Yazar arşivleri: ismail USTA

HEP-SEN Artık GNU Üyesi!

Türkiye’de bir sağlık sendikası, ABD’nin en büyük kayıtlı hemşire ve profesyonel birliği kuruluşlarından biri olan National Nurses United’a (NNU) bağlı Global Nurses United’a (GNU) resmen üye oldu. BSHA’nın kısa bir süre önce HEP-SEN Bir İlke İmza Attı: GNU Üyelik Süreci Başladı’ başlığıyla ile duyurduğu haber sonrasında HEP-SEN ve GNU arasındaki üyelik sürecinin resmen başladığı bilgisi geldi. 

33.Ülke Türkiye, 37. Sendika HEP-SEN Oldu

32 ülkeden 36 sendikanın üye olduğu GNU üyeleri arasında artık HEP-SEN de yer alacak. HEP-‘SEN’in GNU başvurusuna 32 üye ülkedeki 36 sendika onay verdi. HEP-SEN bundan sonraki süreçte GNU’da Türkiye’yi temsil edecek. Böylece Türkiye, GNU’ya üye olan 33’üncü ülke HEP-SEN de 37. sendika oldu. HEP-SEN Genel Başkanı Yunus Şimşek ve Başdanışman, Akademisyen Canberk Akdeniz, kısa bir süre önce NNU Politika Direktörü ve uluslararası faaliyet gösteren GNU Koordinatörü Kenneth Zinn ile ilk teması gerçekleştirmişti. 

GNU Üyeliği ve Sağlayacağı Katkılar Ne Olacak?

Peki Türkiye’den bir sağlık sendikasının GNU’ya üye olması ne gibi artılar getirecek? GNU’ya üye olmak başka uluslararası işbirliklerinin, üyeliklerin de kapısını aralar mı? Hemşireler için GNU üyesi bir sendikada olmak ne gibi avantajlar sağlar? HEP-SEN Başdanışmanı Akademisyen Canberk Akdeniz, HEP-SEN’in GNU üyeliğinin kesinleşmesi sonrasında sorularımızı yanıtladı. Yurt dışındaki büyük meslek örgütlerine üyeliklerin sağlayacağı avantajlara ilişkin bilgi verdi. Akdeniz, 2023 yılı başları itibariyle sendika olarak ‘uluslararasılaşma’ çalışmalarına başladıklarını, bu süreçte uluslararası örgütlerin faaliyet alanlarını, üye olunabilecek kurum araştırmaları gerçekleştirdiklerini belirtti. 

Mayıs Ayında Başlayan Süreçte Mutlu Son!

HEP-SEN’in uluslararası alanda da bilinilirliğini artırmaya yönelik çalışmaları kapsamında İngilizce hazırlanan brifingin Mayıs ayı başlarında yurt dışındaki meslek örgütlerine gönderildiğini söyleyen Canberk Akdeniz, “Birçok uluslararası kuruluştan geri dönüş geldi. Bunların ilk GNU’ydu. NNU Politika Direktörü bizlerle iletişime geçti. Üyelik sürecini başlattık. Bünyelerindeki diğer sendikaların da kabulü ile HEP-SEN de artık GNU üyesi oldu” dedi. 

GNU Üyeliği Nasıl Bir Kazanım Sağlar? HEP-SEN Ekim’de ABD’de Yolcusu

HEP-SEN, GNU üyesi olmasının kesinleşmesiyle; ABD’de GNU’ya üye 32 ülkeden 36 sendikanın temsilcilerinin katılım sağlayacağı ve Ekim ayında gerçekleştirilecek toplantı için hazırlıklara başladı. Hemşirelik ile ilgili son dönem gelişmelerin ve birçok konu başlıklarının yer alacağı  toplantı etkinliğine Genel Başkan Yunus Şimşek, Başdanışman Canberk Akdeniz’den oluşan HEP-SEN heyeti katılım sağlayarak, GNU ile ilk yüzyüze teması Ekim’de gerçekleştirecek. Ardından GNU üyesi olmanın avantajlarının üyelere de yansıması amacıyla hummalı bir çalışma başlatacaklarını, yeni projeler için start vereceklerini ifade eden Canberk Akdeniz, yurt dışında yeni üyeliklerin de söz konusu olabileceğini ifade etti. Başdanışman Akdeniz şunları söyledi: “Her ülkede hemşirelik mesleği ve hemşireliği ilgilendiren gelişmeleri bu sendikalar üyeleriyle paylaşıyor. Öncelikle uluslararası gelişmelerden haberdar olma ve deneyim paylaşımı imkanı yakalanacak. İlerleyen zamanlarda uluslararası alanda hayata geçirmeyi planladığımız projelerimiz var. Projelerimizi toplantıda sunmak üzere hazır gideceğiz” dedi. 

İyi Hemşirelik Uygulamaları ve Uluslararası Dergi Projeleri

İyi hemşirelik uygulamaları konusunda bir projeleri olduğundan ve bunu uluslararası arenada gerçekleştirme avantajından bahseden Akdeniz, “iyi hemşirelik uygulamaları projemiz, uluslararası birçok dile çevrilebilecek şekilde olan, hemşireliğin bilimsel yönünü geliştirecek, en son teknoloji ve bilimsel araştırmaların sonuçlarını harmanlayıp uygulamaya nasıl aktarılabileceğine yönelik bir rehber niteliğinde olacak. Bunun yanında bir araştırma trendi belirleyecek bir platform da olacak. Ayrıca bir de uluslararası bir dergi oluşturma projemiz var. İşbirliği önerisi sunacağız. İlerleyen aşamalarda Ulusal Ve Uluslararası Sendika Okulu adıyla oluşturmak istediğimiz bir projemiz var. Sivil toplum hareketleri başka ülkelerde farklı adlarla ortaya çıkabiliyor. Amacımız büyük ulusal düzeyde bir deneyim paylaşımı ağı oluşturmak” dedi. 

GNU Avantajlarından Yalnızca Üyelerimiz Faydalanacak

İlk etapta kurumsal düzeyde projelerle GNU’da etkin olacaklarını ifade eden Akdeniz, projelerden elde edilen kazanımları ve  ürünleri yalnızca üyelere açacaklarını belirterek şunları ekledi: “Bizim hemşirelik mesleğimizi bir küme olarak ele alırsak, Türkiye’de hemşirelik programlarında öğretebilidiğimiz kısıtlı bilgiler var. Yine de AB uyum kriterleri zamanında birçok şeyi standartlaştırdığımızdan yine de o çembere yakın bir noktadayız diyebiliriz. Ama iş mevzuatın izin verdiğine geldiğinde neredeyse yüzde 60 düşüyor. Kurumlara gelince bir düşüş daha yaşanıyor. sonra hemşirenin sahada uyguladığı daha da düşüyor ve toplumun gördüğü hemşirelik çok küçük bir noktaya sıkışmış oluyor.”

