmasını ve bu riske karşı önlemler alınması gerektiğini vurgulayan İSG uzmanı İnce, “Soba ve benzeri ateşli aletler daha nitelikli sabitlenmelidir. Sanayi tesislerinde kullanılan yanma prosesleri deprem sarsıntısı ile otomatik durdurulacak şekilde sistem geliştirilmelidir. Deprem bölgesinde olası başlayabilecek çok sayıda yangın için itfaiyenin yetersiz kalacağı dikkate alınarak halkın kendisinin söndürebileceği imkânlar oluşturulmalıdır.” uyarısında bulundu.

Şebeke Elektriği Otomatik Kapanmalı

İSG uzmanı Abdurrahman İnce, deprem sarsıntısı sensörü ile doğalgaz vanasını otomatik kapatan sistemin tüm kullanıcıları kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması gerektiğini vurgulayarak “Aynı şekilde şebeke elektriği, yangınlara sebep olmaması için deprem sarsıntısı sensörü ile otomatik olarak kesilmelidir.” diye konuştu. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

LÖSEV’den Lösemi ve Kanser Depremzedelere Çağrı!

Ülkemizi derinden yaralayan deprem sonrası LÖSEV, 10 ayrı planlamayla çıkan İyilik Tır ve Kamyonları ile depremzedelere ilk elden yardım malzemelerini ulaştırıyor. Tahliye edilen Lösemi ve Kanser Hastası depremzedelerin Türkiye genelinde barınma ihtiyaçlarını da karşılıyor. Çocuk veya yetişkin fark etmeksizin depremzede Lösemi ve Kanser Hastalarını Türk halkının bağışları ile tuğla tuğla örülen Lösante Hastanesi’nde ücretsiz tedavi ettiği gibi yaptığı hamile depremzedelerin doğumları ile de umudun çocuklarını sağlıkla dünyaya getiriyor.

LÖSEV, Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ili etkileyen depremlerin açtığı yaraları sarmak için gönüllüleri, iyileşen gençleri, aile komiteleri ve çalışanları ile seferber oldu. Depremin gerçekleşmesinin ardından ilk saat itibariyle Acil Kriz Masası kuran LÖSEV, ‘İyilik Tır ve Kamyonları’nı afet bölgesine ulaştırabilmek için temel ihtiyaç ürünleri hazırlayacağına dair çağrıda bulundu. Gelen bağışlar ile yardım zinciri oluşturan LÖSEV çalışanları, bağışçıları, gönülleri, aile komiteleri tarafından ayrıştırılarak ve sınıflandırılarak titizlikle tasnif edildi. Ardından koliler el birliği ile yardım tırlarına ve kamyonlarına yüklendi. Gıda ve bebek ürünleri, battaniye, ısıtıcı, giyim ve hijyen malzemeleri gibi farklı kategorilerde kolilenen yardımlar, ihtiyaç sahibi depremzedelere ulaştırılmak üzere yola çıktı. Bir diğer yandan LÖSEV Ankara merkez olmak üzere 8 irtibat bürosu da deprem bölgelerindeki 7 bine yakın kayıtlı hastasına ulaşarak ihtiyaçlarını tespit edip, ‘İyilikler Tırının’ bölgelerine ulaşacağına dair bilgi verdi.

Dr. Ezer: “Anlık Değil Yıllık Projeler Hazırlıyoruz”

LÖSEV ekipleri ilk olarak Hatay’a facianın ertesi günü İyilikler Tırı ile ulaştı. Yardımlar LÖSEV Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Pediatrik Hematolog, Onkolog Dr. Üstün Ezer önderliğinde Lösemi ve Kanser hastası çocuk ve yetişkin depremzedelere ve ailelerine elden teslim edildi. Dr. Ezer, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarda, LÖSEV’in bölgeye ulaştırdığı ilk tur yardımların ardından anlık değil yıllık plan dahilinde kalıcı projeler ileteceklerini belirterek; “Tüm bölgeye hizmet vermek üzere örneğin Adana’da yeni bir LÖSEV Köyü – Uyum ve Destek Merkezi- LÖSEV Okulları, LÖSANTE Hastanesi yapmalıyız. Artacak ihtiyaçlar göz önüne alınarak tercihen Ankara’da kısa/orta ve uzun vadeli projelerimize destek olunmalıdır” dedi.