Hemşireler Kendilerine Öğretileni Sahada Yansıtamıyor!

Aslolanın kümenin bütünü olduğuna işaret eden Akdeniz, “Bu da toplumda hemşirelik mesleğine olan imajı ve saygıyı düşürüyor. Hemşireler kendine öğretileni sahada yansıtamıyor. Çok fazla hemşirelik programının olması ve çok fazla hemşirelik mezunu olması konusu var. Bu da OECD ortalamasını tutturmak için dünyada da böyle, bütün hükümetlerin yaptığı bir şey. Ancak eğitim kalitesi düştüğü için hemşirelik profili de istenilen seviyede değil. Bütün bunlara baktığımızda bizim bir paradigma değişimine gitmemiz gereklidir. Bu noktada da GNU üyeliği ile bu değişime katkı sunacağız” dedi. 

Hemşirelere Uluslararası Yüksek Lisans Programları Avantajı

Geçtiğimiz yıllarda Kıbrıs Hemşireler Sendikası’nın Kıbrıs Hemşireler Birliği’ne dönüştüğünü ifade eden Akdeniz, “Şu anda ciddi bir uygulama alanı bulabileceğimiz bir durum var. Türkiye’de de bunu uygulamak istiyoruz. Bu noktada GNU üyeliği bize büyük avantaj sağlayacak. GNU’nun ana kurucu teşkil organı NNU’dur. ABD’de bir RUSH Üniversitesi ve hastanesi var. Srilanka’da yine böyle bir kuruluş var.  Bu arkadaşlar hem sendika hem dernek hem de birlik gibiler. Üniversiteleri var, kendi yüksek lisans programları var. Onlar da işbirliği yapmak istediklerini ifade ettiler. İlerleyen süreçte tüm bu avantajlı durumlar düşünüldüğünde Türkiye’deki hemşireler için uluslararası online yükseklisans programları ve daha buna benzer programların desteklenmesi gibi projeler gerçekleştirilebilir” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

İstanbul’da Kızamık Salgını Paniği! Sağlık Müdürlüğü’nden ‘Risk Yok’ Açıklaması

İstanbul’da Kızamık Salgını Paniği yaşanıyor. İstanbul’da kızamık salgını olma riskine karşı uzmanlar ve meslek örgütleri uzun zamandır uyarılarda bulunarak yetkililere çağrıda bulunuyor.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu AHEK) ‘Kızamık Salgınına Dikkat’ uyarısını yineledi. Uzmanlar İstanbul’da 1000’in üzerinde kızamık vakası olduğuna ilişkin paylaşımlarda bulunuyor. TTB AHEK Sağlık Bakanlığına çağrı yaparak birlikte hareket etme ve şeffaf bilgi paylaşımı vurgusu yaparak, vatandaşlara, “Çocuklarımızın 9 ay, 1 yaş ve 4 yaş kızamık aşılarını ihmal etmeyelim” uyarısı yaptı.

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü: Kamuda Sorun Yok

Kızamık Salgını iddiaları ile ilgili Bilim Sağlık Haber Ajansı (BSHA) İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ile görüşerek bilgi aldı. İl Sağlık Müdürlüğü’nde Görevli Yetkili, kentteki kamu hastanelerinde kızamık salgını ile ilgili bir vaka yoğunluğu olmadığı, kendilerine yansıyan herhangi bir kızamık salgın riski göstergesinin bulunmadığı bilgisini paylaştı.

TTB AHEK: Kızamık Salgınına Dikkat Uyarısı Yaptı

TTB AHEK çocuklarda kızamık salgınına dün yeniden dikkat çekerek, “İstanbul başta olmak üzere kızamık vakaları salgın yolunda! İstanbul’da Eğitim Araştırma ve fakülte hastanelerinde kızamık tanısı ile yatırılan çocuk sayısı artmaya devam ediyor. Bunda aşı kararsızlığı ve Sağlık Bakanlığının aşılar konusunda tutarsızlığının rölü büyük. Çocuklarımızın 9 ay, 1 yaş ve 4 yaş kızamık aşılarını ihmal etmeyelim” uyarısında bulundu.

Sağlık Bakanlığına Çağrı!

TTB AHEK, Sağlık Bakanlığı’na twitter üzerinden çağrıda bulunarak şu paylaşımda bulundu: “Sağlık Bakanlığından şeffaflık ve vaka sayılarının açıklanmasını bekliyoruz. Çocuklarımızın aşıları aile sağlığı merkezlerinde ücretsiz olarak yapılmaktadır. Kayıtlı olduğunuz aile hekiminiz ile iletişime geçiniz. Sağlık Bakanlığından kızamık vakaları ve tedavisi için yatırılan hastalar konusunda açıklama talep ediyoruz. Ulusal aşı takviminin uygulanabilirliği,aşı kararsızlığı ve zorunlu aşı kanunu tasarısı hakkında Türk Tabipleri Birliği, dernekler ve sendikalar ile işbirliği öneriyoruz” dedi. TTB AHEK konuyla ilgili 18 Mayıs’ta online panel düzenlemiş kızamık salgınına karşı uyarıda bulunmuştu. Panelde yapılan uyarılar, BSHA’da ‘Kızamık Riski Artıyor’ başlıklı haberle yer almıştı. 

 Prof. Dr. Şenol: İstanbul’da 1000’in Üzerinde Kızamık Vakası Var 

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, twitterda yaptığı açıklamada, yalnızca İstanbul’da 1000’in üzerinde kızamık vakası olduğunu, başvurdukları hastaneler ve gittikleri okullarda temas ettikleri kişilerin de risk altında olduğu paylaşımında bulundu. Şenol ayrıca şu bilgileri verdi: Ankara ‘da bir bölgede, çocuklarına aşı yaptırmayanların oranı %25’e ulaşmış Sağlık Bakanlığı hem veri paylaşmıyor hem aşı içini tek laf etmiyor hem yalan/yanlış bilgi yayılmasını izliyor… Bu arada çok bulaşıcı bir hastalık Aşılı kişilere dahi bulaşıp riske sokar.”

Cerrahpaşa’da Kızamık Alarmı!

Sabah Gazetesi’nden Gül Kireklo’nun 25 Mayıs 2023 tarihli ‘Kızamık Alarmı’ başlıklı haberinde, Türk Pediatri Kurumu Üyesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Çocuk Sağlığı ve Hastanlıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kenan Barut, aşı karşıtlığına dikkat çekerek, kızamık salgınının patlak verdiğine işaret etti. İstanbul’da geçtiğimiz aylarda sadece Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 17 kızamık vakası görüldüğü hastaneye acil servise günde 100 çocuk hasta geldiği ve günde 2 bin hasta bakan hastaneler olduğunu söyleyen Barut, ülke geneline oranlandığında 10 binleri bulan kızamık vakalarının olabileceğini ifade etti. Bulaştırılabilme oranı çok yüksek olan kızamıkta aşılama kritik eşik diyen Barut, kızamıkta yüzde 95 oranında aşılama olması gerektiğini belirtti. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Ege Üniversitesi’nde “Ege MS Hasta Okulu” Düzenlendi

Uluslararası Multipl Skleroz (MS) Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından her yıl Mayıs ayının son Çarşamba günü merkezi sinir sistemi hastalığı Multiple Skleroz’a (MS) dikkat çekmek amacıyla “Dünya MS Günü” olarak farkındalık çalışmaları yapılıyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisi’nde, MS farkındalığını arttırmak, hastalıkları konusunda doğru ve güncel bilgileri aktarmak amacıyla “Ege MS Hasta Okulu” düzenlendi.

Etkin İlaçlarla Hastalığın Engelliliğe Dönüşmesinin Önüne Geçildi

Programda, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı MS ve Demyelinizan Hastalıklar Ünitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ayşe Nur Yüceyar,  Prof. Dr. Özgül Ekmekçi, öğretim görevlisi Dr. Bedriye Karaman, Yüksek Hemşire Meltem Baklan, Uzm. Hemşire Yeşim Yolcu sunum yaparak, hasta ve yakınlarının sorularını yanıtladı. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Özen Önen Sertöz, MS hastalığında stres ile baş etme konusunda katılımcılara bilgi verdi. Ayrıca,  Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Özkeskin, fiziksel rehabilitasyonun MS’in tüm evrelerindeki önemini anlattı. MS hastalığı ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Ayşe Nur Yüceyar, “Multiple Skleroz (MS) santral sinir sistemini oluşturan beyin, omurilik görme sinirini etkileyen bağışıklık sisteminin bir hastalığıdır. Sıklıkla 20-40 yaş arasında genç erişkini etkileyen bu hastalık, tekrarlayan ataklarla başlar. Bu ataklar gözde puslu görme veya görme kaybı, çift görme, bacaklarda uyuşma ve güçsüzlük, dengesizlik, mesane problemleri şeklindedir. Bu ataklar en az 24 saat sürmekle beraber genel olarak birkaç hafta devam edebilir ve sonrasında kendiliğinden ya da atak tedavisi ile büyük oranda veya tamamen ortadan kalkabilir.  Bazı durumlarda ve hastalığın ileri evrelerinde ataklar devam eder ve kalıcı nörolojik bulgulara yol açabilir ve birey hayatını bu hastalığın sekel bulguları ile sürdürmek durumunda kalabilir” dedi. Erken tanı, erken ve uygun tedavi, tedavide kalmak ve uygun zamanda daha etkin ilaçlara geçme ile son 30 yılda sayısı giderek artan etkin ilaçlarla hastalığın özürlülüğe gidebilen seyrinin engellendiğinin altını çizdi. 

Doğru Bilgilendirme Ve Eğitim Önemli

MS hastalarının hayatlarını kolaylaştırıcı eğitimlere ihtiyaçları olduğunu belirten Prof. Dr. Ayşe Nur Yüceyar, “Hastalığın her aşamasında fiziksel aktivite, stresi yönetme, sağlıklı beslenme, sigarasız bir yaşam, yeterli D vitamini seviyesi hem yaşam süresince oluşabilecek ek hastalıkları önlemede hem de hastalıklarının iyi seyretmesini sağlamada çok önemli faktörlerdir. Bizler sağlıklı yaşamı sürekli vurguluyoruz. Bağışıklık sistemimiz bizi dış etkenlere karşı koruyan bir sistemdir. MS bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. MS’de bağışıklık sisteminde bir güçsüzlük değil, aksine aşırı ve hedef şaşırmış bir durum mevcuttur. MS’in seyrini değiştiren ilaçlarımız da bağışıklık sistemini düzenlemeye yöneliktir. MS genetik yatkın bireylerde çevresel faktörler eşliğinde meydana gelir. MS’de genetik ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi ile bağışıklık sistemi bozulabilmektedir. Ailelerinde MS hastalığı olanlar toplumdaki diğer bireylere göre MS’e yakalanma konusunda risk taşırlar. Bu nedenle bir MS’li olgunun kan bağı olan aile fertlerinin de MS oluşumunda etkili olan çevresel faktörler konusunda bilinçlenmesi ve gerekli önlemleri alması toplum sağlığı açısından önemlidir” dedi.

Hastalık Takibinde Klinik Kadar MRG Bulguları Da Önemli

Hastalığın tanı ve takip sürecinde Manyetik Rezonans Görüntüleme(MRG)  hakkında değerlendirmeler yapan Uzm. Dr. Bedriye Karaman, “MS tanısı aşamasında beyin MRG’si çok önemli bir rol oynuyor. MS için belirlenen protokolde, en az 1.5 tesla özelliğinde ve kontrast madde kullanarak çekim uygundur. Ancak MRG tetkikinde karşımıza çıkan her lezyon bizim için MS lezyonu değildir. Bu nedenle karışabilen diğer hastalıkları dışlamak gereklidir. MRG’yi sadece tanılarda değil aynı zaman da tedavi etkinliğini görmek için de kullanıyoruz. Hastalığın ilk yıllarında genellikle yıllık MR istiyoruz Hastalık takibinde klinik kadar MRG bulgularının da önemli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.  MS’de tedavinin bireysel olduğunu her MS’li bireyin tedavisinin ve tedaviye verdiği yanıtların da farklı olabileceğini belirten Prof. Dr. Özgül Ekmekçi, tedavi kararında hastalığın aktivitesi, ilacın yan etki profili ve kişinin yaşam tarzının önemli olduğunu vurguladı.