Umudun çocukları Lösante’de doğdu

LÖSEV felekatin ardından geçen 1 haftada LÖSEV Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Adıyaman, Kilis, Osmaniye’ye 10 tır ve kamyon çıkardı. Tahliye edilen 250’yi aşkın depremzede kanser hastası ve ailesine çeşitli illerde konaklama hizmeti verdi. Ankara’daki Lösemili Çocuklar Köyü 50 depremzede aileye kapılarını açtı. Yakınlarının evlerinde barınan ailelerini de ziyaret edip, ihtiyaçlarını tespit ederek ulaştırdı. Türk halkının tuğla bağışlarıyla örülen LÖSANTE Hastanesi 100’e yakın depremzedeye ücretsiz sağlık hizmeti verdi. LÖSEV sosyal medya hesabında hamile depremzedelerin doğumlarının LÖSANTE Hastanesi’nde gerçekleştirerek umudun çocukları Ahsen ve Yekta isimli bebeklerin sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiklerinin müjdesini verdi.

Lösemili Çocuk ve Yetişkin Kanser Hastalarına Duyuru

LÖSEV bu yardımlarını devam ettireceği gibi Lösemi ve Kanser Hastalarına da kendilerine başvurmaları yönünde çağrıda bulundu. Sosyal medya hesaplarından yapılan çağrıya göre, LÖSEV deprem bölgesinde yaşayan yeni tanı almış çocuk veya yetişkin fark etmeksizin Lösemi ve Kanserli hastalarına ücretsiz tedavilerinin yapılabilmesi için LÖSANTE Hastanesi’ne başvuru yapmaları istendi. (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Demokratik Sağlık-Sen: “Kahraman Sağlık Çalışanlarımızın Yanındayız”

Kahramanmaraş merkezli depremlerde enkaz altında yakınlarını kaybettikleri halde görevlerine devam eden sağlık çalışanlarına ‘kahramanlarımız’ diyerek teşekkür eden Demokratik Sağlık-Sen Genel Başkanı Togan Demircan, “Bu derin yarayı hep birlikte saracağız. Bugün siyaset, politika, sendikaya üye yapma günü değil. Muhakkak bazı eksiklikler olacaktır ki var kolay değil 10 ilde büyük bir felaket yaşandı” dedi. 

Depremin meydana gelmesiyle birlikte Demokratik Sağlık-Sen olarak harekete geçtiklerini belirten Genel Başkan Togan Demircan, deprem bölgesindeki arkadaşları ile görüştüklerini, sağlık müdürlükleri aracılığı ile gönüllü olarak deprem bölgesine gitmek isteyen sağlık sosyal hizmet çalışanlarına yol gösterdiklerini belirtti. Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü ile iletişim kurarak sağlık hizmeti sunma konusunda istişarede bulunduklarını söyleyen Demircan, “sendikamızın sosyal komitesi ile birlikte afet bölgesindeki ihtiyaçların karşılanması için organize olarak arkadaşlarımıza dokundu. Afet bölgesinden batı illerine transfer edilen hasta ve yakınlarının yanında olarak elimizi taşın altına koyduk. Deprem felaketinde yakınlarını kaybeden, birinci derece yakınları enkaz altında kalan ve bölgede arama kurtarma çalışmalarına katılan arkadaşlarımızın bu sürede idari izinli sayılması hususunda Sağlık Bakanlığına talepte bulunduk. Talebimiz karşılık buldu. Deprem anında yerlerini terk etmeyen, yakınları enkaz altında olmasına rağmen, kurumlarını terk etmeyerek, yaralılara sağlık hizmeti sunan kahraman sağlık çalışanlarına teşekkür ediyoruz” dedi. 

Yakın Zamanda Bölgede Olacağız

Yakın bir zamanda deprem afeti yaşanan bölgelere gideceklerini söyleyen Demircan şunları söyledi: “Necip milletimiz tek yürek oldu. Bu derin yarayı hep birlikte saracağız. Sağlık Bakanlığımıza, yakın zamanda deprem bölgesinde gönüllü olarak görev yapan ve görev süreleri dolan arkadaşlarımızın tekrar bölgede görev almak için taleplerini ilettik. Devletimizin yanındayız. Bugün siyaset günü değil. Eksiklikleri muhataplarına iletmek bizim asli görevlerimiz arasındadır. Telefonlarımız yirmi dört saat açık, her çağrıya cevap veriyoruz. Yakın bir zamanda bizler de afet bölgesinde olacağız.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

Çocuğunuza Deprem Gerçeğini Ona Sarılarak Anlatın

Yüzyılın en yıkıcı felaketlerinden biri olarak kabul edilen,deprem ülkemizin 10 ilinde çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına yol açan Kahramanmaraş merkezli depremin psikolojik etkileri özellikle çocuklar üzerinde de kendini gösteriyor.