Her MS Hastası Kendine Özgü Tepki Verir

MS hastalığının psikolojik boyutunu ele alan Prof. Dr. Özen Önen Sertöz, “MS kronik bir hastalıktır ve her kronik hastalıkta olduğu gibi her birey kendine özgü tepkiler verir ve bu duygusal tepkiler kişiden kişiye değişmektedir. Bunun farkına vardığımızda hastalarla daha iyi bir iletişim kurmamız mümkün hale gelir. Hastalarımızın hem duygusal hem davranışsal tepkilerini gözlemleyerek stresini azaltmamız tıbbi açıdan hastalığı seyrini daha olumlu bir şekilde etkileyecektir” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

Bakan Koca’nın Listesinde ‘Hıfzıssıhha Projesi’nin Hayata Geçirilmesi’ Maddesi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yeni dönemde acil eylem planını açıkladı. Bakan Koca’nın açıkladığı 13 maddelik listede en dikkat çeken madde Hıfzıssıhha Projesi’nin hayata geçirilmesi başlığı oldu. Koca’nın listesinde ilk sırada ise deprem bölgesinde yapımına başlanan hastanelerin tamamlanması yer alırken ikinci sırada SMA hastalarına yönelik çözümlerin sonuçlandırılması ve üçüncü sırada da MHRS randevu sistemindeki  çözümü yer aldı.

Bakan Koca, “Tüm çabamız hepimizi. daha iyi olması için” diyerek yeni dönemdeki öncelikli konuları şöyle sıraladı: 

 1- Deprem bölgesinde yapımına başlanan hastanelerin tamamlanması

2- SMA hastalarına yönelik çözümlerin sonuçlandırılması

3- Randevu sistemindeki sorunların çözümü

4- Yapımı devam eden şehir hastanelerin tamamlanması

5- Nadir hastalıkların tedavisi için özel hastane kurulması

6- Aile hekimliği sisteminin güçlendirilmesi

7- Aile diş hekimliğinin yurt çapında uygulamaya konması

8- 65 yaş üstü büyüklerimize özellikli sağlık hizmeti sunacak sağlıklı yaş alma merkezlerinin kurulması

9- İlaç ihtiyaçlarımızın karşılanmasında kutu bazında sağlanan yerlileşme oranının değer bazında artışının sürdürülmesi

10- Hıfzıssıhha projesinin hayata geçirilmesi

11- Sağlık vadisi projesinin hayata geçirilmesi

12- Sağlık teknolojilerine yatırımın artırılması

13- Sağlık çalışanlarının şartları ve haklarında iyileştirmeler yapılması tamamlanan şiddet eylem planının hayata geçirilmesi  

12 Yıldır Kapalı

Türkiye’de 1928 yılında kurulan ve aşı üreten tek kuruluş olan Hıfzıssıhha Enstitüsü, AKP’li Sağlık Bakanı Recep Akdağ döneminde 2011 yılında kapatılmıştı. Kapatılmasının üzerinden 12 yıl geçen Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün önemi Covid-19 salgını döneminde ortaya çıkmış, Türkiye ithal aşılara mahkum hale gelmişti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 2022 yılında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda enstitünün yeniden açılacağını duyurmuş, aşı ve biyoteknik ürünleri üretmek üzere yeniden inşa sürecine girileceğini açıklamıştı.(BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

Şanlıurfa EAH’ta Hemşirelere Eczaneden ‘İlaç Getir Götürü’ Yaptırılamayacak!

Hemşirelerin görev tanımı konusunda sahada yaşanan işleyişle mücadele devam ediyor. Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi (EAH) servislerinde eczanelere ilaç alımı için hemşirelerin görevlendirildiği, hemşirelerin görev yerlerini terk ederek eczaneden ilaç almaya gönderilmesi ile ilgili sendikal bir kazanım elde edildi. 

Hemşirelik mesleği görev tanımında olmadığı halde sahada bulunan hemşirelere idareciler tarafından verilen birçok işten biri de eczanelerden ilaç alma işlemi. Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Çalışanları Sendikası (HEP-SEN), Şanlıurfa EAH’ta, görevli hemşirelere eczaneden ilaç getir götür yaptırılmasına son verilmesi konusunda yaptığı başvuruda Hemşirelik Yönetmeliği ile hemşirelerin görev ve sorumluluk alanlarının sınırlarının kanunen çizilmiş olduğuna işaret etti. Uygulamanın iptal edilmesi için, Aralık ayında yapılan başvuru HEP-SEN Şanlıurfa temsilcilerinin de çabalarıyla sonuç verdi. 

Şanlıurfa’da Önemli Kazanım!

Sendikaya konuyla ilgili gelen ihbar üzerine 19 Aralık 2022 tarihinde hastane yönetimine söz konusu uygulamanın hukuka ve norm hiyerarşisine göre çözümü için başvuruda bulunan HEP-SEN, başvuru ile ilgili sevindiren haberi paylaştı. HEP-SEN Hukuk Servisi tarafından takip edilen süreçte Şanlıurfa EAH  temsilcilerinin de konuyla ilgili çalışmaları netice verdi. Şanlıurfa EAH’ta artık hemşireler görev tanımlarındaki gibi hekimin reçete ettiği ilacı hastaya uygulama görevini sürdürecek, hastanenin eczanesinden reçete edilmiş ilacı getir götür görevini yapmayacak!

Şimşek: Kanun Dışı Uygulama Karşısında Görev Yerinizi Terketmeyin!

HEP-SEN Genel Başkanı konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Sağlık kurumlarında hemşireler hekimler tarafından reçete edilen ilaçları hastalara uygulamakla mükelleftir. Yoğun bakımları, servisleri terk etmek suretiyle hemşirelerin hastane eczanesinde ilaçları teslim almak ve taşımak gibi bir görevi yoktur. Görev yaptığı birimde eczaneye ilaç almaya giden hemşirenin bulunmadığı zaman aralığında hastalara bir şey olması durumunda suçlu durumuna düşecektir. Kanun dışı uygulama karşısında görev yerinizi terk etmeyiniz, bu yanlış uygulamayı tutanak altına alınız. Türkiye geneli hastaların hayatını tehlikeye atan bu sorumsuz uygulamaya ne zaman dur denilecek?” dedi. 

“Şanlıurfa’da İlaçlar Eczaneden Hemşireye Serviste Teslim Edilecektir”

HEP-SEN Şanlıurfa Temsilciliği tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada şu cümlelere yer verildi: “Sendikamıza gelen yazılı bildirimler ve sendikal faaliyetlerde; Şanlıurfa Eğitim Ve Araştırma Hastanesi servislerinde eczanelere ilaç alımı için hemşirelerin görevlendirildiği, hemşirelerin görev yerlerini terk ederek eczaneden ilaç almaya gönderildiği, hemşirelerin görev tanımında yazılmayan bir uygulama yaptırıldığı öğrenilmesi üzerine 19.12.2022 tarihinde hastane yönetimine, bu durumun hukuka ve norm hiyerarşisine göre çözülmesi için başvuruda bulunduk. Hastane temsilcilerimizin özverili çalışmaları neticesinde hastane yönetimi, gerekli düzenlemeyi yaparak uygunsuzluğun düzeltilmesi yoluna gitmiştir. Artık ilaçlar eczaneden hemşireye serviste teslim edilecektir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Hukuk birimimizle daima yanınızdayız. HEP-SEN’inleyiz.”