Sel, yangın ve şiddetli fırtına gibi diğer doğal afetlerden farklı olarak hiçbir belirti vermeyen aniden hızlı bir şekilde ortaya çıkan deprem, çocuklar ve gençler üzerinde unutulması zor derin ve yıkıcı izlere neden oluyor. Deprem çocuklarda, “güvenlik” ve “normallik-olağanlık-“ duyularının sarsılması, duygusal ve fiziksel olarak tükenmişlik, bazı çocuklarda ise diğer arkadaşlarının yaralanması ya da hayatını kaybetmesinden dolayı suçluluk gibi duyguların gelişmesine de yol açabiliyor. Ebeveynlerin sakin davranarak ve deprem hakkında konuşmaktan kaçınmadan çocuklarına sarılarak onların yanına olduğunu hissettirmesi bu süreçte büyük önem taşıyor.

Pedagog Dr. Melda Alantar, çocukluk çağı ve ergenlik döneminde, depremin yıkıcı psikolojik etkinin kontrol altına alınması için önerilerde bulundu.

Çocuğunuza Deprem Gerçeğini Ona Sarılarak Anlatın

Çocuklar Yaş Ve Gelişimsel Olgunluk Düzeylerine Göre Farklı Tepkiler Gösterir

Kasırga, bora, hortum gibi diğer doğa olaylarından farklı olarak depremler herhangi bir uyarı meydana gelmeden oluşur. Birkaç dakika içinde geniş çaplı yıkımlara neden olur. Bu durum, felaket kurbanlarında başa çıkmayı kolaylaştırıcı psikolojik uyumun azalmasına sebebiyet verir. Hayatta kalanlar artçı şokların sarsıntıları, patlama sesleri, yıkımı hatırlatan duman, is gibi gerçeklerle karşılaşmak zorunda kalırlar. Özellikle çocuklar için karmaşa ve şaşkınlık yaratan bu durumla başa çıkmak çok zordur. Yıkık ve terk edilmiş mekânlar, her yeri kaplayan çamur ve soğuk insanları çaresizliğe sürükler.

Doğal afetler sonrası insanlar, olaylar denetimlerinin dışında meydana geldiği için, kendilerini güçsüz hissedip, olumsuz duygusal tepkiler sergilerler. Çocuklar ise yaş ve gelişimsel olgunluk düzeylerine göre farklı tepkiler ortaya koyar. Doğal felaketler sonrası çocuklarda sıklıkla gözlemlenen ortak duygular da bulunmaktadır. İnsanlar doğa olaylarını tümüyle engelleyebilme yetisine sahip değildir. Bu nedenle çocuklarda da her şeyin denetim dışı olduğu duygusu çok belirgindir. Afetler doğal, alışılmış düzenin bozulmasına yol açar. Çocuk “Böyle bir felaket yaşanıyorsa, başıma her türlü kötülük gelebilir” düşüncesiyle güvenini yitirebilir. Emniyette olmadığı duygusuna kapılır.

Doğal Afetler Sonrası Çocuklarda Sık Görülen Bazı Belirtiler Şunlardır:

 

  • Okul öncesi çağ çocuklarında bebeksi davranışlar sergileme, parmak emme, alt ıslatma, anne-babaya sıkıca sarılma, yaramazlık, uyku bozuklukları, iştahsızlık, karanlıktan korkma, arkadaşlarından ve olağan günlük düzenden uzaklaşma gibi belirtiler gözlemlenebilir.
  • İlkokul dönemi çocuklarında öfke, saldırganlık, gece kabusları, okul reddi, dikkat dağınıklığı, arkadaş ve etkinliklerden uzaklaşma, akademik ve davranışsal açılardan gerilemeler görülebilir.
  • Ergenlerde beslenme ve uyku düzensizlikleri, karmaşık duygular, çelişkiler, sinirlilik, fiziksel şikayetler (baş ve mide ağrıları vb.), dikkat dağınıklığı, okul başarısızlığı, suç işleme, alkol, sigara ve uyuşturucu kullanma gibi belirtiler gözlemlenebilir.
  • Bazı çocuklar felaketin kendilerinin daha önceden yapmış oldukları kabahatler yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyabilir. Yaşanan olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınanlar bulunduğu gibi sürekli bu konu üzerinde konuşmayı isteyenler de olabilir. Bazı çocuklar bu davranışların hiçbirini göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dıştan fark edilmeyebilir. Kimi çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar haftalar veya aylar sonra ortaya çıkabilir.

Anne-babalar Doğal Afetlerden Etkilenen Çocuklarına Nasıl Yardımcı Olabilirler? 

Ani yaşanan şiddetli tehdit duygusunun ardından çocuklar olayların etkileriyle başa çıkabilmek için yaşamlarında önemli olan yetişkinleri örnek alırlar. Anne-baba, öğretmen ve diğer erişkinler doğal afetin ardından sakin davranarak ve başlarına kötü bir şey gelmeyeceği konusunda inandırıcı konuşarak çocuk ve gençlere yardım edebilirler.

Anne ve babalar, depremden etkilenen çocuklarına doğru yaklaşım için özellikle şu noktalara dikkat etmelidir:

  • Olaylar hakkında konuşmaktan kaçınmayın. Olanlardan sonra aklınıza kelime gelmiyorsa, ona sarılarak “Bu gerçekten hepimiz için zor bir durum” demek her zaman işe yarar. Sakin davranarak anne-baba olarak her zaman onun yanında olacağınızı belirtin. Olanlar konusunda çocuğunuza dürüst davranın. Durumun ciddiyetini inkar etmeyin. “Üzülme her şey yolunda” demek çocuğun endişelerini azaltmaz. Çocuk yakın bir gelecek için bunun doğru olmadığını bilir. Ona karşı sıcak ve sevecen davranın.
  • Çocukların duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine izin verin. Bazı çocuklar olayları tekrar tekrar anlatmak isterler, bu yaraları sarma sürecinin bir parçasıdır. Onu dikkatle dinleyin. Küçük çocuklar ise itfaiye aracı, ambulans gibi oyuncaklarla oynayarak duygularını ortaya koyabilirler.
  • En kısa sürede olaylardan önceki ev düzenini sağlamaya ya da yeni bir düzen oluşturmaya çalışın. Aile üyelerinin bir arada olmasına özen gösterin. Çocuğunuzun yetişkinlere yeniden güvenmesini sağlamak için ona verdiğiniz sözleri mutlaka tutun.
  • Çocuklarınıza medyada sık yer alan afetlere ilişkin haber ve programları izletmeyin. Seyredebilecekleri diğer program önerilerinden söz edin.
  • Olaylarda yakınlarını ve arkadaşlarını kaybeden çocuklara destek verilmelidir. Yetişkinler ölümle ilgili konuşmalardan, törenlerden çocukları uzak tutarak onları koruyacaklarını zannederler. Bu durum çocukta kaygı ve şaşkınlık yaratır. Ölümü anlatırken basit bir dil kullanın. Çocuğun yaşına uygun kısa, doğru bilgi verin. İsterse törene katılabileceğini söyleyin ve orada nelerle karşılaşacağına dair bilgi verin.
  • Her kriz bir fırsattır. Çocuğunuza bu doğal afetlerin toplumumuzdaki ve dünyadaki tüm insanları bir araya getirdiğini anımsatın.
  • Profesyonel destek alın. Okullarda görev yapan psikolojik danışmanlardan, hastane ve diğer kurumlarda çalışan pedagog, psikolog ve psikiyatrlardan yardım alabilirsiniz.

 Eğitimciler, Doğal Afetlerden Etkilenen Öğrencilere Nasıl Yardım Edebilir?

  • Genellikle en kısa zamanda olağan günlük programa dönmek uygundur. Ancak öğrenciler huzursuzsa okul gününün başlangıcında grup halinde olaylar üzerinde konuşulabilir. Öğretmenler günlük ders programının dışına çıkarak şu soruları yöneltebilirler: “Olay olduğunda neredeydin? Ne olduğunu, ne gördüğünü, neler işittiğini anlatmak ister misin? En zor, en kötü an ne zamandı? Duyguların neydi? Şimdi ne hissediyorsun? Seni en çok ne korkuttu ?” gibi…
  • Kağıt, boya, kil, hamur gibi farklı malzemeler kullanarak resim yapma, öykü yazma, anı köşesi oluşturma gibi etkinlikler öğrencilere duygularını ifade etme olanağı sağlar.
  • Dersleri daha kısa tutarak, daha az ödev verin. Doğal afetlerin nasıl meydana geldiğini öğrencilerinizle konuşun.
  • Çocuklar hayatlarını denetleyebildikleri duygusunu yeniden kazanmak için somut bazı etkinlikler içinde yer alabilir; örneğin zarar görenler için bağışta bulunmak, yakınlarına kart veya mektup göndermek, ölenleri anmak için ağaç dikmek.
  • Okulda ölüm haberini duyurabilecek en uygun kişi müdürdür. Ölümü ilan ederken bu bilgiyi tüm öğrencilerin aynı anda duyabilecekleri merkezi anons sistemini kullanın. Daha sonra sınıfları tek tek dolaşın. Özellikle en çok etkilenenlere gidin. Ölen çocuğun sırasını veya eşyalarını kaldırmak için acele etmeyin. Bu işlemleri yaparken çocuğun arkadaşlarından yardım alın. Ölen çocuğun veya eğitimcinin ailesini ziyaret etmeleri, evine mektup yollamaları için öğrencileri cesaretlendirin. Cenaze törenleriyle ilgili düzenlemeler yapılmalı, genel ilke olarak isteyen öğretmen ve öğrencilerin cenazeye katılmalarına izin verilmelidir.
  • Öğrencilerinize yaşadıklarının zor ancak geçici olduğunu ve her şeyin mutlaka yoluna gireceğini sıklıkla hatırlatın.

(BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)