THD: Görev Tanımlarınızda Yer Almayan İşleri Yapmayın!

Türk Hemşireler Derneği (THD) Genel Başkanı Azize Atlı Özbaş, hemşirelere görev tanımlarında olmadığı halde yaptırılan çok sayıda görev olduğunu belirterek, ‘yapmayın’ diye seslenmişti. BSHA’nın Mayıs ayında söyleşi gerçekleştirdiği Başkan Özbaş, hemşirelerin görev tanımı dışındaki işlerde çalıştırılması ile ilgili şunları söylemişti: “Meslektaşlarımız görev tanımı içerisinde olmayan ama yapmaları istenen işleri yapmazlarsa başlarına bir iş geleceğini düşünüyorlar. Görev yerim değiştirilir, sürülürüm endişesi taşıyor. Hemşirelik mesleği kendine ait yönetmeliği olan nadir mesleklerdendir. Sağlık Bakanlığı’nca belirlenmiş bir görev tanımımız var ama sahada uygulanmıyor. Hemşire her işi yapar konusunu kabullenmemeliyiz. Benim görevim ne ise ben onu yaparım ve görevimin ne olduğu da çok net bir şekilde tanımlanmıştır. Görev tanımları dışında işler yapmamaları için öncelikli tavsiyemiz mevzuatı bilmeleridir. Hemşirelik yönetmeliğini bilmeleri gerekiyor. Sahadaki sorunlar ile ilgili meslektaşlarımızın her zaman yanlarında oluruz.” (BSHA-Bilim Ve Sağlık Haber Ajansı)

 

Ritmik Cimnastik Küçükler Türkiye Kupası İzmir’e Geldi

Türkiye Cimnastik Federasyonu’nun düzenlediği Ritmik Cimnastik Küçükler Türkiye Şampiyonası kupası İzmir’e geldi.

2023 Ritmik Cimnastik Küçükler Türkiye Şampiyonası, Türkiye Cimnastik Federasyonu tarafından 02-04 Haziran tarihleri arasında Antalya Cimnastik Salonu’nda düzenlendi. Şampiyonaya 9-10 yaş aralığındaki sporculardan oluşan toplam 24 takım katıldı. Genç sporcuların kıyasıya yarıştığı şampiyonada kupayı toplam 125.218 puanla İzmir’in çiçeği burnunda kulüplerinden Madg Spor Klübü’nün (Mamikoğlu Atakan Gençlik ve Spor Kulübü) takımı kazandı. Renkli ve heyecanlı anların yaşandığı yarışmada şampiyon olan genç sporcular sevinçlerini antrenörleriyle paylaştı.

Yeni kurulan bir kulüp olarak önemli bir başarı elde ettikleri için çok mutlu olduğunu söyleyen Kulüp Başkanı Atakan Mamikoğlu, “Türkiye Ritmik Cimnastik branşında köklü kulüplerin olduğu bir camiada yeni kurulan bir kulüp olarak önce Ege Bölge Şampiyonu şimdi de Türkiye Şampiyonu olmak bizleri çok gururlandırdı. Şimdi işimiz daha zor. Kürsünün vazgeçilmez kulübü olmak için daha çok çalışacağız. Bizlere bu gururu yaşatan başta öğrencilerimiz Serra Mehlika Şeker, Karya Atik, Beren Tunçer, Dilara Taşyürek ve Almina Aközenler ve antrenörlerimiz Gözde Özkebapçı, Ece Mumcuoğlu, Eda Coşkun Ilız, Natalia Sarıca ve Ece Şen’e çok teşekkür ederim” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Okullarda İmam ve Vaiz Görevlendirmesine Karşı Velilere ‘Birlik Olalım’ Çağrısı

Eskişehir’in ardından İzmir’de de 842 okulda, yani 3 okuldan 1’inde ‘manevi danışman’ unvanıyla imam ve vaiz görevlendirmesi yapıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) kapsamında imzalanan ve Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırılık taşıdığı gerekçesiyle Eğitim-Sen İzmir Şubeleri ile veli dernekleri, İzmir ilinde bu protokolün hayata geçirilmesine izin vermeyeceklerini ifade ederek, kentteki velileri ‘birlik olmaya’ çağırdı. Okullarda imam, vaiz, müezzinler aracılığıyla ‘resmi cemaat’ oluşturulmaya çalışıldığı, öğrencilere ‘abilik, ablalık’ kültürünün aşılanmaya gayret edildiğinin altı çizildi.

Eskişehir ve İzmir’de Hayata Geçirilmesi Manidardır!

Eğitim-Sen İzmir Şubeleri, Veli-Der İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat ve ÖV-DER İzmir Şube Başkanı Behram Kaya ortak basın toplantısı düzenleyerek İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Müftülüğü arasında imzalanan protokolle 842 okulda  ‘imam, vaiz, müezzin’ görevlendirmesinin kabul edilemeyeceğine dair açıklamada bulundu. Velilere, Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı olan protokole karşı mücadelede birlik olma çağrısında bulunan başkanlar, “Söz konusu projenin Eskişehir ve İzmir’de hayata konmuş olması manidardır. İzmir’de bu protokolün iptal edilmesi için elimizden geleni yapacağız. Velilerimize ve öğrencilerimize çağrımız kimsenin bu faaliyete zorlanamayacağıdır. Velilerimiz ve öğrencilerimiz herhangi bir zorlama durumunda Eğitim-Sen Şubeleri ile iletişime geçerek gerekli desteği alabilir” diye seslendi. 

İzmir’de Bu Projenin Hayata Geçmesine İzin Vermeyeceğiz!

Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda işbirliği protokolü imzalandığı ve bu yolla okullarda hayata geçirilen ortak projeler üzerinden eğitimi dinselleştirme sürecinin hızlandırılarak laik eğitim ve laik yaşam tarzına aykırı adımlar atıldığını belirten Eğitim-Sen İzmir Şube Başkanları, Veli-Der, ÖV-DER başkanlarının katıldığı toplantıda özü itibarı ile projenin olduğu gibi iptal edilmesi gerektiğine dikkat çekilerek, verilere ve öğrencilere çağrıda bulunuldu. Eğitim-Sen ve veli dernekleri başkanları, “Velilerimize ve öğrencilerimize çağrımız kimsenin bu faaliyete zorlanamayacağıdır. Velilerimiz ve öğrencilerimiz herhangi bir zorlama durumunda Eğitim-Sen Şubeleri ile iletişime geçerek gerekli desteği alabilir. Eğitim sisteminde ve genel olarak toplumsal yaşamda iktidarın kendi dünya görüşüne ve yaşam tarzına uygun nesiller yetiştirme yönündeki uygulamaları tüm topluma yönelik fiili bir baskı ve dayatma haline gelmiştir. Bu konuda özellikle eğitim sisteminin ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına uygun olarak dini kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi kabul edilemez” dedi. 

Tek Din ve Tek Mezhep Anlayışı Hakim

Eğitim-Sen adına söz alan 1 Nolu Şube Başkanı Necip Vardal, “Türkiye’de uzunca bir süredir eğitim sisteminin siyasi iktidarın siyasal ve ideolojik hedefleri doğrultusunda dini kural ve referanslara göre biçimlendirmek istendiği bilinmektedir. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı il ve ilçe spor müdürlükleri, gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan ÇEDES Projesi kapsamında bir süredir ülke çapında toplantılar yapılmakta ve çeşitli kararlar alınmaktadır. Bu kararlardan birisi de milli eğitim müdürlükleri ve il müftülükleri aracılığıyla okullara öğrencilerin ‘manevi gelişimini desteklemek’ amacıyla ‘manevi danışman’ görevlendirilmesi olmuştur. Türkiye’deki bütün eğitim kurumları, iktidarın ırkçı, mezhepçi, ayrımcı ve otoriter uygulamaları nedeniyle gerçek işlevlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. İktidarın eğitim başta olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı çerçevesinde hayata geçirdiği bu tür uygulamalar ile laik ve bilimsel eğitim başta olmak üzere eşit, özgür ve demokratik yaşama karşı açık bir tavır alındığı anlaşılmaktadır. Laik bilimsel eğitime aykırı uygulamaları reddediyoruz” dedi.

“Resmî Bir Cemaat Oluşturulmaya Çalışılmaktadır”

Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) kapsamında İzmir’de 842 okulda manevi danışman adı altında vaiz, imam-hatip, kuran kursu öğreticilerinin görevlendirildiğini ifade eden Vardal, “Okullarımızda eğitim öğretim süreçleri yasalarla belirlenmiş ve tanımlanmış olmasına rağmen mevcut yasa ve yönetmenlikler yok sayılarak görev alanları tanımlanmamıştır. Çalışma biçimleri belirlenmemiş din görevlilerinin okullarımıza gönderilmesi eğitimin dinselleştirilmesinden başka bir anlam taşımamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Anayasanın laiklik ilkesine aykırı şekilde propaganda faaliyetlerine hız verdiğini geçmiş uygulamalardan biliyoruz. Bu görevlendirmeler de eğitimi dizayn etme çabasından başka bir şey değildir. Manevi Danışman görevlendirilmesine dayanak gösterilen ÇEDES uygulaması ile kamu gücü, kamu kaynakları ve kamu olanakları kullanılarak “resmî bir cemaat” oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bugüne kadar onlarca örneğini gördüğümüz protokollerden kapsam, yetki ve işleyiş açısından çok daha cüretkar bir protokolle karşı karşıyayız. Protokol yasa ve yönetmeliklerle düzenlenmesi gereken pek çok hususu sadece protokol aracılığıyla düzenleyerek normlar hiyerarşisini ortadan kaldırmaktadır” diye konuştu. 

“Öğretmenler Kurulu Ortadan Kaldırılmak İstenmektedir”

ÇEDES Protokolü ile okullarda değerler klubü oluşturulacağını belirten Vardal, “Oysa okullarda kurulacak klüplerin ilgili yönetmelikte belirtilen kulüpler arasından öğretmenler kurulunca belirlenmesi düzenlenmişsen söz konusu protokol öğretmenler kurulununun bu görev ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaktadır. Yine aynı protokolün “Okul Müdürlerinin Yetkileri” bölümünde bu kulüpte faaliyet gösterecek öğretmenlerin ders programının kulüp ve proje faaliyetleri dikkate alınarak yapılması belirtilmiş. Oysa öğretmenlerin ders programlarının nasıl yapılacağı yine ilgili mevzuatla belirlenmiş durumda. Protokol söz konusu yönetmelik hükümlerini yok sayarak yine normlar hiyerarşisini ihlal etmekte, okul müdürlerine mevzuata aykırı bir alan açmaktadır” dedi. 

“İş Barışı Bozulacak, Öğrencilere Abilik, Ablalık Yaptırılacak!”

Protokolün okullarda iş barışını da bozacağına ve eşitliği bozacağına dikkat çeken Necip Vardal sözlerine şöyle devam etti: “Yine protokolle bu faaliyete katılan öğretmen ve idarecilerin ödüllendirilmesi istenmektedir. Bunun da kamu olanakları ve gücü ile bu faaliyetin örgütlenmesi dışında bir şey olmadığı açıktır. Protokolün en sorunlu bölümlerinden biri de örnek öğrencilerin diğerlerine abilik ablalık yapmasını düzenleyen bölümüdür. Rol model olabilecek diyerek yumuşatılmaya çalışılan bu durum bir tür cemaat ve tarikat işleyişinin okullara taşınması anlamına gelmektedir. Bunu kabul edemeyiz. Yakın tarihte yaşanan bir travmanın tekrarı istenmektedir. Okullarımızda eğitim öğretim kamu görevlileri aracılığıyla ve ihtisas sahibi kişiler tarafından yürütülmesi bir zorunluluk iken vaiz, imam-hatip ve kuran kursu öğreticisi görevlendirilmesi kamusal ve laik eğitimi tümüyle ortadan kaldırmaya yöneliktir.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

İzmirli Egemot H2K Racing Team, Körfez’den 3 kupayla döndü!

2023 AVIS Türkiye Pist Şampiyonası 1. Ayak yarışlarına, Egemot H2K Racing Team damga vurdu. H2K Racing Team, Azizhan Kaya ve Ömer Şamlı ile zirveyi bırakmazken, takımın diğer pilotu Berkay Akça da podyuma çıkarak başarıyı perçinledi

TOSFED Körfez Yarış Pisti’nde gerçekleştirilen 2023 AVIS Türkiye Pist Şampiyonası’nın 1. Ayak Süper Grup yarışlarında, İzmirli H2K Racing Team 3 sporcusuyla mücadele etti. Körfez’de iki gün boyunca kıyasıya mücadelenin yaşandığı 1. Ayak ilk yarışı, H2K Racing Team pilotu Azizhan Kaya’nın birinciliğiyle sonuçlandı.
Süper Grup’taki ikinci gün mücadelesinde Egemot H2K Racing Team 1’inciliği bırakmadı. Pistin en genç pilotu Ömer Şamlı (17), oldukça çekişmeli geçen yarışta zirveyi alırken, takım arkadaşı Berkay Akça finişi 3’üncü sırada görerek başarılı bir sonuca imza attı.

Kaya ve Şamlı’dan bir ilk!

Yarış sonrası sonuçla ilgili değerlendirmede bulunan Egemot H2K Racing Team’in Kaptan Pilotları Kamil Çat ve H. Hazal Edremitlioğlu, “Pilotumuz Azizhan Kaya, potansiyelini ortaya çıkardı ve takımımızdaki ilk resmi yarışında 1’incilik kupasını kazandı. Bu onun için de bir ilk oldu. Sezon boyunca daha çok kupa kaldıracağından eminiz. Bir diğer yeteneğimiz Ömer Şamlı’nın ikinci yarışı zirvede tamamlaması da bizim için sürpriz olmadı. Pistlere kazandırdığımız bir isim ve ona güveniyoruz. Berkay Akça TOSFED Yıldızını Arıyor projesinde ortaya çıkan bir yetenek. Bu yarışta 3’üncülük kupasını aldı, onun H2K’da olması bizim için çok önemli ve İzmir’deki yarışta daha iyi bir sonuç elde edeceğine inanıyoruz” ifadesini kullandı.
2. Ayak yarışları, 5-6 Ağustos’ta İzmir’de H2K Racing Team’in 2022 yılında kurulduğunu ve ilk sezon kaçan şampiyonluğu bu yıl kazanmaya kararlı olduklarını belirten Çat ve Edremitlioğlu,”Yeni pilotlarımızın takıma ne kadar iyi adapte olduğunu gördük. Onların gelişmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Şampiyonluk yarışına iddialı girdik. Sezon sonunda ipi göğüsleyen tarafın biz olacağına inanıyoruz. İzmir’den çıkan H2K Racing Team, Türkiye Pist Şampiyonası’na damga vuracak. Bunun için her geçen gün gelişmeye devam edeceğiz. İzmir bizim evimiz ve burada gerçekleşecek 2. Ayak yarışlarında üzerine koyarak devam etmek istiyoruz. Tüm İzmirli motor sporları severleri, 5-6 Ağustos tarihlerinde Pınarbaşı’nda gerçekleşecek 2. Ayak yarışlarına bekliyoruz” diye konuştu. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Kasıktan Anjiyo Yöntemi İle Yapay Kalp Kapağı Ameliyatı

Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapay kalp kapağı kırılan ve bu nedenle ciddi nefes darlığı çeken 20 yaşındaki Sibel Habip isimli hastaya, Türkiye’de sayılı hastanede yapılabilen kasıktan anjiyo yöntemi ile  yapay kalp kapağı ameliyatı gerçekleştirildi. Mayıs ayının son günlerinde yapılan operasyon sonrası bir gün yoğun bakımda kalan hasta Habip, Hastane Başhekimi Dr. Öğr. Üyesi Salih Metin ve Prof. Dr. Mehmet Demir’in ziyareti sonrasında sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Bursa’da ilk kez gerçekleştirilen operasyon hakkında Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesi Dekanı, Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Demir, Bilim Sağlık Haber Ajansı’na bilgi verdi.

Prof. Demir: Bursa’da İlk Kez Yapılan Bir Ameliyat!

Prof. Dr. Mehmet Demir, hastanın ciddi nefes darlığı ve yürümekte zorluk çekme şikayetleri ile hastaneye başvurduğunu belirterek şunları söyledi: “Hastamıza yapılan tetkiklerde daha önce takılan yapay kalp kapağının deforme olduğunu, kalbin çıkışını neredeyse tamamen kapadığını tespit ettik. Bu nedenle acil ameliyat kararı alındı. Kasıktan anjiyo yöntemi ile hastaya yeni stent ve yeni yapay kalp kapağı yerleştirme işlemini başarıyla gerçekleştirdik. Operasyon sonrası hastamız bir gün yoğun bakımda kaldı. Ardından sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Yaptığımız incelemelerde hastanın daha öncesinde kalbin akciğere çıkış kapağında hem yapay kapak konulduğu hem de stent konulduğunu gördük. Bu konulan stendin kırıldığını, kapağın da kırılıp, katlanarak deforme olduğunu tespit ettik. Kalbin çıkışının bu nedenle tamamen kapandığın fark ettik. Kalp damar cerrahi konseyi ile hastayı değerlendirerek anjiyo yöntemi ile burayı tamir etme kararı aldık. Modern tıbbın getirdiği tüm imkanlara erişip, kullanabiliyor olmak hekimler ve hastalar için çok önemlidir. Bu ameliyat Bursa’da ilk kez gerçekleştirildi. Türkiye genelinde ise sayılı merkezlerde nadiren uygulanan bir yöntemdir.”

Anjiyo Yöntemi İle Yapay Kalp Kapağı Yenilendi

20 yaşındaki genç hasta Sibel Habip’e yapılan anjiyoda sağ kasıktan, toplardamardan girerek geçiş sağladıklarının altını çizen Prof. Dr. Demir, “Önce bu bölgeyi balonla genişlettik. Kan akışını tamamen sağladık. Akciğere kan akışı neredeyse tamamıyla durmuştu. Daha sonrasında bu bölgeyi stent aracılığıyla tamir ettikten sonra stendin içine yeni bir yapay kalp kapağı yerleştirdik. Hastanın kliniği tamamen düzeldi. Kan akışı sağlandı. Herhangi bir kaçak söz konusu olmadı. Hastamız bundan sonra normal hayat yaşantısına akranları gibi devam edebilecektir” şeklinde bilgi verdi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) 

 

En Düşük Memur Maaşı 35 Bin TL Olmalıdır!

Türkiye’de seçimler sonrasında gündem ekonomi oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon oranlarının gerçek rakamları yansıtmadığına dair tartışmalar devam ederken memur maaşlarına yapılacak zam konusu da tekrar gündeme geldi. Memura zam konusunda seçim öncesinde de birçok kez hükümete çağrıda bulunan sendika, Büro Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Büro-İş) Genel Başkanı Alay Hamzaçebi Bilim Sağlık Haber Ajansı’na (BSHA) açıklamada bulundu. 

TÜİK Doğal Gaz Fiyat Artışını Sıfır Kabul Etti! 

TÜİK dün açıkladığı rakamlarda enflasyon ölçümünde mayıs ayında ücretsiz dağıtılan doğalgaz fiyat artışını dikkate almadı ve artışı sıfır kabul etti. Buna göre 2023 yılı mayıs ayında TÜFE bir önceki aya göre yüzde 0,04 bir önceki yılın aralık ayına göre ise yüzde 15,26, bir önceki yılın aynı ayına göre 39,39 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 63,72 şeklinde gerçekleşti. TÜİK’in açıklamasının aksine Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), Mayıs ayında iki farklı enflasyon verisi açıkladı. Buna göre doğalgaz fiyatının mayıs ayında değişmediği varsayılarak yıllık enflasyon yüzde 109,01 olarak gerçekleşti. Doğalgaz fiyatının mayıs ayında sıfır lira olduğu varsayımda ise ENAG, enflasyonun yıllık bazda 105,45 olduğuna dikkat çekti. Büro-İş Genel Başkanı Hamzaçebi bu duruma ilişkin olarak şunları söyledi: “ TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları ile ENAG’ın açıkladığı rakamlar arasındaki uçurum söz konusudur. Seçim zamanında Cumhurbaşkanı en düşük memur maaşının 22 bin TL net olacağını söylemişti. Bu bağlayıcıdır ancak bu artış da memuru geçim sıkıntısından kurtarmaya yetmeyecektir. Yoksulluk sınırı 33 bin TL’yi bulmuştur. Bizim talebimiz en düşük memur maaşının 35 bin TL olmasıdır ve buna göre seyyanen ayarlama yapılmasıdır.”

Yeni Dönemden Beklentiler 

Ağustos ayında bir bütçe maratonunun başlayacağını söyleyen Hamzaçebi, “Kabine değişikliği sonrasında Çalışma Bakanı Vedat Bilgin gitti. Vedat Bilgin de profesör ve alanında uzmandı. Yeni bakanımız da alanında uzman profesör unvanına sahiptir. İkisinin de adı Vedat. Bilgin’den bir fayda görmedik umarım yeni dönemde yeni bakan memura bir ışık yakar. Eski Bakan Bilgin, memur maaşı 20 bin TL demişti. Büro-İş olarak Çalışma Bakanlığı önünde bordrolu eylemde bulunduk. Yeni Bakanımızdan da taleplerimiz değişmedi. Kamu çalışanlarına ışık yakacak mı bekleyip göreceğiz. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ilk mesajı rasyonel ekonomi politikalarına dönmemiz gereklidir oldu. Yeni dönem, geçmiş dönemin yansıması mı olacak yoksa olmayacak mı bekleyip göreceğiz” diye konuştu. 

Memura Lojman Talep Ediyoruz!

Alay Hamzaçebi yeni dönemden ve bakanlarda beklentilerini şöyle açıkladı: 2012 yılında haksız hukuksuz bir şekilde 666 sayılı KHK ile kaldırılan asgari ücret tutarında olan, yılda iki kez verilen  ikramiyelerin iadesini, 3600 ek gösterge, SGK tazminatı, uzmanlık sınavı, büyükşehir farkı, kira yardımı ve 3 aylık açıklanan 27 liradan 57 liraya brütte yükseltilen fazla mesai ücretlerinin net 100 TL olmasını talep ettiklerini belirterek şunları söyledi: “İstanbul’da çalışan bir SGK memurunun maaşı 11 bin 313 TL’dir. Bir devlet memurunun ödeyeceği ev kirası maaşının yüzde 25’ini geçmemelidir. Bu maaşla İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde yaşamak artık mümkün değildir. Büyükşehirler için acil kira desteği bekliyoruz. Bunun yanında ayrıca bu konuda çözüm önerimizde lojman uygulamasına dönülmesidir. AVM ve benzeri projeler yapılmaktan vazgeçilip, araziler TOKİ marifetiyle memurlar için lojmanlar yapılması için değerlendirilmelidir.”

Memur Olmanın Bir Cazibesi Kalmadı!

Kamu İşçileri toplu iş sözleşmesi, kamu işçilerine seçim öncesi verilen zam ile ilgili konuşan Hamzaçebi, “Şu anda kamu işçisi bir müdür veya bir mühendis aynı konumdaki bir memurdan daha fazla maaş almaya başladı. İkinci altı ayda kamu işçilerine yüzde 15 zam da olacak. Memur maaşı ve kamu işçisi maaşı arasındaki dengesizliğin düzeltilmesini talep ediyoruz. Günümüzde memuriyet dip noktasındadır. SGK çalışanları için eski Bakan Vedat Bilgin ikramiye sözü vermişti. Verilen sözlerin yeni dönemde tutulmasını bekliyoruz” dedi.

SGK Memuruna Fazla Mesai Ücretine Devam Edilmelidir!

Seçim öncesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nda EYT mesaisinde olan memurlar iş yükü ve ek mesai nedeniyle eylemler gerçekleştirdi. Bağlı bulundukları sendikaların eylemlerine katılan memurlardan kimi açığa alındı, kiminin görev yerleri değiştirildi. Büro-İş Sendikası, Çalışma Bakanlığı önünde ‘en düşük memur maaşı 20 Bin TL’ açıklamasının ardından bordrolu eylem düzenlendi. Alay Hamzaçebi’ye SGK’da son durumu sorduk, EYT işlemlerinde yaşanan gecikmeler hakkında bilgi aldık. 

Mart ayı sonunda EYT’li vatandaşların emeklilik işlemlerinde hızlanma sağlanması amacıyla SGK Başkanlığında 657 Sayılı Kanuna tabi personele 1 Nisan-30 Haziran 2023 tarihleri arasında 3 ay süreli olarak ayda 100 saati ve 2023 yılı merkezi yönetim bütçe kanununda belirlenen fazla çalışma saat ücretinin 10 katını aşmamak kaydıyla fazla çalışma ücreti verilmesi kararı verilmişti. 3 aylık süreç 30 Haziran’da doluyor. Hamzaçebi şöyle açıklama yaptı: “SGK’da EYT’den kaynaklı hala iş yoğunluğu hala var. Gecikmeler devam ediyor çünkü başvurular durmuyor, birbirinin peşi sıra geliyor. Mart ayında gerçekleştirilen başvurularda yaşanan problemler hemen hemen çözüldü. Nisan ayı başvuruları var. Arkasından gelen başvurular var. Bu ay ya da önümüzdeki ay biriken başvuruların bitmesi çok zor. SGK memurlarına 3 aylık ek mesai ücreti verilmişti, yine yeniden mesai ücreti verilmesi gerekmektedir çünkü SGK memurları fazla mesaiye devam ediyor.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)